Patlamadan sonra 18. gün, Hüma...
Efsanelerde derler ki, Hüma kuşunu hayatında bir kez gören hiç değilse gölgesini görebilen hayatı boyunca mutlu yaşarmış. Koltukta uzanıp televizyon izleyen Bukra ve Süreyya anneye bakınca bunun koca bir yalan olduğunu anladım. Adım masallardaki gibi mutluluk getirmedi tam tersine ölüm ve mutsuzluk yaydım kanat çırptığım her yere. Babam, annem bana hamileyken bir sokak kavgasında öldürülmüş. O zamandan beri ailenin tüm sorumluluğunu ağabeyim Halil üstlenmiş. Annemin vefatı ile birlikte beni büyütme sorumluluğu da yengeme kalmış. Bir bebek gözlerini açtığı andan itibaren ağabeyi ve eşiyle büyüyünce kimin annesi kimin babası olduğunu karıştırıyor. Şimdi düşününce hayatımda ki en güzel şeyin Bukra olduğunu söyleyebilirim. Herkesin bizi ikiz sandığı yeğenim, Bukra. Bu gün onun doğum günü. Başkaları doğum günlerini nasıl kutlar bilmem ama biz akşam yemeğinden sonra küçük bir pasta keseriz.
Bizimkiler televizyona dalmışken ışığı kapattım. Pastayı getirdiğimi anlamamış gibi yaptılar. El yapımı pastadan çıkan küçük alevler, beyaz camın ışığına karıştı.
-İyi ki doğdun Bukra! İyi ki doğdun Bukra!
Onun yüzündeki sevinci görmek tüm yaşanılanlara değerdi. Süreyya anneme baktım, gözleri dolu dolu alkışlıyordu. Aklından ağabeyimin geçtiğine eminim.
-Hadi bir dilek tut!
-Babama ne olduğunu öğrenmek istiyorum!
Bukra mumu üfleyemeden elektrikler gidip gelmeye başladı. Oda bir aydınlanıyor bir mum alevine teslim oluyordu. Televizyon bozulmuş haber kanalının yerini karıncalı bir görüntü almıştı. Kardeşim, Süreyya annemi ve beni tutup kollarının arasına aldı. Ağabeyimin geldiği o geceden beri bir felaket için hazırlanıyorduk, işte bu durum o kıyametin habercisi gibiydi.
- Hüma, korkma kızım yanındayız korkma!
Korkmuyordum ama nabzım o kadar yükselmişti ki ses çıkaramıyordum. Kardeşim bağırdı:
- Elektrikler her yerde, her yerde böyle! Dışarı bakın!
Sokak lambaları, diğer evlerdeki ışıklar ve salonumuzdaki lamba hepsi bir yanıp bir sönüyordu! Telefon ekranları, radyolar ve televizyonlar kapalı olsalar bile tüm güçleri ile ötüyor ve cızırtılı bir ekranla parlıyorlardı. Süreyya anne ve ben kulaklarımızı kapatıp yere çöktük, Bukra ise kollarını bize daha çok sardı. Onun yanımızda olması ağabeyimin yanımda olması gibiydi, sıcak ve güvenli.
Ne kadar olduğunu bilmediğimiz bir süre yerde öylece bekledik. Sonra birden her şey geçti. Işıklar ilk halini aldı. Televizyonda bir yazı " DEĞİŞEN DÜNYA'NIN ÖZGÜRLÜK PEŞİNDEKİ VATANDAŞLARI LÜTFEN EKRAN BAŞINA GEÇİNİZ!"
Bukra'nın kollarından çıkıp ışığı açmaya koştum, o ise yarım kalmış dileğini üfledi pastasına. Babasına verdiği değerden mi soğuk kanlılığından mı bilemedim, insan böyle bir durumda nasıl pasta üfler ki?
Işıkların gidip geldiği anlarda olduğu gibi kardeşimin kanatları arasında oturuyorduk. Yaklaşık beş dakika boyunca o yazı orada kaldı. Keşke sadece televizyonlarda ortaya çıksaydı, görüntü sağlayan tüm elektroniklerin ekranında o yazı vardı. Değişen Dünya? Özgürlük peşindeki vatandaşlar mı? Başka evlerde beş dakikalık süre boyunca bu sözlerin tartışıldığına eminim ama bizim evde tartışmaya gerek yoktu. Biz ağabeyimin değişenlerden olduğunu ve değiştiricinin ne olduğunu biliyorduk. UGAM ve pislikleri hakkında az çok fikir sahibiydik ve bu durum konuşmamıza engel oluyordu. İçimden Bukra'nın dileğinin kabul olduğuna seviniyordum ama bu kimseye çaktırmamam gereken bir durumdu.
Televizyondan sirene benzer güçlü bir ses çıktı ve yazılar ortadan kayboldu. Şimdi beyaz bir odada beyazlar içinde ak saçlı genç bir kadın vardı. Onu gördüğüm an ona hayran kalmakla ondan nefret etmek arasında gidip geldim. Sıradan bir yüze sahip olmasına rağmen hiçbir insan gözlerini ondan alamazdı. Arkasında sayısını ve yüzlerini tam kestiremediğim birçok adam vardı.
- Değişenler! Babam da aralarında bak!
Kardeşim haklıydı, arkadaki silüetler arasında biri vardı ki diğerlerinden çok daha uzun, hepsinden çok daha heybetliydi. Süreyya annem elini ağzına kapatmış, ağlıyordu. Ağabeyimi orada görmek bizi biraz incitmişti doğrusu. Belki yayın öncesi ışıklı eylemden dolayı ,bilinmez, o kadın bize zarar verecek gibi hissediyordum. Bize zarar verecek yabancı insanların yanında canımın bir parçasını görmek... Bunun tarifi yoktu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metamorfoz Serisi-Başlangıç
FantascienzaAmacımız daha güçlü bir insan ırkı oluşturmaktı. İlk başta yaptığımız şeyin insanlık için enerji içecekleri kadar masum bir başarı olduğunu düşünsem de, deney ilerledikçe bilim dünyasının Darth Vader'ı olduğumuza emin oldum. Değiştiricilerin bir tü...