Merhaba... Çok çok uzun zaman sonra biz. Ne deseniz çok haklısınız öncelikle. Gerçekten sizi bu kadar bekletmeye hakkım yoktu. Burada hâlâ birileri var mı bilmiyorum ama tek bir kişi bile olsanız sizin için yazacağıma söz veriyorum. Hep merak ediyorsunuz kitaplarıma neden bu kadar ara veriyorum diye. Cevabı düzensizlik arkadaşlar. Benim düzenli bir hayatım yok. Tek bir yerde durmuyorum. Bazen ayda üç kere şehir bile değiştiriyorum. Çok fazla dikkat dağınıklığım var odaklanamıyorum. Şu üç gündür burada aktifim,iki kitabıma da bölüm attım. Çünkü Kendi evimdeyim :) bayrama kadar burada kalacağım o sıra size her gün bölüm yazmaya özen göstereceğim.
Umarım bölümü severek okursunuz. Keyifli okumalar güzellerim.
Savaş bir haftadır işlerden başını kaldıramıyordu. Yeni bir projeye başlamışlardı. Çalışanlarla birlikte o da yoğun mesai harcıyordu. Bir haftadır kendi evinde değil, Ahu'nun karşı dairesinde kalıyordu. İşten çıktıktan sonra direkt oraya geçiyordu. Ona yakın olmak bile bedenini,ruhunu dinlendiriyordu. Onu sevmek , onun yanında olmak yaz akşamında hafifçe esen rüzgar gibiydi. Radyo da çalan eski sevdiğin bir şarkı gibiydi. Bir gülüş için bir ömür verilir miydi? Savaş verirdi, kanının son damlasına kadar akıtırdı Ahu için. Ama bunu yapmayacaktı. Ahu zor bir düğümdü ve Savaş onu çözmüştü. O şiddetten değil, sevgiden, savaştan değil barıştan yanaydı. O yüzden Savaş onun için yaşayacaktı.
Birden aklına gelmesi ile telefonunu çıkarıp onu aradı. Otuz yaşındaki adam, sevdiği kadının sesini duyacağı için içi kıpır kıpırdı. Liseli aşıklara dönmüştü. Şikayetçi de değildi. Aşktan daha güzel bir duygu var mıydı? Ah birde Ahu da onun bu aşkına karşılık verseydi, o zaman onun için de hep baharlar olacaktı. Telefon çaldı çaldı ama yanıtlayan kimse olmadı. Kaşları hafiften çatıldı. Çalışıyor muydu, ondan dolayı mı açmamıştı. Yerinden kalkıp odanın içinde dolaştı. O sırada da Ahu'nun yanında çalışan Hakanı aradı. Sağ olsun Ahudan haber getiriyordu Savaşa.
" Efendim Savaş abi." diye açtı telefonu Hakan.
" Nasılsın Hakan , çalışıyor musun?" dedi ofisin camından dışarı bakarak. Bir eli cebinde öylece gözünü dışarı dikmişti.
" Evet abi işteyim. Sen Ahu için mi aradın?"
" Evet onun için aramıştım aslında. O da orada mı?"
" Abi şu an burası çok kalabalık. Eleman eksiği var biliyorsun, Ahu bakıyor bütün masalara neredeyse. O yüzden ulaşamamış olabilirsin."
" Anladım, sağ ol Hakan. Kolay gelsin sana da." dedikten sonra telefonunu kapatıp saatine baktı. Öğle vakti gelmişti, Ahu'nun yanına uğrayıp yemek yiyebilirdi. Yemek tamamen bahaneydi aslında, amacı sadece onu görmekti. Ceketini de alarak ofisten çıktı. Çalışanlar da yarım saat sonra öğle molasına çıkacaklardı. Onlara küçük bir baş selamı verip asansöre ilerledi. Şanslıydı ki gittiği an birileri daha biniyordu. Vakit kaybetmeden içeri geçti. Aşağı inene kadar gözlerini boşluğa dikti ama üzerinde olan bakışları hissedebiliyordu. Herkesin ona aşık olduğunu düşünüp narsistlik etmeyecekti. Böyle düşünceleri yoktu. Bazı arkadaşları vardı ki, çevresindeki bütün kadınlar onlara aşıktı. Hepsi parası için peşlerindeydi. Savaşa bunları anlattıkları zaman gülmek istiyordu. Bazen insanlarda ki bu kendini övme hastalığına hayret etmiyor değildi.
Asansörden inip çıkışa doğru yürüdü. Onun ofisten çıktığının haberini alan güvenlik, arabasını da getirmişti. Saygıyla selam verirken Savaş da aynı şekilde karşılık vermişti. Arabasına bindiğinde emniyet kemerini takmadan ceketini sağ koltuğa bıraktı. Aracı direkt Ahu'nun çalıştığı yere doğru sürmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI SEVDA
Fiksi RemajaKadın gitti, defalarca itti adamı. Bir aşk ne kadar büyük olabilirdi ki? Onun aşkı büyüktü. Ahu'nun kalbinden daha büyüktü. Nasıl karşılık verecekti ki? " Aranızda hiçbir zaman bir şey olmayacak bunu biliyorsun değil mi?" dedim hiç acımadan,onun gö...