[photography'ed sheeran]
❝kısa sürede hoşlanma❞__
"Bu sefer sessizleşen taraf sensin," Konuşmanın üstünden geçen dört saatte Jungkook televizyonda oynayan saçma reality showuna bakınmakla meşguldü. Bense yanına oturmuş, koltuğun baş kısımına kolumu yaslamışken bir yandan Jungkook'un malum yerlerini sızaltıcı yan profilini inceliyordum. "Beni duyduğunu biliyorum, Kookie."
"Uzayda yanlış anlaşılmalar yoktur; kaos yoktur; çünkü uzayda hislere yer yoktur." Kendi kendine mırıldanmasına kaşlarımı çattım. Transa geçmiş gibiydi. "B-ben uzayın bir parçası olmalıydım."
"Dolaylı yoldan hissiz olduğunu mu söylüyorsun?"
"E-evet."
"Bunu da nerden çıkardın?" Yakınlığımızdan istifade edip soğuk parmak uçlarımla yüzünün her bir dokusunu ezberlemek istercesine yokladım çehresini. İtiraz etmedi ya da ilk seferkine benzer karşı çıkışları yoktu. "Jungkook, hayranlık duyulacak birisin. Hala bunun farkında olmaman beni üzüyor."
Yumuşak, prüssüz cildinde gezinen parmaklarım ipeksi saçına çıktı, ardından umduğumu yaptı; titrek nefesi kiraz kırmızısı dudağı arasından firar etti. Dayanamayıp ağır ağır, "Ve yakışıklı."diye mırıldandım kulağına.
Saçından dudağının üzerine özenle yerleştirilmiş küçük bene rota çizen parmaklarımla; aralık dudaklarına uyum sağlayan hızlı düzensiz nefes alışverişi, buğulu kahverengi gözlerini yumması, canlı kırmız dudaklarını şiddetle ısırması eseri olan beyaza dönüşen pigmentler nefesimi kalbime takıp atışlarını minimuma indiriyordu
"Taehyung," Dudaklarını ısırıp titreşen göz kapaklarını birbirine bastırdı. Etkileniyordu. "E-ev, çok sı-sıcakladı."
"Biliyorum Jungkook," Mırıldandım tekar. Ne yaptığımı bilmiyordum. Bildiğimi tek şey Jungkook'u etkilemenin son derece hoşuma gitmesiydi. Kanım sıcak buhar kazanında harlanan ateşten farksızdı. "Çok sıcak."
Dudağında, yanağında, saçında; boş tuvali hakimiyet altına alan keskin fırça darbelerin dokunuşlarını aratmayan sağ elime, sol elimi ekleyip göğüsüne yerleştirdim. Kasları avucumun içinde gerim gerim gerilip gevşiyordu.
"Neden bana dokunmamakta ısrarcısın?" Sordum kaşlarımı kaldırıp aklımı bu süre içerisinde meşgul eden soruyu. İstemiyor değildi, vücudu bunların tam tersini söylüyordu. Kendime tacizci sapık damgası yapıştırmayı kollayan iç sesim birden kendini belli etti. "Jeon Jungkook?"
"B-ben daha önce hiç," Titreşip yutkundu. "Yakın t-temasta bu-bulunmadım, Taehyung."
"Kookie çok masum," Kıskandığım dokudaki yanağını tatlı edayla okşadım. Küçük tavşan yavrusunu anımsatan mırıldanışı dudakları arasından ezilmesi, ruhuma üflemesi tebessüm olarak geri dönüş yaptı. Gül kokusundan masum ve saf hali ona daima hakimdi. "Bu hoşuma gidiyor."
"Masum?" Kapalı gözleriyle berbaber cennetten düşme olan günahsız gülüşü kendini belli etti. "Bu-bunu annem de hep der."
"Annen doğru söylemiş," Yakınlığı azaltıp kafamı koltuğun başlığına yaslamıştım. "Sana sahip olduğu için mutlu olmalı." Onu izlemek hiç olmadığım kadar huzur dolu hissetmemi sağlıyordu. Ne ara bu kadar kapılmıştım bilmiyorum. Komik olansa Jungkook'u tanımadan önce herhangi birisine hoşlantı besleyeceğim aklımın köşesinden geçmezdi. Üstelik o diğer insanlardan biraz farklıydı. Garipsemek bir yana; çabucak alışmam, ona uyum sağlamam alışığın dışıydı. Kendimden beklemediğim üstün performans sergiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aspergers' taekook
Fanfiction❝Jeon Jungkook, doğuştan lanet diye nitelendirdiği aspergers hastalığından muzdaripti. Taehyung ise üniversiteye yeni başlayan, insanlarla haşır neşir olmayı sevemeyen yan komşuydu. Nerden bilebilirdi ki Jeon Jungkook ile iyi anlaşacağını ve bunun s...