Keyifli okumalar ballı güzellerim :)Bir kolumda Asel diğer elimde poşetler evin yolunu tutmuştuk. Sahil kenarında salınarak eve giderken ikimizin de yüzü sirke satıyordu. Hayır bir sorun olduğundan değil, bu ikimizin de elinde olmadan yapılan bir hareket idi. Yüz ifademiz her zaman sertti dışarıdayken. Hani bazıları vardı ya ,ilk gördüğünüzde aşırı uyuz olurdunuz daha sonra tanıdıkça severdiniz ya işte biz tamda oyduk. Genelde bir ortamda ikimiz de susar ve konuşanları izlerdik. Kalabalık ortamları sevmez, fiziksel teması sevmez ama yakınları ile olunca ortalığı kahkahaya boğan kişilerdik.
" İki dondurma alalım mı şuradan?" dedi Asel başı ile ilerideki dondurmacıyı gösterirken. Yok anlamında başımı salladım. Şimdi burası bu kadar kalabalık iken elimde dondurma ile yiyerek gidemezdim. Yiyenlere lafım yoktu ben tercih etmiyordum. Normalde Asel de sevmezdi sokakta bir şey yemeyi, canı gerçekten çekmiş olmalıydı.
" Buradan almayalım bizim evin oraya gidince Ahmet abiden bir kutu dondurma, iki büyük boy cips alırız film izleriz. Alacakaranlık serisine ne dersin bebeğim?" dedim ona dönüp. Buna asla ikimiz de hayır demezdik. O kadar seviyorduk ki bu seriyi kaç kez izlemiştik bilmiyorduk. Kaç yaşına gelirsem geleyim bıkmayacağım bir seriydi. Bunun birde kitap versiyonu vardı tabii. Onda da vazgeçilmezim bir genç kızın gizli defteri serisiydi.
İşten çıktıktan hemen sonra annemin yanına uğramıştım ondan elbiseleri almak için. Yine hepsi çok güzeldi. Annem Asel'in de yaklaşan doğum günü hediyesi için de bir elbise dikmişti. Gül kurusu renginde o kadar güzeldi ki, Asel de çok beğenmişti. Annem yine erkenden doğum günü hediyesini vermişti. Ben de hâlâ ne alsam diye düşünüyordum. Geçen sene istediği çizim kalemlerini almıştım. Bu sene ne alacaktım bilmiyorum. Onu grupla birlikte bir şeyler düşünecektik artık.
Akşam yemeğine Haluk abiyi de çağırmıştım, onu da tam çıkarken görmüştüm. Bu akşam bir misafiri olduğunu, erken kalkarsa mutlaka geleceğini söylemişti. Ama annem yine de hazırlık yapacaktı. O yüzden eve gittiğimde annemin yapıp buzluğa kaldırdığı Boşnak böreğini çıkaracaktım. Haluk abi o kadar yer gezip her yerde yediğini,ama hiçbirinin bizimki gibi olmadığının söylemişti. Annemde de bir havalar bir şeyler görmeniz lazım. Sanki tek başına yapıyor, benim elimin lezzeti değiyor bir kere.
Mahallenin girişine geldiğimizde Ahmet abinin bakkalına uğradık. Her yerde zincir marketlerde vardı ama Ahmet abinin başka yapacak bir işi olmadığından hâlâ bakkalı kapatmıyordu. Ekmek teknesiydi sonuçta. Ve alan üç beş kişi de olsa ona yetiyordu. Kendisi arka tarafta namaz kılarken, çırağı Yasin kasada duruyordu. Öyle çok büyük bir bakkal değildi. Ben doğduktan iki sene sonra açmıştı burayı. O gündür de açıktı. Yasin bize görünce başıyla selam verdi. Bizimle yaşıttı, lise de girmiş daha da çıkmamışdı. İki sene üniversite okumuş şimdi yine burada çalışıyordu. Anlaşılan Ahmet abi iyi maaş veriyordu ya da alışkanlıkdı bilemiyorum.
Asel direkt noodle bulunan yere gidip dört beş paket aldı. Ay bu kızın da noodle sevgisi beni hayrete düşürüyordu. Ben de seviyordum ama onun kadar değil. Ona deseler ki tek bir şey yeme şansın var ne istersin, direkt bunu söylerdi. Hemde hiç bıkmadan yerdi. Annem de öyle kızardı ki bunları yediğimiz için. Neymiş bizi kısır yaparmış,aynen anne bak olduk şuan.
Ahmet abi namazını bitirip seccadesini katlayarak kalktı ve gülümseyerek bize doğru yürüdü. Aynı şekilde karşılık verirken karşımızdan geçip kasanın oraya oturdu.
" Hoş geldiniz kızlar, napıyorsunuz? Nasıl gidiyor işler?" diye sordu sevecen bir şekilde. Omuz silktim.
" Aynı valla Ahmet abi , değişen hiçbir şey yok. İşe gidip geliyoruz öyle. Sen ne yapıyorsun nasılsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI SEVDA
Teen FictionKadın gitti, defalarca itti adamı. Bir aşk ne kadar büyük olabilirdi ki? Onun aşkı büyüktü. Ahu'nun kalbinden daha büyüktü. Nasıl karşılık verecekti ki? " Aranızda hiçbir zaman bir şey olmayacak bunu biliyorsun değil mi?" dedim hiç acımadan,onun gö...