Arabayı herhangi bir kafenin önünde durdurup inmesi için işaret ettim.Emniyet kemerini çözüp ayağını arabadan dışarı attı.
Ten girer girmez içeriyi süzdüğünde Jaehyun ve Johnny'i görmek durmasına sebep olurken arkasındaki bana çarpmasını da etkilemişti.Benden uzaklaşmak yerine onlara bakmaya devam ediyordu.Ten o ikisinde takılı kalmış iken,ben o'nda takılı kalmıştım.
Kokusuydu tüm mesele.Seni alıp başka kapılara sürüklüyordu ve araladığın zaman kendini içeri atmana engel olamıyordun. Seni kendine çekiyor,üstüne de bir daha çıkmaman için kilitliyordu.Bağımlı yapıyor da denebilirdi diğer bir deyişle.
Çünkü bu saf koku,yağmur yağmasından sonra toprakların etrafa yaydığı kokuyu, bebek kokusunu,deniz kokusunu,akla gelebilecek tüm güzel çiçeklerin kokusunu kapsıyordu.
Herkes benim gibi mi düşünüyordu, tartışılırdı.Fakat benim için öyleydi ve başkalarının düşüncesini benim düşüncem üzerinde umursadığımı söyleyemezdim.
Kendime geldiğimde hâlâ o tarafa bakan Ten'in önüne geçerek görüş açısına girdim.Onları görmesini engellediğimde kolumdan tuttu ve hemen yanda boş olan masaya önce beni sonra kendisini oturttu.
Siparişleri almakla görevli olan kız geldiğinde Ten istediklerini söyleyip benim de eklememi istedi.Siparişleri kız kırmızı ojeli tırnaklarıyla küçük not defterine geçirdi.
Gülüşünü bana çevirdiğinde olayın daha yeni farkına varıyordum.Ten kimseyle yemek yemediğini söylüyordu.Ev arkadaşlarıyla bile yemiyorken benim yanımda yemesini sağlayan şey neydi?
Çatalın baş kısmını cam masayı kıracak gibi sürter ve vururken elimi elinin üzerine atıp durdurdum.Çatalın çıkardığı ses inanılmaz derecede rahatsız ediciydi.
Kız siparişleri getirdiği zaman Ten hızlıca yemeğe gömüldü.İçimdeki sorma isteği o kadar kabarmıştı ki kendimi tutamadım.
"Neden benimle yiyorsun?"
"Kahvaltını yap."Önündekileri yerken ağzına attığı şeyden sonra kafasını kaldırdığında büzdüğüm dudağımı gördüğünde çiğnemesini yavaşlattı.
"Lütfen yerken beni izleme.Zorluyorsun.""Sadece merak ettim."
Kafamı kahvaltılıklara çevirdiğimde yemeye başladım.Yerken cevap gelmesini bekliyordum."Bana fobilerimi aşmamı söyleyen sen değil miydin? Yapmaya çalışıyorum işte."
"Neden benimle?"Koyu renge bürünmüş alt dudağını sorunun cevabını bilmediği yönünde aşağı sarkıttı.
"Yanında rahat hissettiğim ve cesaret bulduğum içindir belki de."Bir süre yemesine izin verip sıkmadım. Yerken alnından soğuk terler döktüğünü görebiliyordum.Zorlamak istemedim.
Yemeyi tam olarak bitiremeden aniden inleyerek kafasını geriye attı.Elimdeki her şeyi bırakıp yanına gittim.Yorgundu gözleri. Yorgundu yüzü.Beş dakika da yorulmuştu sadece yemek yemeyle.Veya artı olarak beyninde çark misali dönen yemek yemeyi fobi haline getirdiği anısıyla.
"Kalkalım mı? Gitmek ister misin?"
İki soruma da olumlu anlamda mırıltı çıkartırken kısa bir süre için yalnız bırakarak parayı ödemeye gittim.Gözüm hep arkada başını ovan Ten'i izliyordu.Ödedikten sonra Ten'i kolundan tutarak kaldırdım.Dışarı çıktığımızda temiz havayı almasıyla rahatladığını yüzüne yayılan genleşmeden anladım.Gözlerini açmaması hâlâ sürüyordu.
Arabanın ön koltuğuna oturtup sürücü koltuğuna geçtim.Tam anahtarı sokup çalıştırıyordum ki omzumda hissettiğim kafayla hareket etmeyi kestim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıla Boyalı Yalan Lekeleri •taeten
Fanfic"Ten'i sana yeni yaş hediyem olarak kabul et, oğlum." Kalbimden boğazıma geçen acı tadı yutkunmaya çalıştım. Gözlerimin dolduğunu belli etmem zayıf biriymişim gibi gözükmeme neden oluyordu. Ama elimde değildi. "Hediyen için teşekkür ederim, Bay Lee...