Bölüm 35-İstişare

832 82 43
                                    

Patlamadan sonra 31. gün, Burak...

- Nezaketin için teşekkür ederim ama yerde yatmana gerek yok.

Başıma açtığı onca beladan sonra Hüma'nın yüzünü bile görmek istemiyordum aslında ama onun yerde yatmasına da gönlüm el vermedi. Doktor, Hüma'nın en azından bu gecelik bizimle kalmasını istemişti. Halil ağabey uyurken kırdığından beri yataklardan biri kullanılamaz haldeydi. Ezra ve Doruk ise Patron'un emri ile başka odaya alınmışlardı ve giderken kendilerine ait tüm eşyaları yanlarında götürmüşlerdi. Mobilyaları da dahil.... Garip bir şekilde cisimlerin hafızası olduğuna inanıyorlardı. Benim yatağım beni tanır, başkasına huzur vermez diyordu Ezra. Şimdi tepe tepe kullansın. Ben yerde yatarken senin yatağın sana huzur vermesin inşallah. Hüma'nın tepemde dikilmesi de iyice canımı sıkmaya başlamıştı.

- Benimle konuşmayacak mısın?

Yastıkları ve battaniyeyi tek seferde kucaklamaya çalışmış, bütün vücudu kaldırmaya çalıştığı yükün altında kaybolmuştu. Sorusuna cevap vermeden elindeki yastıkları aldım. O ise kırık yatağın kenarına bağdaş kurarak oturdu. Verdiğim pijamanın kolları ona uzun gelmişti ve kıvırmaya çalışıyordu. Onunla ilgilenmeyip kendi işime baktım. Ama Hüma'nın susmaya hiç niyeti yoktu.

- Neler oldu anlatmayacak mısın?

"Sen artık susmayacak mısın?" anlamında sert bir bakış attım.

- Peki o zaman ben anlatayım. Sen çıktıktan sonra neler oldu merak etmiyor musun? Biliyor musun o ak saçlı cadı herkesi kışkırttı ve bizimkilerin güçlerinin alınmasına karar verdiler.

" O iş öyle olmayacak, korkma."

-Nasıl yani?

"Halil ağabey geldiğinde anlatırım, iki kere anlatmakla uğraşmak istemiyorum."

- Bir planımız var yani? Bukra kurtulacak mı?

Dibime kadar girmişti. İşaret parmağımı Hüma'nın alnına bastırdım ve onu yavaşça geriye doğru ittirdim.

"Şu ay cemalini burnumun dibinden çeker misin? Evet sizinkileri kurtaracağız. Umarım senin yüzünden ölmem."

Neredeyse dans ederek eski yerine doğru ilerledi. İğneleyici ses tonuyla konuşmaya başlamıştı:

- Ve bir de... Üç gün sonra düğününüz varmış hayırlı olsun!

"Nasıl yani meclisten Melisa ve benim evlenmem için karar mı çıktı? Biz sadece öpüştük...!"

- Salak salak konuşma Burak... Bize ne sizin ne yaptığınızdan. Hem siz... Ne yaptık dedin? Biz can derdindeyken sen sevgilini odana atmakla mı meşguldün?!

Gururlu sırıtmama engel olamıyordum.

" Odaların arandığını öğrendiğimde, beni Doktor'un görevlendirdiğini söyleyip odama kadar rahatça çıktım. Tam o sırada Melisa ve birkaç arkadaşı kaldığımız yere girmek üzereydi. Ona yardım etmekle benim görevlendirildiğimi söyledim ve diğer arkadaşları bizi yalnız bıraktı. Sonrasında ilişkimiz hakkında konuşma fırsatı bulduk ve aramızdaki bağın boyutları tamamen değişti. Eh kızcağız vahşi cazibeme kapılıp odayı incelemeyi unuttu ve sen de sayemde deşifre olmadın."

-İğrençsin!

Sırtını yasladığı minderi kafama doğru fırlattı. Bu insanların bana karşı gösterdiği iç güdüsel bir tepkiydi.

"Rica ederim, benim için bir zevkti."

Başında banyo havlusu ile odaya giren Halil ağabey, Hüma'nın sözlerini üzerine alınmıştı. Çizgili pijama ve beyaz atleti ile ilgi çekici görünmediği bir gerçekti... Kocaman adam çocuk gibi alınıvermişti:

-Aşk olsun kardeşim...

