İçimde tuhaf duygular yeşeriyordu her adımımda. Önünden geçtiğimiz herkes kafasını başka yere çevirip, fısıldaşıyorlardı. Ellerime kenetlenmiş soğuk ellere odaklamıştım gözlerimi. Sahiden bu gerçek miydi? Bir rüya olabilirdi… Çin’e erken dönmeyi düşünüyordum bu yüzden, sırf bu oyunu daha erken bitirmek için, o’na daha fazla bağlanmamak için.
Yi Fan; Etro, siyah takım elbisesinin dar ceketini düzelterek, tekrar elimi kavramıştı. Gömleğimde onun kokusunun olması zaten garipti, bir de elimi tutması kalp atışlarımın daha fazla hızlanmasına neden oluyordu. Asansörün aniden durmasıyla irkilmiştim, yersiz yere bir korku kaplamıştı içimi. Daha önce, gerçek anlamda, bir erkekle insan içine çıkmamıştım hem de el ele. Şimdi, her ne kadar mutluysam, bir o kadar da korkuyordum. Kaçıp gitmek her zamanki gibi tek düşüncemdi ama yine yapamıyordum.
‘’ Aaaaaa! Yixing, elim. Elimi acıtıyorsun. Aaaaah! ‘’
Yi Fan’ın acı içindeki ses tonu, bir anlığına ona bakmamı sağlamıştı. Elime yayılan sıcaklıkla gözlerim, elimi tutan soğuk ele kaydı. Parmaklarımdaki kırmızılık aniden elimi çekmeme neden olmuştu.
‘’ Şhhhhşş, sorun yok. Senden gelecek fiziksel her acıya ve yaralanmaya izin veririm. Yeter ki kalbimi yaralayıp gitme. ‘’
Sadece kafamı sallamıştım. Öylece gitmeden önce nasıl nefret etmesini sağlayacaktım kendimden, nasıl beni görmek istememesini sağlayacaktım? Benden öyle nefret etmeli ki, yüzümü değil sesimi bile duymak istemeyecek durumu gelmeli. Bu aşk, bu birliktelik tehlikeli, zehirli ve yorucu, yıpratıcı…
Yüzümü kavraya eller, önümü döşmüş başımı yukarı kaldırdı; parlak bir çift göz, kıvrılmış bir dudak ve mükemmellik abidesiydi gördüğüm.
‘’ Şimdi, istersen burada kalabilir ve beni bekleyebilirsin, istersen elimi tutup benimle ofise gelirsin. Eğer benimle gelirsen … ‘’ Yi Fan’ın cümlesini bitirmesine izin vermeden elini tuttum.
‘’ Sa-sadece dergileri bırakıp gidebilir miyiz? ‘’
‘’ Benimle baş başa kalmak istediğini bilmiyordum. ‘’
‘’ Sadece yüzüne her baktığımda kusacağımı hissediyorum ve daha fazla o yüze bakmak istemiyorum. ‘’
Yi Fan, elimi daha sıkı kavrayarak, bedenimi hızla kendi bedenine çekti. Adımları hızlı ve büyüktü; ona yetişmek için iki üç adımda bir koşmam gerekiyordu. Dişlerinin gıcırtısı tüm karı sarmıştı, elimi her sıkışında akan kandamlalarının sıcaklığı biraz daha artıyordu.
Cam kapının önünde durdu, derin bir nefes aldı ve bir anda geriye dönerek beni ofisine sürükledi. Öyle bir sinirle içeriye girmişti ki; kapıyı tek eliyle açmış, büyük bir gürültüyle duvara çarpmasına neden olmuştu. Işığı bile açmaya tenezzül etmeden, arkasında duran bedenimi, tek hamlede kendine çekerek içeriye savurmuştu. Bedenim, soğuk zeminle buluştu; ellerimin üzerinde oturur vaziyete geldim. Yi Fan, kapıyı büyük bir gürültüyle kapattı; stor perdeleri indirdi ve ışığı açmadı. İçerideki tek ışık kaynağı, ofisin cam duvarının kapalı olan perdelerinin arasından yansıyan, belli belirsiz turuncumsu güneş ışığıydı. Zeminde gıcırdayan ayakkabı sesleri biraz geri gitmeme ve gözlerimi sımsıkı kapatmama neden oldu. Gömleğimin yakasını kavrayan soğuk el, bedenimi aniden kendine doğru çekerek ayağa kaldırmıştı. Parmak uçlarımda durarak tüm bedenimin ağırlığını taşıyordum. Sırtımın büyük bir gürültüyle duvarla buluşmasından dolayı, yüzümü acı içinde buruşturdum. İki yanıma, duvara sertçe çarpılarak koyulan eller, yüzüme çarpan o kesik nefesler bile gözlerimi açmama neden olmamıştı. Saçlarımı ellerinin arasına alarak kafamı sertçe geriye doğru yatırdı Yi Fan. Gözlerimi biraz daha sıkı yumdum, bedenime yayılacak o acıyı bekledim. Acının soğukluğunu ve kanın sıcaklığını bekledim sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'nunla 365 Gün (Kray Fanfic) (✓)
FanficPantolon; Dsquared2, t-shirt; Armani Jeans, ceket; Mauro Grifoni Denim, ayakkabılar; Armani Jeans, saat; Mecrea- Diesel Dz1371, şal; Silk & Cashmere... Üzerimdeki tüm bu kıyafetler beni yansıtıyordu. Her biri harika bir parçaydı. Alış-veriş yapmak...