1.Bölüm

1.9K 103 163
                                    

Jaemin hazırladığı kurabiyeleri fırına verip ellerini çırptı ve laptopundaki haberi daha iyi inceleyebilmek için tabureye oturdu.

Lee Jeno ve grup arkadaşları Mark Lee, Pa(w)rk Jisung ve Lee Taeyong bu akşam saat 22.00 da Incheon hava alanına inmiş bulundular. Sağ salim gelmeleri fanlarını oldukça memnun etmiş görünüyor. 1 ay boyunca süren Japonya turları sonunda sonlandı ve gelmeleriyle beraber yeni albüm çalışmalarını da duyurmaları bir oldu. Bu yaz herkesin ağzında yine onların şarkıları olacak gibi görünüyor. Çocuklara iyi şanslar diliyor ve albümleri sabırsızlıkla bekliyoruz.

Jaemin somurtup laptopunu kapattı ve sinirle kağıda bir şeyler karaladı. "Ne zaman geleceğini bile haber veremeyecek kadar düşüncesiz mi gerçekten?"

Sabahtan beri yazmaya çalıştığı paragrafın üstünü karaladı sinirle. Kapının zili melodik bir şekilde çalınca Jaemin kalemin elinden yuvarlanmasına izin verdi. Kimin geldiğini zaten biliyordu, hep böyle olurdu ne zaman uzun süren bir turdan dönseler soluğu onun kapısında bulurdu ama bu sefer ona bir çift lafı vardı.

Kapıyı huysuzca açtığında yüzüne çarpan sert rüzgâr ve beline sarılan kollarla kısa bir süre hareket edemedi.

Dışarıda resmen fırtına kopuyordu ve Jaemin nasıl olduysa bunu hiç fark etmemişti. Zaten fark etseydi kahvesini kaptığı gibi pencerenin başına sandalye çeker yağmur dinene kadar kitabı için ilham gelmesini beklerdi.

"Yağmur yağıyor." Dedi Jaemin fısıldayarak. Jeno'nun kolları arasında hafifçe kıpırdandı ama duruşlarını bozmadı.

Jeno kafasını Jaemin'nin boynuna saklamış hızlı hızlı nefes alıyordu. Belki de buraya kadar koştu diye düşündü Jaemin, bu düşünce nedense onu daha çok sinirlendirmişti.

Jeno'nun saçından damlayan yağmur damlaları Jaemin'in önce boynunu sonra ince bir yol izleyerek sırtını ıslattı.

Jaemin "Islaksın." diyerek kendini geri çekmeye çalışsa da pek başarılı olamadı. Jeno kollarını iyice sıkılaştırıp olumlu şekilde mırıldandı ve yavaş adımlarla Jaemin ile beraber kendisini de içeri soktu daha sonra hala açık olan kapıyı ayağıyla kapattı.

Jaemin Jeno'ya vurarak onu kendisinden uzaklaştırmaya bir yandan da geri geri düşmeden yürümeye çalışıyordu.

"Sana küsüm Lee Jeno, bırak beni!" Jeno kıkırdayıp kollarını belinden çözüp elleriyle yanaklarını tuttu tatlı bir şekilde somurtan Jaemin'in.

"Eğer haber vermediğim içinse üzgünüm, sürpriz yapmak istemiştim ama gazetecileri ve fanları hesaba katmamışım tabi." Dedi Jeno mahcupça dudaklarını bükerek.

Jaemin omuz silkip arkasını döndü ve mutfağa fırının başına gitti.

"Hadi ama Nana~ gerçekten küstün mü? Eun'dan önce sana geldim."

Jaemin duyduğu isimle vücudundan hızla bir elektirik dalgası geçmiş gibi hissetti.  Kimse ona sevgilisini bırakıp gelmesini söylememişti isterse gidebilirdi kaldı ki bu kendisini affettirmek için sunabileceği en son mazeret bile değildi.

"Küsmedim Jeno-ah~ Neden gidip üstünü değiştirmiyorsun? Sonrada kurabiye yeriz olur mu?" dedi Jaemin ve gülümseyerek Jeno'ya baktı. Ne kadar sinirlenirse sinirlensin bunu Jeno'ya belli etmesinin hiç bir faydası olmayacaktı, gereksiz kıskançlık yapan ve sevgilisinin yerini çalamaya çalışan bir en yakın arkadaş olarak sınıflandırılmak gelecek planlarında yoktu.

Jeno'da ona karşılık gülümseyerek merdivenlere yöneldi bir basamak çıktı ve pis bir sırıtışla arkasını döndü.

"Nana-ah~ Senin odanda değiştirsem olur mu?" diye sordu.

Jaemin tek kaşını kaldırdıp kollarını kavuşturdu ve olumsuz anlamda başını sallayarak "Orasının yasak olduğunu biliyorsun. Üstelik kilitli." Dedi.

