sixteen

6.5K 627 197
                                    

[4 oʼclock'rm&v]
❝birine değer verdiğimiz zaman her şeyi göze almamız gerekiyor❞

__

İnsanlar, yaratılış gereği tuhaf yaratıklardı. Kimin istenmediğini, içine düştükleri durumdan rahatsız olduklarını, kimin kime nasıl baktığını, en ufak davranışlardan çıkardıklar anlamı çözmeleri doğasında vardı -ki ben şu an Jeon Jungkook'un keyifsizliğinin kanımı kaynatmasına şahittim.

"Yemeğini yer misin Jeongguk?" Büyük bir sabırla sorduğum soru karşısında çatala batırdığım soslu eti ağızına doğru tutup, dikkatlice ona baktım. Kayıtsız haline karşın mideme yerinden sökülüyordu. Sinirle, "Jeon Jungkook, birazdan baban ve karısı gelecek lakin sen nerdeyse iki günlük boş mideyle kendine işkence etmekten başka bir şey yapmıyorsun!"diyebilmiştim üzerimdeki gerginlikle. Restoranın camından içeriye giren parlak öğlen güneşini tam önüne aldığı için masumane yüzünün tamamının bitkinle özdeşmesi tüm duygularımın iliğimden çekilmesine neden oldu. "Lütfen birazcık ye? Endişeleniyorum."

"Canım istemiyor Taehyung." Kayıtsız kalan mimikleri içimde can çekişen zayıf kalbimin keskin parçaları, iç organlarıma saplandı. Günlerce ihtimalini aklıma getirmek istemediğim bir takım olayları açığa çıkarmamda yardımcı olsun diye usanmadan soru soruyordum, oysa sorularımı duymazlıktan geliyordu. Halbuki mühür bastığı paslı kapıları açsa kuraklaşmış verimsiz toparlakları tekrar doğa anaya karışacaktı. "Hemen bitirip eve gitmek istiyorum. Böylelikle eski Jeongguk olabilirim."

Masanın üzerinden elini sıkıp okşadım, "Buna kaçmak denir. Yüzleşmek bazen en iyisidir, sakladığın korkuların bir gün yüzüne tekrar çıkarsa ne yapacaksın? Üstelik yanında o gün olmayabilirim Jungkook, bunu biliyorsun değil mi? Korkuya karşı korkuyla savaş. Hepimizi kaçmak yerine doğru olduğunu düşündüğümüz şeyi yapmalıyız."

"Beni bırakacak mısın yani?" Endişeyle gözleri iyice irileşti. En azından iki gün boyunca öpmeye doyamadığım kahverengi irislerine ansızın çöken buğulu sis bir anlığına olsa belirginliğini yitirdi. "Gerçekten beni bırakmayı düş-düşünüyor musun?"

Aptal.

Onu göz göre göre nasıl bırakırdım? İlk saniyeden kendi aramızda özel bir bağ örmeye başladığımıza yemin edebilirdim. Sıcak kanımın akışına engeller seren yüzünün her bir karşını ezberlemeye ant içmiş benliğim onun kırılgan iç dünyasını kendine karıştırmıştı bile. "Seni, işimin çıktığı herhangi bir zaman diliminde tekrar görmeye gelseler? Ben bundan bahsediyorum, konuları saçma sapan yerlere çekme Jungkook." Merak konusu cevabını bekliyordum.

Yemek tabağında kafasını kaldırınca dolu gözlerle karşılaşmak, yanındaki bedenimi hızla kendine çekmesini beklemiyordum. Titrek düzensiz nefesleri şah damarımı döverken boyunuma eğilip derin bir iç çekti. Elim ayağım birbirine dolandı. Ne yapacağımı bilemez halde elimi kaldırıp yumuşaklığına alıştığım limon kokulu saçları, ciğerimle haşır neşir olmaktan; nabzımı ağzımda attırmasından belliydi. Endişeyle göğsüme kapanmış yüzüne bakmaya çalışırken iki eli belimi sarmış, sanki birileri karnımı içeriden yumruklayıp duruyormuşcasına nefesler boğazıma takılı kalıyordu. Binbir tonda acı barındıran sesi, "Be-ben..."derken bir nebze rahatlaması adına saçlarına öpücük kondurup durdum. "Ben, b-bilmiyorum Taehyung...yemin ederim bilmiyorum." Sıcak davetkâr kollarını kabullenip limon nane aromalı kokusunun beynime işlemesine izin verdim. Başımı evim haline gelmiş omzuna gömdüm. Kusursuz yüzündeki acıyı ele veren ifadelerin gün yüzüne çıktığını hissediyordum. "Sen...sen, gidersen kafayı yerim." Sözleri ok misali kalbime saplanması titreyen ellerimi kuzgun siyahı saçları arasında çekmeden ensesine indirdi. Birazda orada oyalanan parmaklarım ile mırıldandıp, kıpırdandı. Ne ara bu denli bana güvenmişti bilmiyorum fakat bildiğim tek şey vardı; ben bu güveni boşa çıkaramak için var gücümle uğraşacaktım. "Yine ağlarım, bir şey yapamam, ö-öylece beklerim. Be-beni kurtarmanı beklerim, Taehyung. Ne kadar erkekçe bir da-davranış öyle değil mi(?)" Alayla söylendi, yakıcı sıcaklık bahşettiği dudakları boyunumda dinlenirken. Balçıkla açılmamak üzere sıvanmasını istediğim tüm bu yaraları bir an olsa bile unutmak adına avucumun içinde gerilen yanağını okşadım. "Beni bırakma. İlgiye aç çocuk gibiyim, üstelik can sıkıcı, ama lütfen Taehyung buna rağmen beni bırakma." Korkuyordum. Beklentilerini karşılayamam diye. Korkuyordum çünkü onu en ufak hareketimle tozla duman edecektim.

aspergers' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin