Elma şekeri ●15●

310 18 1
                                    

Birkaç saat  uykunun ardından yapışmış gözlerimi açtım.Kızlar hala koltukta uyuyorlardı.Kollarımdan destek alarak  kalktım elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim.Hava kararmıştı uykumu aldığımdan bu gece pek uyuyabileceğimi sanmıyordum.Karnım açıkmıştı.Tekrar aşağı inip kızları uyandırdım.Bir şeyler atıştırmak için mutfağın yolunu tuttum kızlarda arkamdan geldiler.Makarna yapmak için tencere aldım ve Eylin’de makarna paketini çıkardı.Belin ise sos hazırlama görevini aldı.Makarnamız hazır olduğunda kıtlıktan çıkmışçasına yedik.Tencerede pek bir şey kalmamıştı.Mutfağı dağıtımız gibi toparlayıp ders çalışmak için çalışma odasına çıktık.Bir nevi toplantı odasıydı çünkü uzun bir masa odanın ortasına kurulmuştu.Belin’e biraz İngilizce çalışırdım.Eylin o sırada coğrafya ödevini yapmaya çalışıyor bir yandan da yakınıyordu.Coğrafya ödevimiz harita çizip dağları göstermekti.Eylin’e kıkırdamadan edemedim.Belin tarih çalışmaya başladığında bende coğrafyayı yapmaya başladım.Biraz kopya çekerek olsa da bir şeyler  yapmıştım işte.Tüm ödevlerimizi bitirdikten sonra çantalarımızı hazırlayıp odaya  geçtik fakat hiç uykum yoktu.Yattığım yerde doğruldum.

“Kızlar benim hiç uykum yok.” “Ne yalan söyleyeyim benim de yok.” Belin’de Eylin’e katılarak yattığı yerden doğruldu.Eylin yataktan kalkıp küçük bir komidinin kapağını yavaşca açtı içinden çıkardığı mikadoyu elinde salladı. “Mikado oynayacağız.” Bu kız bir kerede neşeyle şakımasın ama onun bu hallerini seviyordum.Yere bağdaş kurarak oturduk.Eylin çubuklar rastgele bir şekilde yere fırlattı. “Çubukları oynatmadan almaya çalışıyoruz.” Başımı salladım ve bir tane çektim.Neyse ki deydirmemiştim.

   Son birkaç çubuk kaldığı sırada telefonum yerde titredi bir mesaj vardı.Adal olduğunu varsayarak açtım ama sadece bir numaraydı.

    İki gündür nereye gidiyorsun sen?

Ah.Yeter bundan ona neydi ki.Cevap vermedim.Neden verecektim ki hem o numaramı nereden bulmuştu.O bulurdu gerçi. “Alya sıra sende.” Bir tane daha çekiyordum ki yanında duran kırmızılı ve mavili çubuğa deydi.Yüzümü buruşturup sıramı Belin’e devrettim.Çubuklar bittiğinde hepmiz çubuklarımız sayılarını topladık.Belin birinci Eylin ikinci ve ben üçüncü olmuştum.

    Belin bize gittiği şehri anlatmaya başlamıştı.Orayı çok sevmediğini ama güzel ve temiz havası olduğundan bahsetti.Bir  çok eğlence merkezi ve parkları varmış.Tek bir arkadaş edinebilmiş.Kaldıkları sitede genelde emekli doktor ve avukatlar ya da onlar gibi yüksek mevkide olan insanlar varmış.Onu dinlerken saati kontrol etmiştim.Sabah beşti ve bir iki saat sonra kalkmamız gerekti. “Saat beş olmuş.” Bir bilgilendirmeden zarar gelmezdi. “Biraz uyusak iyi olur.” “Eylin uyumuş bile” Eylin’i işaret etti.Sessizce bir kahkahka attık çünkü kolları iki yanına açılmış ve ağzı açık uyumuştu. Bizde kendi yataklarımıza girip biraz uyumaya çalıştık.

   Kalktığımda zombi gibi hissediyordum.Hemen kısacık bir duş aldım ama bu öyle hissetmemi engelleyemedi.Kızlar da kalkmıştı tıpkı onlarda benim gibi zombiydi.Yarı açık gözlerle ve tuhaf bir yavaşlıkta üstlerini giyiniyorlard.Eylin yatağa oturdu. “Uykum var.” Diye bağırarak yatağa uzandı.Belin de başını sallayarak ona katıldı ayakta durmaya zorlanıyormuş gibiydi çünkü bende öyleydim.Eylin’in kolundan tuttum ve çektim. “Çıkmalıyız yoksa geç kalacağız.” Zorda olsa kalktı.Evden çıktığımızda yavaş adımlarla durağa gittik.İnsalar bize tuhaf  bir şekilde bakıyorlardı ya da bana öyle geliyordu bilemiyordum.Otobüsümüz geldiğinde bindik ama bu sabah oturabileceğimiz bir yer bulamamıştık.Okul durağında inerek yürüdük.Dik durmaya çalışsam da başaramadığımdan emindim çünkü tam karşımda bize bakan Adal’ın bakışlarından anlayabiliyordum.Yanımıza geldiğinde “Size ne oldu?” dehşet içindeymiş gibi sormasına güldüm. “Sadece sabah beşte uyuduk.” Diye yanıtladım onu.

  “Çok uykum var Adal.” Başını Adalın omzuna koyan Eylin’e gülmeden edemedik.Bahçeden binaya girip sınıfa çıktık.Kafamı sıraya koydum ve tatlı bir uykuya dalmak istedim fakat “Günaydın.” Diyen hocamızın sesi bunu mahvetti.Bu dersen sonraki ders pek önemli sayılmazdı ve uyuyacaktım.Tenefüste kantine indim.Kahve sırası çok yoktu. “Sana ne oldu?” tanıdık gelen sesin sahibi Uzay’a baktım gülümsedim ve günaydın dedim sonra aklıma sorusu geldiğinde cevapladım. “Geç yattım ve ayılmaya ihtiyacım var.” Kahve makinesini göstererek. Gülümsedi benim önüme geçtiğinde elinde iki bardak tutuyordu. Birini bana uzattı itiraz etmedim.”Teşekkür ederim.” Dedim çekinerek. “Arka bahçede oturalım mı?” başımı salladım “olur tabii” dedim.Birlikte arka bahçedeki boş bankın birine oturduk. “O saate kadar ne yaptın merak ediyorum.Berbat görünüyorsun.” “Mikado oynadık kızlarla ve sağol berbat göründüğümü biliyorum hatırlatmana gerek yoktu.” Dedim şakacı bir sesle.  “Sadece şaka yapıyordum.Berbat görünmüyorsun ve bu halin çok tatlı.” Elimde tuttuğum bardağa baktım çünkü utanmıştım.Bunu bildiğinden kıkırdamıştı. “Kıkırdamayı keser misin?” “Tamam tamam.” Dedi ve sustu.Başımı kaldırıp etrafa bakıyordum ki Alaz’ın bu tarafa geldiğini gördüm.Dengesiz bu sefer yine sinirli görünüyordu. Uzay’da fark etmiş olacak ki “Alaz’dan nefret ediyorum diye tısladı. Başımı salladım ve “Bende.” Dedim.

  Arkadaşlar öncelikle bölüm kısalığı ve geç geldiği için çok özür dilerim.İftara misafirler ve davetlerden dolayı vakit bulamadım aynı zamanda uyku düzenimde alt üst olduğundan geçikti.Tekrardan çok özür diliyorum.Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Bu arada 3.5K olmuşuz hepinize çok teşekkür ederim.  

Elma Şekeri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin