Pantolon; Dsquared2, t-shirt; Armani Jeans, ceket; Mauro Grifoni Denim, ayakkabılar; Armani Jeans, saat; Mecrea- Diesel Dz1371, şal; Silk & Cashmere...
Üzerimdeki tüm bu kıyafetler beni yansıtıyordu. Her biri harika bir parçaydı. Alış-veriş yapmak, tüm o güzel şeylere sahip olmak insanı mutlu hissettiriyordu. 12 kredi kartına sahip biri olarak alış-veriş yapmak çok güzel bir duygu. Tüm o mağaza vitrinlerindeki mankenlerin ben yürürken ıslık çaldığını düşünmek, dışarıdaki insanların bana dönüp bir kere daha bakmaları. Bunlar güzel duygulardı. Kötü duygular ise saatlerdir adına bile bilmediğim birini bekliyor oluşumdu. Ben Sun Paht'ta çalışıyorum. Dünya'nın en güzel moda dergisinde. Kendime ait bir sayfam var, benim Sun Paht'taki konumum mağazalar ve kıyafetler hakkında makale yazmak...
1000 kelimelik bir yazı yazmam ve yazıyı bu akşamki baskıya yetiştirmek için 9 saatten sadece 3 saatim kalmıştı. 6 saattir sersem, sorumsuz birini beklemek, ıhhh! Bu can sıkıcıydı. Yinede ona minnettarım. Onu bekledikten 2 saat sonra gelmeyeceğini anladığımda, alış-veriş yapmıştım. İndirim! En sevdiğim şeylerden biriydi. Diğer ikisi ise çikolatalı kahve ve jelibonlu pastaydı. Geriye kalan 4 saatimde neden onu beklediğimi anlamamıştım. Beklemek zorundaydım, o patronum sayılırdı '' Sun Paht '' dergisinin Genç Beyefendisi. Elimdeki karton poşetlerden dolası avuç içlerim kızarmaya başlamıştı. Ayaklarım artık beni taşımayacak noktaya gelmişti. Daha fazla dayanamayarak arka cebime sıkıştırdığı telefonumu çıkarmıştım.
'' Chin Ho, 6 saattir bekliyorum. Kimse gelmedi ''
'' Üzgünüm Yixing, Genç Efendi kendi aracıyla yola çıkmış buraya geliyormuş. Sende bir taksiye atla ve buraya gel '' Chin Ho, dergideki en yakın arkadaşım ve Genç Efendinin yardımcısıydı ama Genç Efendimiz o kadar sorumsuzmuş ki dergiye gelmezmiş. Sadece parası bittiğinde gelirmiş. Bu ani dönüş nedendi kimse anlamıştı. Ben işe başlayalı sadece 2 ay olmuştu ama onun için '' şeytan, pislik, hain, kibirli '' gibi terimler kullanılırdı. Sanırım bende ona bir terim bulmuştum ama bunu söylemeyecek kadar terbiyeliydim. Elimi yola doğru sallamaya başlamıştım.
'' Taxi, Taxi '' Birkaç saniye sonra aniden bir taksi durmuştu.
'' Sun Paht dergisine gideceğim, yalnız biraz acelem var ''
'' Ben, Fransa'nin en hizli şoförüyüm bayim, sizi en kisa zamanda oraya götüreceğim '' Adam Fransız aksanı ile İngilizce konuşmuştuğunda, tiksindirici bir ses kaplamıştı içeriyi. Bu sesi bölen ise tekerlerin yolda acı bir çığlık atarak dönmesiydi. Arka koltuğa yapışmıştım, açık olan camlardan yüzüme rüzgar vuruyordu.
'' Affedersiniz, camları kapatabilir miyiz? '' Adam oldukça ciddi bir şekilde yola bakmayı sürdürüyordu.
'' Pardon camlar. Öhöö öhöö '' Harika boğazıma bir sinek kaçmıştı. Bir gün bu kadar berbat olamazdı. Yaklaşık 5 dakika 30 saniye sonra binanın önündeydik işte. Parayı adama uzatarak hızla dışarıya çıkmıştım. Elimdeki poşetler acele ettiğim için yola dağılmıştı.
'' Lanet olsun! '' Eşyalarımı toparlamaya çalışırken söylenmeye devam ediyordum
'' Sorumsuz, geri zekâlı, embesil, pislik. Çöp yığını! ''
'' Hey, sence de sokağın ortasında söylenmen garip değil mi? '' Kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirmiştim. Tepemde bana gülümseyen tuhaf biri vardı. Dizlerini kırarak kaldırıma dağılan kıyafetlerimi toplamamda bana yardım etmeye başlamıştı.
'' Eğer sende 6 saat aptal bir çocuğu bekleseydin sende sinirlenirdin. Dilimin ucunda çok fazla kelime var ama bir türlü çıkmıyorlar işte '' Çocuk, gülümseyerek kucağındaki son kıyafetlerimi bana uzatmıştı. Ayağa kalktığında ellerini siyah, Beymen Business takımının pantolon ceplerini sokmuştu.
'' Beni beklediğin o çocuk gibi düşün ve söylemek istediklerini söyle. O tip çocukları bilirim biraz şımarıklardır ''
'' Biraz mı? Kendini ne sanıyor ki? Ukala. Kim olursa olsun bir insan 6 saat bekletilmez. O çirkin, çirkin bir kokarca. Evet, evet o bir kokarca '' Çocuk ceketini kaldırarak koklamıştı. Yüzünde sanki koktuğunu düşünen bir ifade vardı. Ama kokarca olun Genç - Pislik - Efendiydi. Kıyafetleri, elimdeki karton poşetlere doldurup ayağa kalkmıştım.
'' O herifi gördüğümde suratına sağlam bir yumruk atacağım. Bu ara ben Yixing, Zhang Yixing. '' Çocuk, uzattığım elimi sıkıca kavramıştı
'' Ben Soo, Oh Soo, Lee Oh Soo. Memnun oldum '' Oh Soo, gülümseyerek derginin kapısına doğru yönelmişti. Sırtımı, dergi binasına çevirerek derin bir nefes almıştım. Ceketimi kavrayan bir el beni sertçe sürüklemeye başlamıştı
'' Ehhh! Hadi bütün gün seni mi bekleyeceğiz!? '' Oh Soo, sıkıca kavradığı ceketimi biraz daha sıkarak beni bir böcek gibi sallamaya başlamıştı.
'' Beklediğin çocuk hakkında başka ne düşünüyorsun? ''
'' Şerefsiz olduğu dışında mı? '' Önünden geçtiğimiz bütün adamlar başıyla bizi selamlıyorlardı. Bu da neydi ki şimdi? Bunu pek düşünmedim çünkü bedenim benden iki kat daha güçlü biri tarafından sürükleniyordu. Asansöre bindiğimizde bile Oh Soo beni sıkıca tutup, sallamaya devam ediyordu.
'' Hey, Yixing, çok mu alış-veriş yaparsın? ''
'' 12 tane kredi kartım var. '' Oh Soo, beni sarkmaya devam ediyordu. Sanki kaçmamı önlemek ve benden intikam alıyormuşçasına sallayıp duruyordu. Asansör, 8.katta durduğunda kapının açılmasını beklemiştik. Saniyeler sonra açılan asansör kapısından beni fırlatarak çıkarmıştı. Ondan kurtulduğumu düşünerek derin bir oh çekmişti ama Oh Soo yine yakamı kavrayarak bedenimi sarsmaya başlamıştı. Beni Genç Efendinin cam ofisine sokup, stor perdeleri indirmişti. Bedenim beyaz deri koltuğa düştüğünde Genç Efendinin koltuğuna oturarak gözlerini bana dikmişti.
'' Şimdi, dışarıda söylediklerini tekrar söyle. Suratıma yumruk indirmek mi istiyorsun? Ben Wu Yi Fan. 6 saat beklediğin adam ''
* * * * * * *
Olumlu olumsuz görüşlerinizi bekliyorum :)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'nunla 365 Gün (Kray Fanfic) (✓)
FanfictionPantolon; Dsquared2, t-shirt; Armani Jeans, ceket; Mauro Grifoni Denim, ayakkabılar; Armani Jeans, saat; Mecrea- Diesel Dz1371, şal; Silk & Cashmere... Üzerimdeki tüm bu kıyafetler beni yansıtıyordu. Her biri harika bir parçaydı. Alış-veriş yapmak...