Tüm olan biteni bir çırpıda anlatmayı adet edinmiş biri olarak Melisa ile aramda geçenleri ağabeyine yine tek nefeste dökülüvermişti Hüma Hanım. Beyaz atletli dev omzumu sıvazladığını düşünerek ciğerlerimi söküyordu:

-Seviyorsa döner demiştim sana.

"Sağ ol ağabey, daha dün küstük şimdi ise evleniyoruz."

-Evleniyor musunuz?

" Bugün toplantının sonunda konuşulmuş. Hüma söyledi."

Hüma omzunun üzerinden bakıp, homurdanarak cevap verdi:

- Kraliçe ve Doktor evlenecek, sen değil.

Doktor'un uzun zamandır tasarladığı şey buydu demek. Mavi salondayken, odaların arandığını bana o haber vermişti. Bir planı olduğunu ve bu planı uygularken bana ihtiyacı olduğunu söylemişti. Kendisine destek olmazsam beni minik parçalara ayıracağını en kibar biçimde belirtmeyi de ihmal etmemişti. Bugün yaşadıklarımı düşününce olaylar masaya saçılmış puzzle parçalarını andırıyordu. Hepsini bir araya toplayıp büyük resmi görmek için biraz daha zamana ihtiyacım vardı. Minik pıtırcığıma küs olarak başladığım bu günde, inatçı yapışkan bir kızla tanışmış, o kızı ağabeyine kavuşturmuş, hayatını kurtarmış, kuzeni ve arkadaşlarının hayatını kurtarmak için diğer değişenlerle iş birliği yapmaya başlamıştım.

- Düğün dernekten bize ne. Biz bu çocukları nasıl kurtaracağız? Bana anlatacağın şeyler olduğunu söylemiştin Burak.

" Ağabey mavi salondayken Doktor ve Patronla konuştum.Onlar Hüma'dan ve diğer tüm olanlardan haberdarlar. Ben anlatmadan sizi fark etmişlerdi zaten. Bomba haber ise bize kızgın değiller. Odaların aranacağını bana Doktor haber vermişti hatta. Daha bomba haber ise Bukra ve diğerlerine yardım etmesi karşılığında Kemal'in bizden istediği bir şeyler var."

- Bir canımız kaldı onu mu istiyor? Halil mutlu olacağına sinirlenmeye başlamıştı. Bana bu adamın kol kasları gelişirken beyin kasları erimiş gibi geliyordu.

"Bilmiyorum Halil ağabey ne isteyeceklerini. Yarın sabah ezanından önce odasına bekliyor Doktor. Hüma'nın da gelmesini istedi."

- O kadın da olacak mı? Hüma'nın yüzünde kusacakmış gibi bir ifade vardı. Onu bir gündür tanıyordum ama onun hakkında iki şey kesindi. Bir, Kraliçe'den nefret ediyordu. O yüzden "o kadın" derken Esen'den bahsettiğine emindim. Emin olduğum diğer şey ise Hüma'nın bana hasta olduğuydu. Ancak hayatımda Melisa varken bu gündemim de olan bir konu değildi.

- Ne sırıtıyorsun suratıma bakıp? Kraliçeniz de gelecek mi diyorum?

" Kraliçe'nin bu durumdan haberdar olduğunu sanmıyorum. Ama o kadından her şeyi beklerim oyun içinde oyun yapıyor olabilir."

- Eğer oğlumun tek bir kılına zarar gelsin onun kafasını orada koparırım. Sonrasında bana ne olacağı hiç umurumda değil. Senin o Patron'un bana bir söz verdi. Bu onun son şansı.

Bugün hayatımı senin çocuğun ve kardeşin için tehlikeye attım geri zekalı dev ama sen hala bana çemkiriyorsun diye bağırıp bir yumruk atmak istiyordum. Ama o surata atacağım bir yumruk tüm parmaklarımın kırılmasına sebep olabilirdi. O yüzden uzatmadım.

"Zor bir gün geçirdik ağabey, yarın daha zor olacak izninle ben yatıyorum."

Belayı üzerime yapıştıran ağabey kardeşi kendi hallerine bırakıp Melisamın kıvırcık saçlarını ve yumuşak dudaklarını düşünerek gözlerimi kapattım.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin