Patlamadan 17 gün sonra Burak...
Bakan patlayalı iki gün olmuştu ve biz, onun seçilmiş ekibi, Kraliçe'nin huzurundaydık. Bir yanında Kemal diğer yanında Timur Bey ile oldukça güçlü görünüyordu. Ben de Timur Bey'in bir arka sırasında yer almak için sabırsızlanıyordum. Toplantıyı için zeminden üç kat aşağıda olan gri odayı tercih etmişlerdi. Oldukça resmi, çokça sert bir odadaydı. Her köşesinde modern mimarinin etkisini görebildiniz. Sokaklarda büyüyen bir çocuğa göre mimariden oldukça anlıyordum bence... Sokaklarda büyüyen ve insanların zihninde gezen bir çocuk... Devlet memurlarının takım elbiselerinden birine hapsedilmiş gibi hissettiriyordu bu o da. Toplantı salonuna girdiğiniz andan itibaren garip bir şekilde hem ciddileşiyor hem de geriliyordunuz. Etrafı incelerken gözüm tavandaki aynaya takılmıştı. Bence bu oda bizi olduğumuzdan daha yakışıklı gösteriyordu, keşke Melisa da burada olsaydı.
- Ekibini toplamak için Bakan'ın kırkının çıkmasını bekleyemedik çocuklar. Eh o kadar vaktimiz yok. İçinizde yasta olanlar var mı?
Doktor'un söylediklerine tebessüm etsem mi yoksa tepki vermesem mi hayatta kalırım bir türlü kestiremiyordum. Olağanca düzlüğü ile Halil ağabey beni bu durumdan kurtardı.
- Daha ne kadar eğitim zırvaları ile oyalanacağız, Timur Bey? Senin bana bir sözün vardı! İki haftayı çoktan aştık. Basın bizden bahsediyor, tüm dünya bizi konuşuyor biz ise bir delikte yirmilik çocuklardan ders alıyoruz. İntikam alacağız, bizi bu hale getirenlerden hesap soracağız diyordun! Hani?
Timur Bey en ufak bir mimik bile yapmadı. Onun yerine yüzünde tebessümle Esen sözü devraldı. Aslında konuşmasına hiç gerek yoktu duruşu bile gücün artık onda olduğunu hissettiriyordu. Halil'in sorusuna cevap vermeden iri adama bakarak konuştu.
- Bakan Bey'in seçilmiş ekibi. Sizleri birkaç şakşakçı olarak mı görmeliyim yoksa kendini öldürtmeyecek kadar zeki adamlar olarak mı? Karşınıza geçip neler söylenmiş ve sizde elleriniz patlayana kadar alkışlamışsınız öyle mi? Ben bir değişen değilim aslına bakarsanız; değiştirenim! Patlamanın olduğu gün sizin çıkardığınız alevlere baktım ve dedim ki; Cehennemde yanacağım! Haklıydım cehennemde yanacaktım. Sizin çıkardığınız alevlerde tüm emeklerimin kül oluşunu seyrederken, nefreti ve öfkeyi iliklerime kadar hissettim. Birçoğunuz oraya kendi istediğinizle köpekler gibi geldiniz yalan mı? Yatacak yeriniz yoktu, paranız yoktu, aileniz yoktu veya dedikodulara kapılıp gelmiştiniz. Para için satılanlar, borç karşılığı bize teslim edilenler kendini zavallı yerine mi koyuyor? Mazlumu oynamayın! Yediğiniz paralar üzerine birde kimsede olmayan yetenekler kazandınız. Canınız mı yandı? Benimde yandı. Tüm emeklerim kül olurken bir cümlem yüzünden onlarca insanın ölüşünü izledim ben!
Son cümlesini söylerken Doktor'a sert bir bakış atmıştı.
- Kanım taşlaşmış, damarlarıma ağır gelmiş halde günlerce yattım. Zifiri karanlıkta kendimle baş başa günlerce... Pişmanlıklarım, arzularım ve günahlarım beni içine çeken sonsuzlukta şekil değiştirip kayboldu. İntikam mı istiyorsunuz? Bakan öldü. Zahmetsizce, arkasında onu destekleyecek tek bir kişi dahi kalmadan.
Bakışları herkesi gezip Halil ağabeyin üzerinde kilitlenmişti.
- UGAM hakkında tüm bilgilere sahip olduğumu sanırdım. Sizler için gece gündüz uğraşırdım. Değişenler çirkin dünyayı temizleyecek güçlü ve saf yeni bir ırktı benim için. Yemek yemekden, dışarı çıkmadan bir aileye sahip olmadan sade ve sadece sizin daha iyi olmanız için uğraştım. Ama Bakan'ın başını çektiği ekip, laboratuvarımda gizli bir yapılanma gerçekleştirmiş.
Tam bu sırada bakışları Timur Bey'e kaymış sonra bize geri dönmüştü.
- Neden biliyor musunuz? Başkan'ın yönetimle yaşadığı krizler yüzünden. Yeni başkan sizleri, sizin olmayan bir savaşa sokmak istiyordu. Evlerinizi bırakıp bilmediğiniz düşmana mı gitmek istiyordunuz? Çocuklarınız yiyeceksiz kalsın, ailelerinizin yaşadığı yerler savaşın getirdiği fakirlikten bıkmışlar tarafından yağmalansın mı istiyordunuz? Ölüm gününüzü yakınlaştırmak mı istiyordunuz? Tebrikler başardınız! O laboratuvarı yakıp tüm gözleri üzerimize çektiniz yetmezmiş gibi değiştiriciyi atmosfere saldınız! Ne oldu biliyor musunuz? KAOS!
- Ölüme doğru gidiyoruz, tıpkı okun hedefe doğru gitmesi gibi, asla ıskalamayacağımız da kesin, ölüm bizim tek kesinliğimiz, tek gerçeğimiz, öleceğimizi daima biliyoruz, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, biçiminin bir önemi yok.*
Ezra parmağının ucunda kendi oyduğu, çift taraflı bir balta çeviriyordu. Ağzında çilekli sakız... Az önce yaptığı alıntı odada buz etkisi yaratmıştı. O ise bu durumu hiç önemsemiyordu, omuzlarını silkti ve yine Doruk ile aynı anda konuştular.
-Bréviaire du chaos... Albert Caraco.
- Her neyse ne! Bu muhabbet çok uzadı... Sevgili Kraliçe'm diyor ki... Yarın basın açıklaması yapacağız afili bir şeyler giyinin!
Timur Bey yine ağzını açmamış, Doktor muhabbeti kısa kesmiş, Esen ise canımıza okumuştu. Hepsinden büyük haber yarın manşetlerde biz olacaktık.
------------------------------------------------------------------------------------------------
* "Ölüme doğru gidiyoruz, tıpkı okun hedefe doğru gitmesi gibi, asla ıskalamayacağımız da kesin, ölüm bizim tek kesinliğimiz, tek gerçeğimiz, öleceğimizi daima biliyoruz, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, biçiminin bir önemi yok."( Albert Caraco, Bréviaire du chaos)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metamorfoz Serisi-Başlangıç
Ciencia FicciónAmacımız daha güçlü bir insan ırkı oluşturmaktı. İlk başta yaptığımız şeyin insanlık için enerji içecekleri kadar masum bir başarı olduğunu düşünsem de, deney ilerledikçe bilim dünyasının Darth Vader'ı olduğumuza emin oldum. Değiştiricilerin bir tü...