Bugün yazımı edebiyat hocama teslim edeceğim gündü.Beğenecekler mi beğenmeyecekler mi diye acayip merak ediyordum ve heyecanlıydım da.Yatağımı düzeltip banyoda işlerimi bitirdikten sonra okul kıyafetlerimi üzerime geçirdim.Saçlarımı at kuyruğu yaptım.Alaz dün evden giden kişi olmuştu.Buna memnundum başından beri onunla aynı evi paylaşmayı istememiştim.Üstelik birden bire bana karşı aldığı tavır vardı.Neredeyse onunla hiç konuşmamıştık.Dengesiz.Şimdi onu düşünerek morelimi bozamam.Çantamı aldım ve evi kilitleyerek apartmandan çıktım.Okula daha vardı ama Eylin ile kahvaltı yapıp öyle okula geçmeyi planlamıştık.Adal mızıkçılık yaparak bize katılmayacağını uykusunu bölemeyeceğini söylemişti.Çıkışta ise iş bakmaya gidecektim.Okulun önünde beni bekleyen Eylin’i gördüğümde kocaman gülümseyerek yanına gittim.Bu sabah ki neşeme anlam veremiyordum. “Günaydın.” Eylin’e sarıldım. “Günaydın.Hadi gidelim.” Başımı salladım ve okulun yakınında ki küçük kafeye gittik.Kapıyı açtığımızda müşterilerin geldiğini haber veren çıngırak şakıdı.Ahşap zeminde yürürken çıkan o gıcırtı insana huzur veriyordu.Renkli masa ve sandalyeler ahşap görünümüne farklı bir hava katıyordu.Bizim gibi birkaç öğrenci daha vardı.Cam kenarındaki tatlı yeşil masaya oturduk.Etrafı incelerken kasanın önündeki elma şekerlerini fark ettiğimde kocaman gülümsemeye başladığım sırada kapı açıldı.Yüzümdeki gülümseme solarken az önce neye gülümsediğimi görmek için elma şekerlerine baktı. “Ne oldu?” Eylin’in arkası dönük olduğundan Alaz’ı görmemişti.Onun ne işi vardı burada.Onu umursamayarak Eylin’e döndüm. “Hiçbir şey.” Zorla gülümsemeye çalıştım.Kahvaltımızı söyledikten sonra telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim ve masadaki telefonu aldım.1 yeni mesajım vardı.Adal nerede olduğumuzu soruyordu.On beş dakika kadar sonra kapıdan gelen sese döndüm.Adal gelmişti. “Nabersiniz meleklerim.” Dediği şeye karşı yüzümü buruşturdum. “Ne? Ben Charlie’yim sizde benim meleklerim.İki kişi olsanızda.” “Adal.Otur ve kahvaltını et.” Eylin’e gülümsedim. “Aman be sizde.” Adal yanıma oturdu kolunu sandalyemin arkasına atıp kulağıma eğildi. “Alaz neden sana bakıyor?” kaşlarımı çatarak Adal’a sonra bana bakan yeşil gözlere döndüm.Bunun derdi neydi. “Ne bileyim.” Kestirip attım.Eylin iştahla önündekileri yemişti bile.Benim tabağım neredeyse olduğu gibi duruyordu.Kendimi zorlayarak yemeğe çalıştım.Hesabı ödedikten sonra kasaya baktım.Çıkışta elma şekeri almak için uğramalıydım.Elma şekerini çok severdim.Bana küçüklüğümdeki çocuğu hatırlatıyordu.Onu sadece bir kez görmüştüm ve elma şekerimi elimden alıp gitmişti.Biraz sonra elinde yeni bir elma şekeriyle geri dönmüş ben yerken izlemişti.Onu bir daha görebilmeyi çok isterdim.Dudaklarımdan hafif bir kıkırtı kaçtı. “Alya hadi.” Adal’ın sesiyle kendime geldim.Alaz’a bakmadan bizimkilerle kapıdan çıktık ve okula gittik.Müdürün sıkıcı konuşmasını kaçırdığımız için memnundum.Hemen sınıfa çıkıp yerlerimize geçtik ve hoca hemen sınıfa girdi.Tam zamanlama diye çimden geçirdi. Geç kalma fobim vardı. Dersin İngilizce olması iyiydi.Tek çekilebilen dersti benim için.İki dersin ardından psikoloji geldiğinden çantamda yarım kalan kitabımı çıkardım.İki ders boyunca kitap okuyarak geçmişti.Kahvaltıda çok bir şey yemediğimden acıkmıştım.Eylin ile birlikte kantine gittik her zaman ki gibi yine kalabalıktı.Burada bir düzen şarttı fakat burası lise kim takardı ki.Bir anda sert bir şeye çarptım ve bacağımın yandığını hissedebildim. Ufak bir çığlık attım. “Çok özür dilerim.” “Alya” diye bağırdı Eylin. “İiyiyim bacağım yanıyor sadece.” “Çok üzgünüm.” Çarptığım çocuk süreklü aynı şekilde sayıklayıp duruyordu.Ona baktım.Çok güzel gözleri vardı. “Tamam önemli değil.” Dedim. Eylin beni çekiştirerek tuvalete götürdü. “Çıkar şu çorabı.” Çorabı sıyırdık biraz kızarmıştı ama abartılacak bir şey değildi.Çorabımı tekrar yukarı çektim.Elimi yüzümü yıkadım.Tuvaletten çıktım.Eylin benden önce çıkmıştı. “İyi misin?” Bunu hangi yüzle soruyordu bilmiyordum.Cevap vermeden yanından hızlıca geçip sınıfa çıktım.Aptal.Daha iki gün önce benden nefret ediyordu şimdi birde iyi misin diye soruyordu. Sınıfa çıktığımda Eylin Adal’ı bize yemek alması için kantine gönderdi. Yemeğimizi yedikten sonra zil çalmıştı. “Bacağın nasıl?” “Biraz sızlıyor sadece.” Dedim. Bacağımın sızlaması cidden çok fenaydı.Bu gün iş bakmaya gidemeyecektim.Bu çok kötü olmuştu.Acil iş bulmam gerekiyordu benim.Son dersi atlattıktan sonra eve gitmek için hızlıca okuldan çıktım.Eczaneye uğrayıp yanık kremi aldıktan sonra eve geçtim.Üzerimdekileri çıkarıp yatağa fırlattım.Soğuk kremi alıp kızarık yere iyice yedirerek sürdüm.Kendime meyve suyu doldurdum televizyonun karşısına geçip uzandım.Sevdiğim dizilerin yeni bölümlerini izlerken uyku beni kendine çekti ve göz kapaklarım kapandı.
Kalktığımda üzerimde ince bir örtü vardı.Buraya uzanırken almadığıma emindim.O buraya gelmişti.Ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlamıyordum.Doğrularak kanepede oturur pozisyona geçtim.Önümdeki sehpada gördüğüm şey elma şekerimiydi bana mı öyle geliyordu.Kaşlarım kendiliğinden aşağı inmişti bile.Elma şekerinin yanında duran beyaz kağıdı aldım.
Yazını yırttığımın için üzgünüm kendimi kaybettim.
Sanırım elma şekeri seviyorsun.Onlara nasıl baktığını gördüm.
Umarım bacağın iyidir.
Merhaba.Yeni bölümü umarım beğenirsiniz.Oy ve Yorum.Teşekkür ederiim şimdiden. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Şekeri
Novela JuvenilEvlatlık bir kız......Sadece mutlu olmak için kaçtığı başka bir şehir........