Mutimedia= Yeşim
Yıllardan sonra multimedia ve yepisyeni bir bölümle geldim. İyi okumalar🖐🏼
Yeşim
"Hadi güzelim uyan..."
Üzerimdeki rahatsız edici hışırtıyla gözlerimi aralayıp eliyle omzumu okşayan anneme baktım. Dipleri beyazlamaya baş tutmuş bakır rengindeki saçlarına kırmızı bir kurdele bağlamıştı. Üzerinde krem tonlarındaki kırmızı kelebek desenleri olan bluzu ile çok uyumlu görünüyordu. Önüme gelen saçlarımı geriye doğru itip yanağımı okşadı. İki kolumuda açarak gerinmeye başladım. Üzerimde pespayeye dönmüş elbiseden garip sesler gelmeye başlamıştı. Yatakta doğrulup başımı yatak başlığına doğru yasladım.
"Günaydın canım."
Başını biraz omuzunun üzerine düşürüp gülümsedi. Gülünce onda kendimi görmüştüm. Çocukluğumu... Ne kadar birbirimize benzediğimizi.
"Günaydın anne..."
"Anne demeni bile çok özlemişim."
Bende 'anne' demeyi... Gözlerimi ondan kaçırdığımda yüzümde buruk bir tebessüm olulmuştu. Oysaki Amerikadayken ondan ne kadar nefret ettiğimden bahsetiyordum.
Düşündükleri hissettikleriyle uymayan birisi olduğumu kabul ediyorum.
Bacacığımı yataktan aşağıya doğru sarkıttığımda iki elimi yatağa dayayıp destek alarak ayağa kalktım."Kahvaltı hazır tatlım. Üzerini değiştirip bahçeye gel."
"Peki."
Oda kapısını hafif gürültüyle kapattıktan sonra kendimi aynanın karşısına attım. Gerçektende rezalet bir görüntüydü. Gözümden akan rimellerim sanat eseri gibi çeneme doğru yol almıştı. Hemen odada bulunan duşa girdim. Üzerimdeki elbiseyi kirli sepetine attıktan sonra ılık suya vücudumu teslim ettim. Saçlarımı köpürte köpürte hızlıca bir duş aldığımda kapının arkasında asılmış olan misafir bornozlarından birini alıp üzerime geçirdim. Sonuç olarak bu evde misafirdim. Büyük gardıropa yerleştirdiğim kıyafetlerimi eşeleyerek beyaz dar pantolon ve sarı bir bluz buldum. Bulduklarımı yatağın üzerine attıktan sonra bornozla iyice kurulanıp iç çamaşırlarımı giydim. Yatağın üzerine bıraktıklarımıda üzerime geçirdikten sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı taradım. Kurumasını beklemeden çift taraflı balık sırtı ördüm. Suratıma ten renginde bir makyaj yaptıktan sonra ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı giyip, komidinin üzerine ne ara konulduğunu bilmediğim telefonumu cebime sıkıştırdım. Kapıyı kapatıp merdivenlerden ikişer üçer inmeye başladım.
"Oo prenses hayırdır bugün çok neşelisin?"
Giydiği siyah gömleğinin kollarını kıvırarak karşımda beliren dayıma otuz iki diş gülümsedim.
"Sanada günaydın dayıcığım."
İki adımda yanına varıp yanaklarını sıktım.
"Hey bunu yapmaktan vazgeç. Kendimi yaşlı ton ton dedeler gibi hissediyorum."
Gülümsemem yüzümde büyürken tekrar yanaklarını sıktım.
"Yaşlı ama kaslı diyecektin herhalde."
"Sen gel bakayım buraya."
Dudağımı ısırıp merdivenleri koşarak aştığımda o da arkamdan koşuyordu. Bahçe kapısına ulaştığımda yeşil çimlerde daha hızlanmıştım ki yaşlı ama kaslı dayım bacaklarım ve belimden kavradığı gibi beni kucağına almıştı.
"Ya dayı ya."
Dayım sinir bozucu gülümsemesiyle beni kahvaltı masasının olduğu yöne çevirdiğinde herkesin tebessümle bizi izlediğini gördüm. Bir kişi hariç. Ceyda. Dedemde bıyık altından sırıtıp bize bakarken Ceyda başını başka yöne çevirmiş elinde tutmakta olduğu çatalını sıkıyordu.
Dayım beni yere indirdiğinde yuvarlak olan masada dedemin yanına oturmuştum. Dedem yandan bakış atarak beni süzdüğünde çayından bir yudum aldı. Alev yengem yanına oturan kocasının sırtını sıvazlayarak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman #wattys2018
RomanceYangında kaybettiği babasının acısıyla ülkeyi terk eden genç kadın ve annesini bir kazada kaybettiğini sanan genç adam... Ne kadınınki sıradan bir yangın ne de adamınki sıradan bir kazaydı. Almaları gereken intikamları kabuk bağlamıştı. Tekrar kana...