Royal'dan
"Her şey eskisi gibi. İlaç bugün yayılacak ve dünya kurtulacak. Kesinlikle. Sadece birkaç saat daha beklemeliyim." dedim içimden. Bu ilaç için fazlasıyla heyecanlıydım çünkü bu ilaç sayesinde dünyadaki sorun ortadan kalkacak, annem kurtulacak ve dışarı çıkma yasağı kaldırılacaktı. Ama ne kadar doğru onu bilemiyorum.
Hızla benim biricik abimin odasına girdim. Yine horlaya horlaya uyuyordu. Ayaklarından tutup hızla çektim ve yere yapışmasına neden oldum. Aynı zamanda da "Uyan bakalım Max'n!" diye bağırdım. O ise küfrederek uyandı. Ay ne kadar da eğlenceli!
"Kaç Royal, kaç! Seni öldürücem!" diye kükrer gibi bağırdı. Korkmadım değil. Koşarak kendi odama girdim ve kapıyı kitledim. "Kızım seni öldürücem! Ya burnumu kırsaydım?" Bağrışlarını duyabiliyordum. Abim beni ne kadar da seviyor!
1 Saat Sonra
Abimle kovalamacamız bittiğinde kahvaltıya başladık. Annemi zar zor masaya oturtmuştuk. Artık annemin iyileşmesini istiyordum. Hemen sabah haberlerini açtım ve izlemeye başladım.."SON DAKİKA! Hükümet ilacı yayacakken ilacın mutasyona uğraması sonucu bir virüs yayıldı. VC168T50364 kodlu virüs son derecede bulaşıcıdır. Lütfen dışarı çıkmayınız! Lütfen dışarı çıkmayınız! Çıkacaksanız da gaz maskesi takınız!" Dedi spiker. Nasıl bir ilaç mutasyona uğrardı ki?
Aniden annemin bağırmasıyla gözlerimi televizyondan çekip ona çevirdim. Gözleri kızarmış, teni soluklaşmıştı; öksürmeye başladığındaysa bunun hastalıkla alakalı olduğunu kavramıştım. Abime bunun hakkında sorar gözlerle baktığımda "Kriz geçiriyor, hastaneye girmemiz gerek!" diye bağırmıştı...
Dışarı çıkar çıkmaz dışardaki farkı gözlerimle görmüştüm. İnsanlar kaçışıyor, ağız ve burunlarını kapamaya çalışıyorlardı. Tam bir kaostu.
Hastaneye geldiğimizde hastanenenin önü insanlarla dolmuş her biri camı kırmak istercesine camı yumrukluyordu.
İnsanlar arasından hızla geçerken birkaç kişiye çarptım ve en sonunda hastane kapısına ulaştım. Polisler kapıda barikat kurmuşlardı. "Annem kanser salgınına maruz kalmıştı. Bugün yayılacak olan ilacın salgını! Lütfen onu içeri alın, kriz geçiriyor!" diye bağırdım polise. Polis ilk önce meslektaşlarına sordu ve bizi içeri aldı.
İçerdeki çoğu doktor dışarı gözetliyordu, diğerleriyse hastalarla uğraşıyorlardı. Bizi görünce başhekim olduğunu düşündüğüm siyah saçlı yeşil gözlü bir doktor bize yaklaştı ve annemi sedyeye koymamıza yardım etti. Hızla kontrolleri yaptıktan sonra bir hemşireyi çağırıp ona annemi ameliyata hazırlamasını söyledi. Sonra da bize dönüp "Hasta geçen aylarda yayılan kanser salgınına yakalanmış ve şu an kriz geçiriyor. Ameliyat etmemiz gerek yoksa kanser hücreleri kalbine yayılır. Ama ameliyat sonrasında komada kalabilir." deyip yanımızdan ayrıldı.
"Koma mı?" dedim. Abim de benim kadar şaşkınca "Evet." dedi sonra da "sanırım hem bu pislik dünyadan ayrılmak istiyor hem de bizi bırakmamak." deyip sözünü tamamladı. Galiba şu an annemin hislerini en iyi bu açıklamıştı.1 Saat Sonra
Ameliyata başlayalı 1 saat olmuştu ve şu ana kadar hiçbir sorun yoktu. Ne kapıda kırmızı ya- bir dakika o çıkan hemşire miydi? Hızla abime döndüm ve "Noldu?" diye sordum. O da telaşlanmıştı. Çıkan hemşire elinde kan torbalarıyla girince içimdeki telaş yerini korkuya bırakmıştı. Tek isteğim annemin iyi olmasıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delta/KTH
FanfictionYa Dünya'ya ilaç yerine vampir virüsü salındıysa? Ya Dünya'daki 20 milyon insan vampire dönüştüyse? Ve aralarında nadiren görülen "Delta"lar yakalanıp uyutuluyorsa?.. O "Delta"lardan da kaçanlar olduysa, hayat nasıl değişir? Vampirlerin çıkmasıyla...