Jeno hayal kırıklığı ile  suratını asıp küçük bir çocuk gibi basamaklara sertçe basa basa yukarı çıktı ve gözden kayboldu.
Birkaç dakika sonra geldiğinde üzerinde Jaemin'in aldığı kırmızı,parklak kumaştan bir gecelik takımı vardı.
Jaemin bu takımı alırken oldukça sade olduğunu düşünmüştü lakin Jeno her nasılsa onu bir takım elbise kadar afilli hale getirmişti.
Sanırım bu kadar ünlü olmasına şaşırmaması lazımdı Lee Jeno çuval giyse insanlar majesteleri diye önünde eğilirlerdi zaten.

Bir süre Jaemin Jeno'nun saçını kurutmuştu daha sonra ise
Jeno mutfakta Japonyada yaptığı şeyleri yüksek bir ses ile canlandırarak anlatmaya başlamıştı Jaemin ise hem onu dinliyor hem de dinlendirici bir çay hazırlıyordu. Anlattıklarından ne kadar eğlendiği ve bir o kadar da  yorulduğu belliydi kimsenin de  zahmet edip onun nazını çekmediğini biliyordu. İş yine başa düşmüştü iyice beslenmeden Jeno'yu dizinin dibinden ayırmayacaktı bir süre Jaemin.

Jeno bir süre sonra anlatma heyecanını kaybetmişti çünkü oldukça canını sıkan bir konu hakkında Jaemin'in tavsiyesini istiyordu şimdi.
"...O zamandan beri Eun benimle konuşmayı reddediyor sanki reklam çekimi yerine porno filminde oynamışım gibi davranıyor." dedi Jeno sıkıntıyla mutafağın tezgahına yaslanmış kafasını önüne eğmişti. Jaemin iç çekti ve Jeno'nun yemesi için biraz kurabiye çıkarttı.

"Bu kadar içerleniyorsan bunu ona söylemen gerekiyor. Kendini düzelteceğinden eminim oldukça anlayışlı bir kız." dedi Jaemin tabağı Jeno'ya uzatırken. Eun'nun Jeno'nun hayatında aldığı pozisyondan asla memnun değildi ama bu Eun'un kötü birisi olduğu anlamına gelmiyordu.
Jeno kurabiyelerden birini hemen ağzına atıp omuz silkti.

"Neden fark etmeyi denemiyor? Sonuçta ünlü biriyim her zaman böyle sorunlarımız olacak. Bana güvenmesi gerekiyor."

Jaemin fırın tepsisindeki kurabiyeleri mavi kavanozuna koyarken göz devirdi  "Jeno, onu sevdiğine emin misin sen?"

Jeno  yöneltilen soruyla dondu, gerçekten emin miydi? İlk ciddi ilişkisi Eun ile olmuştu ve yaklaşık 2,5 yıldır beraberlerdi bu hemen silinip atılacak bir şey gibi durmuyordu.

Jaemin sessizleşen arkadaşına bir göz atıp olumsuz anlamda kafasını salladı.
"Birbirinizden karşılıklı bir şeyler bekleyip bunu hiç dile getirmiyorsanız bu sizi bir çift yapmaz.Kendinizi sevgili olarak adlandırıp problemlerinin karşısında karşılıklı susamazsınız.  Birbirinizi dinlemeniz lazım, en azından onun ne istediğini tam olarak anlamaya çalış."dedi

"Belkide oynadığın aptal reklam onun için aptal bir reklam değildi, belki başkaları ile yakın olman fena halde canını sıktı çünkü ondan uzaktın, belki de yeterince ikna edici değilsin, yeterince güven verici değilsin, belki seni her an elinden kaçıp gidebilecek olan bir serçe gibi görüyordur." dedi ve soluklandı en son ne zaman bu kadar hızlı konuştuğunu hatırlamıyordu bile.

Üstelik Eun'un böyle düşündüğünü hiç sanmıyordu, bunlar daha çok kendi hisleriydi ve ağlamak üzere olan gözlerine bardaklara boşalttığı çayın buharı hiç iyi gelmiyordu.

Jeno şaşkınlık içinde arkadaşına baktı ve anlamış bir şekilde salladı kafasını. "Teşekkür ederim Nana-ah~ Sen olmasan bu ilişki zor yürürdü." dedi ve Jaemin'in yanağına bir öpücük kondurdu.

Ilerleyen saatlerde Jaemin Jeno'nun rahat bir uyku çekebileceğinden emin bir şekilde yatmasını sağladı ve o uykuya dalınca bir süre onu izleyip daha sonra odadan ayrıldı.
Kolye olarak taktığı anahtarı boynundan çıkarıp kapının kilidini açtı ve kulpunu çevirip odaya girdi.
Fazlasıyla karanlık olan odanın ışığını açınca  tüm posterler ve diğer fan eşyalarındaki  Jeno ona göz kırpmıştı.
Jaemin gözleri dolu dolu bir şekilde kapısının önüne çöküp dizlerini kendine çekti ve sessizce ağladı.

İlk Nomin kitabım bu yüzden heyecanlıyım umarım Jeno ve Jaemin'in benim tarafımdan yazılan bu ilişkilerini çokça merak eder ve beklersiniz. ANGST olmayacak bu yüzden sevine sevine okuyun~

||ROCKABYE|| [Nomin/Jaeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin