fifteen

6.4K 635 181
                                    

[ed sheeran'supermarket flowers]
❝merhaba, Jungkook❞

__

Karnım aç. Buzdolabın da babamın işe gitmeden önce yaptığı sandviçi portakal suyuyla berbaber mideme indiriyorum. Babamın, 'diğer annen' diye adlandırdığı kıvırcık saçlı kadın etrafta gözükmüyor. Yarı uykulu, halen yarı aç halde mutfakta duruyorum. Gözlerim açık uyuyorum. Ya da hastayım, bilmiyorum. Girişte bir tıkırtı duyuyorum. O kadının anahtarları. Geri döndü. En yakın yere saklanıyorum ve mutfaktaki masanın altında kendimi küçük yapıyorum. Annemin doğum günümde bana aldığı beyaz peluş tavşanım Bay Hulbert benimle. Sessiz olabilirim. Çok sessiz.

Güm. "Jungkook," Sesleniyor her zaman sesinde kendini belli eden alayla. Korkuyorum. Bir yandan olabildiğince sessiz olmaya çalışıyorum. Tekrar, "Jungkook, tatlım nerdesin?!"diye hayıflanıyor.

Dur.

Lütfen gelme.

Lütfen bana dokunma.

Kollarımın arasındaki mis kokulu Bay Hulbert'ı iyice sıkıyorum. "Sinirlenmeye başlıyorum küçük velet! Saklandığın küçük delikten çık artık." Hala tahta masanın altındayım. Kendine zorla dokundurduğu iğrenç parmaklarımla kulaklarımı ve gözlerimi kapadım. Midem bulanıyor. Annemi ve sıcak, rahatlatıcı kokusunu özlüyorum. "Hadi ama! İlerde tüm bu olanları unutacaksın. Bu kadar içerlenme." Her öğle yaşadıklarım aklımda belirince tuzlu göz yaşlarıma karışan güçlü hıçkırıklarımı zapt edemiyorum. Boğazımı tırmalayıcı bağırışlar şeklinde gelen yakarışlar benden izinsiz havada asılı kalıyor. Dayanamıyorum. Acıya, dayanamıyorum.

Topuklu ayakkabılarını yere vura vura mutfağa geldiğini görüyorum. Sessizlik içinde ağlayıp, ağlamamam önemli değil artık; sadece içimi büzen keskin acıyı dindirmek için göz yaşı döküyorum. Babamın kemeri elinde, bacağında şaklatıyor. Ağır adımlarla beni bulmaya çalışıyor. Eğilip sırıtıyor.

"Merhaba, Jungkook."

__

"jungkook"

"Jungkook," Zifiri karanlıkta bedenime sarılı ince bedendin endişeli mırıldandışları kalbimin ağrısına panzehirdi. "Uyan artık! Ben sana kıyamazken kabus yüzünden ağlamana dayanamıyorum."

Kim Taehyung.

Son üç ayda görünmez duvarların ardındaki ruhuma kendi elleriyle can suyu içiren adam. Dünyanın bir işlevi varı. Tanrı bazılarını başından itibaren iyi bir ikbale sahip olacak şekilde yaratırken diğer taraf şanssızlık bataklığına saplanmış halde yaşamlarını sürdürmelerine mecbur bırakılırdı. Ben buna bizlerin yer yüzündeki bilinmezliklerle dolu sınavı derdim.

Kadim yaşantıma göre hayatımı biçime sokmuştum, baş kaldırma girişimine hiçbiri zaman amaçlamamıştım. Olmam gereken kişinin tam anlamıyla ucube Jungkook olduğunu, daha fazla çabalamamayı, azla yetinmeyi öğrenmiştim.

Ta ki, Kim Taehyung'la karşılaşana kadar. Onu gördüğüm ilk anı hatırlıyorum da; nefesim daralmış, terleyen avuç içimle delicesine atan kalbimin heyecanına şahit olmuştum. Doktorumun, deneme ve yanılma yoluyla öğreneceğimi söylemesine rağmen birşeylerin ters gittiği düpedüz ortadaydı.

Ne yapmalıydım? Gidip konuşmalı ya da engel haline gelen hastalık sayesinden öylelece uzaktan izlemeli miydim? O gece zihnime ilmek ilmek işlenen ipeksi gülüşünün tablosu, maksat ettiğimin üst limitte ruhuma korku dalgasına maruz bırkatığını hatırlıyorum.

aspergers' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin