18• Kilidi Kırma, Beni Bırakma

2.8K 325 235
                                    

"Eee nasıl geçti gününüz?"

Lucas patlamış mısırlar bittiği için yeniden yaparken, masanın üzerine oturmuştum. Merak ettiğim sorularla sorguya çekiyordum.

"Sorma ya. Rezil etti beni herkese. Film izliyorduk sinemada. Tüm ışıklar kapalıydı. Filmin en önemli yeri olduğu için herkes dikkatini oraya vermişti. Ben de tam sırası diyerek Jungwoo'nun elini tuttum ve o bana şaşkınlıkla döndüğünde öpmek için yaklaştım. Dip dibe gelmiştik ve beni itmemişti, gözlerini de kapatmıştı. Ama elleri ellerimin arasında titriyordu. Tam o sırada ekrana reklam yansıdı ve ışıklar açıldı. Herkes bize şaşkınlıkla bakarken Jungwoo gözlerini araladı. İşin içinden sıyrılmak için 'sapık' diye bağırarak sandalyenin üzerine çıkıp çırpındı. Üstelik abartarak içtiği kolayı başımdan aşağı döktü. Ve salondan kaçtı gitti. Saçlarımdan yüzüme doğru akan kolayı silmeye çalışarak peşinden koştum bir de. Özür de dilemiyor. Öpmeye kalkışmasaydın o zaman sen de, diyor."

Tahminlerimde yanılmadığımı duyduğumda yüksek sesli bir kahkaha kaçtı ağzımdan. Sinirli bakışlarını bana yönlendirdiğinde kapağını kapatmayı unuttuğu makineden mısırlar etrafa sıçramaya başladı. Seksek oynar gibi oradan oraya zıplamasını ve eli ayağına dolanışını izlerken kahkaham şiddetlendi. Havaya uçuşan mısırları eliyle tutmaya çalışıyordu.

"Güleceğine yardım etsene! Senin yüzünden unuttum zaten kapağını kapatmayı."

Uzanıp makinenin kapatma tuşuna basarak etrafa sıçramasını engelledim. 'bu niye benim aklıma gelmedi' bakışlarıyla bana bakarken kafamı iki yana salladım.

"Benim yüzümden değil, Jungwoo yüzünden. O'nu düşünmek sana her şeyi unutturuyor."

"Seviyorum amına koyayım. Gururumu yerler altına alacak kadar. Erkeklik organımla değil, insanlık organımla sevecek kadar. Penisimle değil, kalbimle sevecek kadar."

Tezgahtan aşağı sarkıttığım ayağımı ileri geri sallarken, yüzümde oluşan tatlı tebessümle izliyordum o ikisinin arasındaki sevgiyi. Lucas'ın ilk kez gerçekten birini sevişini.

O'nun gibi bu konularda rahat bir adamın, söz konusu Jungwoo olduğu zaman kızarıp bozarması, utanması fazla tatlıydı.

"Senin bu sabah Jungwoo'yla olan konuşmalarını ben her gece aynanın karşısına geçerek kendimle yapıyordum, Taeyong. Beynimi fazla meşgul ediyordu bu konu ve ben işin içinden çıkamıyordum. Kafa dağıtmak için kızlarla son zamanlarda daha fazla takılmaya başlamıştım. Bir yandan da beni kıskanıyor olduğu düşüncesi mutlu ediyordu. Ama yok, olmuyordu. Eksik giden bir şeyler vardı ve bunu sadece Jungwoo tamamlayabiliyordu. Başta kabullenmek zor işte... Uykucu olduğumu falan düşünüyorlardı sabahları geç saate kadar yatıyorum diye ama öyle değil işte işin aslı. Geceleri Jungwoo'yu izlemekten uyuyamıyorum ki. Uyuduktan sonra da o yüzü rüyamdan çıkmıyor ki... Ulan o ezberlemem gereken hukuk maddelerini bile belki bir gün o'nun başına kötü bir şey gelir de, mahkemede çıkıp en doğru ve sert şekilde o'nu koruyabilirim, sessiz kalmayayım diye ezberliyorum. Seviyorum işte bu kadar basit."

Basit değildi. Yürekle sevmek, cidden basit değil. Ama en zoru da, o beni sevmiyor ki, düşüncesi. Eğer sevdiğimi öğrenirse benden iğrenir mi?, düşüncesi. Lucas bunları en ağır şekilde tadan kişiydi.

Zoraki gülümsemesiyle ayağa kalktı ve olan mısırları kutulara yerlestirmeye başladı.

"Bunlar da var ya... Yüz verdik astarını istiyorlar. Az önce yapmayayım diye yalvarıyorlardı, şimdi de yapayım diye."

Konuyu değiştirmeye çalıştığı apaçık ortadaydı. Kolundan tutup önüme doğru çektim ve kızaran yanaklarından tutup çekmeye başladım. Bebekmiş gibi konuşarak utanmasıyla dalga geçiyordum.

Kızıla Boyalı Yalan Lekeleri  •taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin