Mezuniyet..

39 1 0
                                    

 ’  Ahhh eğleniyor kendi başına..

  

   Ahh neşesi yeter..

 

  Ahhh umurunda mı sandın bu dünya..

 

  Ahh neşesi yeter..’’

 

 

 

Konser bir harika dostum. Çocukluğumdan beri hayranlıkla dinlediğim Duman konserine gelmiştik kızlarla. Bildiğin kopuyorduk. Kızlar erkek arkadaşlarını bu gece ,benim için ekmişlerdi ve tabi bende Caner’i. Benim mezuniyetimi kutluyorduk. Artık tamamen işsizler tayfasına katılmıştım.

Caner ile müzik zevkimiz zaten hiç uymuyordu. Benim gibi bir kız nasıl olur da ondan böylesine hoşlanır anlamıyorum. Neyse ki her türlü müziğe ayak uydurabilirim. Müzik benim için yaşamak demek. Müzik aşk demek..

Bu arada kızlarla amatör olarak söylüyoruz. Toprak’ın sesi muhteşem. O bizim solistimiz. Ben tabi ki bateri çalışıyorum ve Duru elektro gitarda kopartıyor. Evde bir müzik odamız var zaten. Orası özeldir. Herkes giremez. Ama bir keresinde Sinan odaya yanlışlıkla dalmış ve bateriyi çalmaya başlayınca bizde kızlarla dayanamamıştık ve ortaya harika bir cover çıkmıştı.

-          - - - - -

‘’ Kimseyi görmedim ben. Senden daha güzel.. ‘’

 

 

Sözleri eşliğinde eve vardığımızda kapıda Sinan’ı gördüm. Berbat görünüyordu. Her şeye rağmen ,çocukluk arkadaşıydık. Ona kızgın olsam da ,o haline gerçekten acıdım.

-          Burada ne işin var ?

-          Özür dilerim ,rahatsızlık vermek istemem. bu saatte gidecek başka kimsem yok. N’olur Eylül ? bir gece..

-          Berbat görünüyorsun. Hadi gel içeri.. dedi Toprak.

Sanırım bir tek ben değil. Hepimiz ona acımaya başlamıştık. Gerçekten berbattı. O gözler uykusuzluktan morarmış ve Sinan çökmüştü. Duru kahveleri yaparken Sinan ‘da anlatmaya koyuldu.

            ‘’ Çeşme’ye gitmiştim çalışmak için.. Her zaman ki gibi garsonluk yapacaktım işte biliyorsunuz ya. Aynı şirkette. Neyse abi gittik. Gece 11 ile sabah 7 ye kadar çalışıyoruz ,sonrasına şezlongların üzerindeki minderlerde uyuyoruz. Daha doğrusu uyuyamıyoruz. Gündüz 11 de bir başlıyoruz bu sefer de akşam 8 e kadar.. kafes gibi bir yer de yaşıyoruz Eylül anlatamam. Berbat ya .. bir kere her yer ter kokuyor. Duş alamıyorsun. Garsonuz tamam ama bu kadar da eziklenilmez ki.. ‘’

İnanmıyorum.. Sinan anlattıkça bizim suratlarımız şekilden şekle giriyordu. Ona gerçekten acımıştık. Hemen misafir odasını hazırladık ve uykusunu alana kadar kalabileceğini söyledik. Artık bizim için bir tehlike oluşturmuyordu. Yani en azından benim için öyle.

Toprak ve Duru pek gönüllü değillerdi ,bu işin altından bir şey çıkacak diyorlardı ama Sinan’ı iyi tanırdım. İşi gücü aslında ortamdı onun. Karı –kız yani.. ama vicdanlıydı,yani ne bileyim iyi kalpliydi. o yüzden de bizim için zararsızdı. Çünkü onu pek umursayan yoktu.  

 

 

Sinan tehlike arz etmiyordu ama asıl tehlikeyi hiç birimiz görememiştik. Duru ve Toprak’ın meslekleri dolayısıyla röportaj ve defileler için şehir dışına çıkmaları gerekiyordu. Sinan ‘da onlarla gidecekti,nasıl olsa aynı yere gidiyorlardı.

Ben ise spor salonuna yazılmıştım. Ona devam edecektim. Tatilde bana uğraş işte. Fit görünmem gerekiyor. Sanırım bir 5-6 kilo fazlam var. Onun gitmesi gerekiyor. Zaten bir de iş başvuruları falan derken yazı kapatmayı düşünüyorum.

Bir de günlük tutmaya karar verdim. Kırmızı kaplı bir defter vermişti teyzem. Geçenlerde onu buldum. Ve yazmaya başladım. Sanırım en çokta Caner’den bahsedeceğim.

‘’ Her şeye ,yepyeni bir hayata başlangıç.. okul bitti ve ben henüz iş hayatına hazır değilim. Part time çalışmak gibi değil ki ,bundan sonraki hayat.. zaman su gibi akıp gidiyor ve ben ne yapacağımı bilmiyorum.. Bir yandan da Caner var tabi. Hayatımdaki belki de en düzenli ilişkim. Ya da ben öyle görüyorum bilmiyorum ama bazı hareketlerine uyuz olmamak elde değil. Fakat yine de onu seviyorum. Zaten anlaşıldığı üzere sana hep ondan bahsedeceğim. O yüzden zamanla tanırsın Caner’i.. şimdi bu kadar şekerim. İyi geceler.. ‘’

 

 

- ---------- - - - - --  - - -

Ohhh güneş…

Aslında böyle havaları pek sevmiyorum. Bana hafif rüzgarlı ,ılık havalar olacak. Olsun yine de şuan da içimi ısıtan şey bu güneş oldu..

Hadi Eylül güzel bir duş ve kahvaltı seni bekliyor..

Duşa girdim ve yine şarkılar mırıldanarak duş aldım. Bornozumu giydim ve merdivenlerden aşağıya inerken gözüme bir şey çarptı..

O da neydi öyle ? tablommm…

Çok severek yaptığım o güzelim tablonun yeri değişmişti ve ben bunu yeni fark ediyordum. Merdivenlerden çıkarken sol tarafta köşede duran tablo artık merdivenlerden indiğimizde tam mutfak kapısının yanındaki duvarda duruyor ve üstelik etrafında küçük küçük notlar yazıyordu.

‘’Eylüüll.. kilo işine çok takılma fıstık gibisin.’’

 

‘’Ablacığım seni çok seviyorum,kendini özletme.’’

 

‘’Bu arada Caner’e dikkat et .Sinan’a da.. ‘’

 

‘’Ve bir an önce iş başvuruları yapsan iyi olacak.yoksa göbek alıp başını gidecek.’’

Ahh kızlar… tamam söz dikkatli olacağım. Kilolarıma fazla takılmayacağım. Üstelik iş başvurusu yapacağım. Anlaştık..

Mutfağa girdim ve mısır gevreğimi kaseye doldurmaya başladım. Sigarayı da bırakmıştım. 10 yıl öncesinde geçirdiğim hastalık tetiklemiş ve bundan kimsenin haberi yoktu. Spora başlamamın bir amacı da oydu aslında.

Sonra televizyonun karşısına geçtim ve çizgi film açarak mısır gevreğimi tüketmeye başladım. Telefonum kapalıydı ve gün boyunca açmayı düşünmüyordum. Bugün kafa dinleyecektim. Amacım oydu ama günün ilerleyen saatlerinde ne olurdu bilinmez..

Gördüm,Duydum,Aşık Oldum.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin