Hellllo. Bu haftaki bölüm çok bomba. Bir hafta aradan sonra tekrar yayındayız. Wtp dm'den başrol karakterlerle ilgili sorular gelmiş. Benim hayalimdeki karakterlerin fotoğraflarınıda koyduğum isimlere benziyor. Sizde nasıl canlandı bilemem ama yorumlamaya çalıştığım şekilde bu özelliklere sahipler. Merak ettiklerinizi lütfen yorumlara yazın.🙏🏼
Keyifli okumalar🤗🙇🏽♀️Yeşim
"İnanmıyorum Yeşim?"
Kalın ve erkeksi tonlarda adımı işitmiştim. Duyduğum bu şaşırma ve inanmamış sese kafamı çevirdim.
Lanet olsun...
Lanet olsuuun...
Hayır...
Savaş...
Onun burada ne işi vardı. Aklım bir an olsun üniversite yıllarıma gitti. Savaş bana deli gibi aşıktı. Ben ise o yıllarda kendimi bile bilmiyordum. Bana neredeyse on beş kere çıkma teklifi etmişti. Bende sırf arkadaşlarımın ısrarı üzerine kabul etmiş ve onunla iğrenç bir gün geçirmiştim. O aralar sürekli ders çalıştığım için böyle bi şeye ayıracak vaktim yoktu. Ama bu işin bahanesiydi. Çünkü o burnu havada, her şeye sahip olabileceğini düşünen biriydi. Aynı dedem gibi... Dedem hayatımın yönünü değiştirmişti. Ona karşı alamadığım bir savaş güdüyordum içimde. Savaş bana onu hatırlatıyordu. Sevgili denemez zaten sadece bir gün geçirdik. Ellerimiz bile değmedi zaten birbirine. Kendi kendime içimden uzun süre durum değerlendirmesi yaptıktan sonra Araf'ın küfür ettiğini duymuştum. Çünkü o da onu hiç sevmezdi. Savaşla meslektaştık fakat Araf onun hakkında eminim iyi şeyler bilmiyordu. Surat ifadesi onu öldürmek ister gibiydi. Araf Eflin'i kolundan tutup oturduğu sandalyeden ayağa kaldırdı. Sandalyenin arkasına asmış olduğu ceketini alarak kolundaki saatine baktı. Onula birlikte bende ayağa kalktım.
"Senin nöbetin başlayacak biz kalkalım Burak Yeşim'i bırakır."
Neden yani? Yeşim'in canı patlıcan mı? Masanın etrafından dolaşıp yanıma geldiklerinde sarılıp vedalaştık. Savaş bana pişkin pişkin bakmaya devam ederken Burak onu bakışlarıyla dilimlere ayırıyordu.
"Merhaba Savaş."
Elini elime uzatıp dudaklarına götürdü. Gözleri mücevher görmüş gibi parlıyordu.
"Tanrım harika görünüyorsun!"
Burak o anki sinir dalgasıyla öksürerek ona dönmemizi sağladı. Savaş onu geldiğinden beri görmemiş olmalıki ters ters ona baktı. Kaşları çatıldı.
"Beyefendi kim?"
Burak oturduğu sandalyeden ayağa kalkıp yanıma geldi. Yanıma o kadar yaklaştıki kollarımız birbirine değiyordu. Ve parfümünün kokusu içimden geçiyordu. Savaş'a elini uzatıp yapmacık şekilde gülümsedi.
"Burak Zorlu."
Savaş'ın ağzı kocaman açıldı. Gözleri irileşti. Uzattığı eline gözleri takılı kaldı. Sonra hemen kendine gelip elini sıktı.
"Savaş Gürpınar. Gürpınar hukuk bürosunun sahibi."
Galiba Burak'ı tanımıyordu. Burak tek kaşını kaldırıp yarım ağız gülümsedi.
"Evet bir ara sizin büronuzla çalışmıştık. Ama işlerimizi yürütemeyeceğinizi söylemiştiniz."
Savaş'ın kibiri yüzünden ayaklarına doğru kendini sıyırdı. Galiba biraz rencide olmuştu. Hakketti. Sorduk mu sana ne iş yapıyorsun diye.
"Çalıştık derken?"
Bu öyle hoşuma gittik ki kendimi tutamayıp lafa atıldım.
"Zorlu Şirketler Grubunun sahibidir kendisi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman #wattys2018
RomanceYangında kaybettiği babasının acısıyla ülkeyi terk eden genç kadın ve annesini bir kazada kaybettiğini sanan genç adam... Ne kadınınki sıradan bir yangın ne de adamınki sıradan bir kazaydı. Almaları gereken intikamları kabuk bağlamıştı. Tekrar kana...