Sırtımı duvara yaslayıp elimi kalbime bastırdım. Bugünü hatırlamak bile tekrar yaşıyormuş gibi kalbimi zorluyordu. Allah'ım nasıl dakikalardı onlar? Esen rüzgara rağmen elimle yüzüme hava yaptım. O anıların üstünden üç saat yirmi sekiz dakika geçmişti. Beynim sonunda hareket etmemi emrettiğinde onu ittirip çıkmıştım işten. Haluk abi ile kapıda karşılaşmam hiç hoş olmamıştı. Yüzümün o bembeyaz halini gördüğünde endişelenmiş ve yanıma gelmişti. Benim ardımdan hemen onun çıkması,dilimi bağlamıştı. Ne diyecektim ki adama? Yüzüne nasıl bakacaktım? Kim bilir neler düşünecekti şimdi arkamdan. Hiç iyi olmamıştı onunla karşılaşmam." Kızım geldiğimizden beri suratın sirke satıyor. Hayırdır geldik diye rahatsız mı oldun?" diyerek laf attı Hakan. Onun sorusu ile üç kişinin de bakışı bana döndü. Şule merakla bakıyor,Asel ise yalnız konuşmayı düşünüyordu. Deminden beri gözü üstümdeydi zaten. Hemen de anlardı bir bok olduğunu. Boğazımı temizleyip ortada ki çekirdek tabağına el atıp avucuma tuzlu çekirdek aldım.
" Ne alakası var ya. Sizi çağıran benim zaten engelli. Niye rahatsız olayım? Sadece yoruldum bugün. Hem sıcak hemde iş yoğundu." dedim eksik bilgi vererek. Hayır yalan söylememiştim. Sadece eksik bilgi vermiştim. Gerçekten de yorulmuştum çünkü. Ama onların Savaş olayını bilmelerine gerek yoktu.
" Gerçi kime diyorsam, senin suratın hep sirke satıyor. Tiplere bak aynılar la." diyerek hem bana hem de Asele bakmıştı. Ve ikimizde ona ters ters bakıyorduk. Hakan teslim oluyorum dercesine ellerini kapatıp ağzına hayali fermuar çekti. Asel hemen onun yanında oturduğu için elini omuzuna atıp sinir bozucu şekilde gülümseyip omzunu sıktı.
" Aferin aslan parçası." dedi Asel dik bakışlarını Hakan'a dikerek. Şule anında yerinden uzanıp Asel'in eline vurdu.
" Uzak dur kız sevgilimden yabani. Valla seni Dinçer abi ile gördüğümü söylerim." dediğinde pot kırmışcasına dudağını ısırıp yerine oturdu geri.
Ay keyfim yerine gelmeye başlamıştı bak şimdi. Demek ki bu bünye kaos istiyordu. Ve o kaos benim hayatımda olmadığı derece mükemmeldi. Asel bu sefer ikisine birden kötü bakıyordu. Ela gözlerini kısarak , siyah şalını düzeltti.
" Söyle söyle ben de geçen sefer Ahmet abinin bakkalından arakladığın sigarayı söyleyim. Kızım sen beni tehdit edemezsin bir kere. Son noktayı ben koyarım." dediğinde gaza gelmiş gibi alkışlamaya başladım.
" Helal!" Ellerimi hızlı hızlı birbirine vururken sinsice gülüyordum. Hakan ve Şule göz devirip başlarını çevirirken Asel göz kırpıp güldü. E ne demişler dinsizin hakkından imansız gelir diye. Adamların bir bildiği varmış. Bunların da hakkından sadece Asel ile ikimiz geliyorduk. Yoksa var ya ikisinden mahallede ki herkes tırsıyordu. Herkesin bir açığı vardı ellerinde mutlaka. İkisi de tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştu. Uyuz şeytanlar.
Bu bizim hemen hemen her gece rutin gecemiz sayılırdı. Çekirdek kola cips. Muhteşem üçlü ile oturur gün değerlendirmesi yapardık. Çok kaliteli vakitler geçirirdik. Mesela kim kiminle ne yapmış , nerede görülmüş , ne demiş ? İşsiz gibi bunları konuşur gülüp geçerdik. Hakan ve Şule ile çocukluktan arkadaştık. Onlar iki senedir birlikteydi. Uyumlu bir ilişkileri vardı. Eğlenceliydi. Tabii benlik değildi o ayrı. Ben daha ciddi olma taraftarıydım. Asel ise beş sene önce mahallemize taşınmıştı. Annesi ve kardeşleri yaşıyordu. Çok güçlü bir kadındı. Benden iki yaş büyüktü. Bir kursta resim eğitmeni olarak çalışıyordu. Herkes ona suratsız değildi ama aslında öyle değildi. İnsanlar onun gerçekte nasıl biri olduğunu bilmiyorlardı. Normalde çok cana yakın, şakacı ve merhametliydi. Sadece gereksiz samimiyeti sevmiyordu. Yani benim ruh eşimdi kendisi. O kadar çok ortak noktamız vardı ki, aklımızdan geçen hep birdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI SEVDA
Teen FictionKadın gitti, defalarca itti adamı. Bir aşk ne kadar büyük olabilirdi ki? Onun aşkı büyüktü. Ahu'nun kalbinden daha büyüktü. Nasıl karşılık verecekti ki? " Aranızda hiçbir zaman bir şey olmayacak bunu biliyorsun değil mi?" dedim hiç acımadan,onun gö...