seventeen

6.4K 603 146
                                    

[the truth untold'bts]
❝ağlama❞

__

"Jeongguk," Hedefi olduğumuz sorgulayıcı bakışları umursamayıp, daha ilk baştan imzaladığımız bağlılık yeminiyle elini sıkı sıkıya tuttundum. "O kadını gerçekten sevmedim." Bunlar abartısız hissettiklerimdi, Jeongguk'tan çekinecek değildim. Resmen para amacıyla baştan itibaren kendi akıllarınca plan yapmaları insanlığın nereye geldiğini sorgulamam için başlıca nedendi.

Yutkundu, arındından kaldırımda istikrarla süren ağır adımlarla beraber konuştu. "TaeTae," Yanımda ellerime kenetli bedenin yapı taşı haline gelmiş buğulu kahverengi gözlere ümitsizlikle baktım. Jeongguk acı çekerken hiçbir şey olmamışcasına davranmak benlik değildi. Hiddetli geçen dakikaların yan etkisi olarak oksijensiz kalan beynime giden uyartıları vücudumu iflas eşiğine sürüklemişti. Dudağını kenarı hafifçe kıvrıldığında, "Bak. Bitti herşey işte. Kafana ta-takmanın istemiyorum. Daha bu konuyu açma."

"Ama..." Kafamı ısrarla iki yana sallarken kenetli eliyle boşta kalan eli devreye girdi. İki yanağıma sabitledi tenime yakıcı tanecikleri kıvılcım iletkenliği sağlayan kadifemsi ellerini. "Senin için elimde olmadan endişeleniyorum." Kadını Jeongguk'a itafen patlayabilecek harlı ateşi andıran bakışları tehlikeli oluşunu kanıtlar nitelikteydi. Kaburgalarım iç organlarımı korumak yerine işkence çektirmek adına dört koldan daralmıştı. İlk defa korkuyordum.

Jeongguk için.

"Sevgilim," Yorgun olduğunu belli eden kahverengi gözleri endişeyle yüzümde gezinirken sessiz bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Acısı, ruhuma ağır geliyordu. Taşıyamıyordum. "Benim için ağlama, gözlerine işkence çe-çektirme," Yaşadığı olayların üst üste gelmesi sadece onu etkileyeceğini düşünmek aptallıktı. Ruhsal yıpranmışlık açısından Jeongguk kadar, hatta daha fazla hasar gördüğüme yemin edebilirdim. Aile içinde sakin yaşantımdan allak bullak eden karmaşanın içine balıklama atlamamın etkisi büyüktü. Bir yandan korkuyordum. Panik yapan kişiliğe sahip değildim, olmamıştım. Beni korkutan; hayatımda kayda değer verdiğim tek kişinin, 'Jeon Jungkook'un zarar görmesiydi. Bedensel, ruhsal olarak yaralanması köhne seyrek örülü duvarımın balyozun sarsıcı etkisinden kurtulacağından emin değildim. "Lütfen ağlama."diye yalvardı çaresizce yaştan parlayan gözlerimin içine bakarken. İç çekip kafamı göğsüne yasladım, altı üstü dokularım sıcaklığının arzusuna yanıp kavrulmuştu. Jeon Jungkook bile bile yanmak isteyeceğiniz türden ateşti.

"Lü-lütfen..."

Gözlerimi kapatan uzunluktaki saçlarımı kulağımın arkasına iliştirip baş parmağıyla acıma ortalık eden göz yaşlarımı sildi. Bugünün iğrenç yorgunluğunu taşıyan tembel gözlerini kapatıp alnıma yaslandı.

"Lütfen..."diye tekra mırıldandı dudaklarımın arasından akan, kalbimi kucaklayan sıcak nefesiyle. Pamuk şekerlerle döşenmiş sandığın içinde huzurla nefes veren kalbim; yakınlığından dolayı derin uykusunda uyanmış, sevgiyle örülmüş ince katmanlarındaki sızıdan korkuları ayaklanmıştı. Gözlerimi kırpıştıdım. Deniz köpüğünü andıran beyaz çıkık dişleri çerçeveleyen ince kırmızı dudaklar aralandığında sertçe yutkundum. Titreyen sıska vücudum Jeon Jungkook'a teslim olmak istiyordu.

"Tamam," Fısıldadım. "Tamam... ağlamıyorum." Yorgunlukla kapattığı kahvelerini ağır ağır açtığında direk odak noktasıydım. Yavaş ama istikrarlı şekilde bedenime yaklaştı, bu sefer gözlerini kapatan ben oldum. Sıcak nefesi aşinaşı olduğu çehreme değil öpmeye kıyamadığı dudaklarıma sarındı. Aramızda bir nefes kadar mesafe kalırken ensesinde tutup onu kendime çektim.

Akşam üstü terk edilmiş bu ücra sokakta resmen aklımın son demlerini yaşıyordum. Her seferinde alt dudağım onun doğrultusunda son baharın estirdiği sıcak meltemin esiri olmuştu. Sol avucum gerilip gevşeyen sıkı kasları tavaf ederken, sağ parmak uçlarım sıcaklığın alı koyduğu yumuşak yüz hatlarını ezberlemeye yemin etmişti. İnce dudakları her alt dudağımı kavrayış suyun altında uzun süreyi takip eden yüzeydeki ilk nefes kadar değerliydi. Dilimle ıslattığım dudağı kısa süreliğine kıpırdandı, "Se-sen ağlayınca...kalbim a-ağrıyor"

Ona cevap vermeyip ellerimi beline yerleştirdiğimde, ellerini hemen yüzüme çıkarda ve bir olan kalplerimizin mühürünü tazeleyeceğimiz ateşten kamçı dudakları dudaklarımı kavradı.

Aralık toz pembelerimin arasından sıcak dili ıslak damağımı okşayıp, hakaret eden dudaklarımdan etkilenmemesiyle dilini sağarcasına emerken buldum kendimi. Yedi cehennemin ateşine getirdiğim fırtınanın içine kapılmamı tişörtümün içinden omuriliğimi okşayan kemikli parmaklar süreyi azalttı. Pantolonumun kasık bölgesindeki hassas yerde parmak uçları boxerımın lastiğini çekiştirmesi; nefesimi duraksatmış, beyin kıvrımımı birbirine dolaştırmıştı.

"Jeongguk," Bayık gözlerle mırıldandım. Halsizlikle kollarımı boyununa dolarken elleri belimi buldu. "Eve gidelim, olur mu?"

"Olur sevgilim," Avucunun içindeki yanağınımı baş parmağının naif dokunuşlarıyla tenime ilk baharın gelişini sevinçle karşıladım. Sakin geceye damga vuran yüzümdeki sersem gülümseme, Jeongguk'un iç gıdıklayan yamuk tebessümüyle onurlandırıldı. "E-eve gidelim."

__

Ben sumut yazma istiyorum ve sadece yazmak için de yazmak istemiyorum :"( Hard Taekook seven iç sesim beni ele geçiriyor.

Kısa oldu lakin -bence- anlamlıydı. Kısa olduğu için hafta sonu bir bölüm atarım galiba~ pek emin konuşma istemiyorum yetişirse cumada olur.

[["NOT"]]

**Ve -aspergers gibi- farklı bir kurgu yazmak çok istiyorum bu aralar. Yeni bir hikaye yayımlamak istiyorum ama nasıl desem; »deniz adamı olan sakar bir Taehyung ve iş adamı Jungkook. Diğer düşüncem de; »vakalara berbaber bakan dedektif Jungkook ve yeni göreve başlayan adli tıp sorumlusu doktor Taehyung var.**

Sizce hangisi?

aspergers' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin