Dudaklarımı aralamaya çalışan ıslak dille kendimi geri doğru çektim. Aramızdaki ince salyada yere düştüğünde tamamen uzaklaşmıştık birbirimizden. Derin bir nefes vererek kafamı önüme eğmiştim. Bunu yapmamam gerekiyordu, bu bir hataydı. Bedenime yayılan, onun dudaklarını arzulayan dudaklarımı durdurmam gerekirdi.
Hayatımda yaptığım tek ve en büyük hataydı. Tabii, geçen hafta %100 ipek sandığım ama sonra %90 coton olduğunu anladığım ama çoktan aldığım siyah kabanı saymazsak, yaptığım tek ve ben büyük hataydı. Bir de son 3 kredi kartımı çıkartmam, gereksiz yere aldığım 5 parfüm ve 3 spor ayakkabıyı saymazsam. Tamam, çok fazla hata yapmıştım ama birinciliği buna veriyorum. Konu kapandı. (!)
Yüzüm, baştan aşağı yanmaya başlamıştı. Ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece yarın yokmuş gibi koşmak istiyordum. Gözyaşlarım, gözlerime hücum ediyordu. Her şeyi batırdığımı bağırıyordu tüm organlarım.
Yi Fan, bana doğru iki adım atmış, ellerini omuzlarımı yerleştirmişti. Gözleri, sokak lambasının aydınlattığı kadar parlıyordu. Gözleri, güneş ışığında daha parlak olsa da, gece ayrı güzel parlıyorlardı.
‘’ Gözlerin, gece gökyüzündeki yıldızları kıskandıracak kadar güzel. ‘’
Sözcükler istemsizce, benim kontrolüm dışında dökülmüştü dudaklarımdan. Avuç içlerimi dudaklarıma bastırmıştım. Yi Fan, ellerini omuzlarımdan kaydırarak kollarıma dolamıştı. Dokunduğu her yer alev alev yanıyordu. Bedenim onu arzuluyor, onu istiyordu. Yi Fan yüzünde donuk bir ifadeyle, ellerini kollarımdan, elerlime doğru kaydırmıştı. İki elinin arasındaki ellerim titriyordu, tüm bedenim titriyordu aslında.
‘’ Dudakların, dudaklarıma çarptığı için özür dilerim. ‘’
‘’ Neden sen özür diliyorsun ki? Benim dudaklarım senin dudaklarına çarptı. ‘’
‘’ Bende buna izin verdim ama, kalbini kırmak istememiştim. ‘’
‘’ Kalbim eğer beni durdursaydın kırılırdı. ‘’
‘’ Eğer, sende beni durdurursan benimde kalbim kırılır. ‘’
Yi Fan dudaklarımı dudaklarını bastırmıştı. Elleri, ellerime sıkıca kenetlenmişti, dudaklarını dudaklarımdan çekerek, tek hamlede bedenini bedenime kenetlemişti. Kolları belimin birkaç santim altında birleşti, başım onun göğsünde dakikalarca durduk öylece.
Yi Fan, omuzlarımdan tutarak beni kendinden uzaklaştırmıştı. Gözlerim istemsizce parmaklarının, kenetlendiği parmaklarıma bakmıştı. ‘’ Hadi, gidiyoruz. ‘’
Yi Fan, parmaklarının arasındaki anahtarı sallamaya başlamıştı. Yüzüne asla silinemeyecek bir gülümseme yerleştirmiş gibiydi. Onu öpmem her şeyi daha fazla karmaşıklaştıracak gibi duruyordu.
Bakışları, delici ve kafa karıştırıcıydı. Ceketinin yakalarını düzelterek sokağın köşesine doğru yürümeye başlamıştı. Düşünmeden hareket eden, mutluluk sarhoşları gibi davranıyordu.
‘’ Wu Yi Fan, nereye gidiyoruz? ‘’ diye sormuştum birden. Durup onun deli gibi, sekerek sokağın sonuna yürümesini ve mırıldanmasını dinleyecek değildim.
‘’ Biz, randevuya çıkıyoruz. ‘’
‘’ I-hhhhım, ımmm-hımmm hımmm, ı-hhhhhııııım hııııım hııııım hıııım. ‘’ Yi Fan, ağzını açmadan mırıldanmaya devam ediyordu. İtiraf etmeliyim, çok sevimli görünüyordu ama neden sanki günlerdir onu öpmemi bekliyormuş gibi hissediyordum. Sanki onu öptükten sonra benimle çıkmayı planlamış gibi, birden hayatına dâhil etmişti beni. Taozi’yi tanımamı önemsememişti, ya da bana bunu sormak için boşluğumu kolluyor gibiydi. Peki, onu gördükçe kanatlanan kalbim aşkın habercisi miydi? Yoksa onun daha önce kimsede olmayan samimiyeti miydi ben bu kadar etkileyen? Geçici bir şey miydi, yoksa asla unutamayacağım duyguları yaşamanın vakti miydi şimdi? Eğer bu aşksa, koşulsuz ve geri dönülmez bir biçimde hata yapmak üzereydim. Bizim için her şey, asla eskisi gibi olmayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'nunla 365 Gün (Kray Fanfic) (✓)
Hayran KurguPantolon; Dsquared2, t-shirt; Armani Jeans, ceket; Mauro Grifoni Denim, ayakkabılar; Armani Jeans, saat; Mecrea- Diesel Dz1371, şal; Silk & Cashmere... Üzerimdeki tüm bu kıyafetler beni yansıtıyordu. Her biri harika bir parçaydı. Alış-veriş yapmak...