Bölüm 32- Muhtaç

919 86 25
                                    


Patlamadan sonra 31. gün, Esen...

Kemal için güzel bir şeyler yapmayalı çok uzun zaman olmuştu. Bugün ona büyük bir sürprizim vardı. Geçen akşam, insanların değişenlerden neden bu kadar rahatsız olduğu hakkında konuşmuştuk. Eylemler yapılıyor, korku senaryoları oluşturuyorlardı. Karikatürlerinde başta ben olmak üzere hepimizi korkunç canavarlar olarak çiziyorlardı. Başta heyecanlı ve inanılmaz gelen gerçek artık onların hoşuna gitmiyordu. Ama alışacaklardı. Çünkü bu gerçeklerin huyudur; karşınıza çıkıp sizi sersemletirler, inkar etmek istersiniz ve sonra kabullenirsiniz. Ben insanlara zorbalık yapmak zorunda kalmak istemiyordum. Beni, bizi, kendi rızaları ile kabullensinler istiyordum. O akşam Kemal'e masaj yapmakla meşgul olan kızlardan birine bir soru yöneltmiştim, " İnsanlar bizi neden sevmiyor, sence?"

"Kraliçem..." demişti kız çekinerek. " Haddimi aşmak istemem ama onlara sizin de sevebileceğinizi hiç göstermediniz ki..."

Zekasından her zaman şüphe ettiğim o kız, hayatının gelmiş geçmiş en mantıklı cümlesini kurmuştu. Ben onlara yumuşak yüzümü hiç göstermemiştim, yumuşak yüzüm yoktu çünkü! Ama rol yapmakta iyiydim. Madem insanlar sevgi görmek istiyordu onlara sevginin alasını gösterecektim ve patlamanın 40. günde tereyağından kıl çeker gibi yönetimi devralacaktım. Onlar kendi ayakları ile bana gelecekti.

Kapı minik minik tıklandı ve gıcırdayarak açıldı. Yaklaşık bir ay önce Kemal'in benim için hazırlattığı çatı katındaydık. Doğum günümde bana aldığı hediye yine üzerimdeydi. Aynı bana kurdurduğu düş gibi bir gündü. Tek farkla...Bu sefer ben kendi isteğimle karşısındaydım. Başımda mavi çiçekli taç, elimde çilekli pasta... Çıplak ayaklarımla ona doğru usul usul yürüyordum. Şok olmuştu. Tek kelimeyle şok... Konuşamıyor, gülemiyor hatta herhangi bir tepki veremiyordu. Tebessümümü ondan esirgemedim.

-Şaşırdım biliyorum ama bugün daha fazlası da olacak. Gel önce bir şeyler yiyelim.

Elinden tutup balkona doğru çektim onu. Tırtıklı teni ellerimi çizik içinde bırakmıştı. Avucumun içi inceden kanamıştı, bunu fark ederse delirirdi o yüzden ona çaktırmadan elimi peçeteyle siliverdim. Onun için pastadan kocaman kırmızı beyaz bir dilim kestim. Çileğin rengi pembeden çok kırmızıydı ve bu jölemsi sos bana kanı hatırlatıyordu. Laboratuvardaki o patlama ve Kemal'in zorla bana oynattığı tadını tahmin etme oyunu... Masanın tam üstündeki aynaya kaydı bakışlarım. Gözüm dönmüş, rengim atmıştı. Kendimi telkin ettim," Sırası değil, Beyaz Kraliçe. Bugün için başka planların var."

Kemal'e hoş gelecek şekilde etrafta dolanıyordum. Yarım saat kadar durmadan konuştum, eski günlerdeki gibi... O hiç konuşmayacak artık konuya girsem mi diye düşündüğüm anlarda birden elimden tuttu.

-Esen, neden bunu yapıyorsun?

Bu o kadar safça sorulmuş bir soruydu ki... Kalbini açmış ve avuçlarımın arasına bırakmış gibiydi. En güzel ve heyecanlı tebessümümle karşıladım onu.

- Çünkü sana ihtiyacım var.

Boşta kalan elimle cebimden bir şeyler çıkardım. O daha ne olduğunu anlamadan, avucunun arasına koydum çıkanları. Elimi tutmayı bıraktı.

- Panzehir mi? Deyiverdi. Bu adamın hayatta en çok istediği ikinci şey panzehirdi bence. Ama ben ona en çok istediği şeyi sunuyordum. Cevap vermeme fırsat bırakmadan avucunu açıverdi. İki metal halka güneşin ışığı ile parlıyordu.

- Benimle evlenir misin? Lütfen...

Hayal edemeyeceğim kadar mutluydu. Bir anda beni kavradı ve havada döndürmeye başladı. Beni o kadar çok sıkıyordu ki parmakları elbisemi yırtmıştı. Beni bırakmasını söylemek istiyordum ama çenemi tuttum. Bir kaç tur havada döndürülüp öpücüklere boğulduktan sonra altın renkli metal kalbime doğrudan bağlı olan parmağıma geçiriliverdi. Ona sarılıp kulağına fısıldadım:

- Tüm halkın görebileceği ama sade bir nikah olsun Kemal. Olmaz mı? Zaten çok şey atlattık hemen evlenelim!

- Aceleye ne gerek var güzelim? Değişen katili başkandan bir kurtulalım ben sana en güzel düğünü yapacağım.

"Sana hemen diyorum be adam! Başkandan kurtulduktan sonrayı bekleyeceksem seninle neden evleneyim ki ben!" demek istedim ama diyemedim.

- Bir aksilik olacak diye korkuyorum Kemal. Beklemeyelim bu hafta içinde evlenelim!

Gözünde bir perde gördüğüme yemin edebilirdim. Sanki planımı biliyormuş, o da bana oyun oynuyormuş gibi geldi bir anlığına.Bakışları ve tavrı kısacık bir süreliğine değişmişti sonra hızlıca normale döndü. Saçlarımı okşayıp, yanağıma bir öpücük kondurdu.

- Kraliçe sensin, sen ne istersen ben yaparım. Hazırlıklara başlayalım o zaman!

- Başkan bunu duyduğunda ne tepki verecek merak ediyorum. Eskiden onun olan halkın, o ölmeden az bir zaman önce bizim düğünümüzde eğleneceğini duymak onu sevindirecektir, eminim.

- Kraliçemi merak içinde bırakmak istemem. Hadi gidip müjdemizi verelim!

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin