Her şey bu kadar iyi giderken istiyecegim son şey galiba aklımda olanayan bir şey olurdu. Ki öyle de oldu. Kapı çaldı ve Elif kapıyı açtı. Gelenler clubta gördüğümüz çocuklardı. Benim evimi nasıl buldular hiç bir fikrim yoktu. Onlar güzelce içeri girerken, Elif'in kolunu tuttuğum gibi mutfağa götürdüm. "Elif, bunların bizim evde ne işi var !" diye sordum. Elif kollarını birleştirdi ve suratına çirkin bir ifade takındı. "Esila unuttun galiba. Mert benim sevgilim ve o grubu olmadan gezemez. O gelirse diğerleri de gelir." Bu söz karşısında ne diyeceğimi bilemeden göz yaşları içerisinde odama çıktım.
Kapıyı sertçe kapattıktan sonra odamda aynanın karşısına geçtim. Artık bu evde bjr saniye bile kalamazdım. Annemi aradım ve sonunda açmıştı. Sesi boğuk ve yorgun geliyordu. Geceden kalma olduğunu düşündüm ve dediklerinin hić bir tanesini bile dinlemeden suratına kapadım. Artık farklı olmanın zamanı gelmişti. Bu grupla ve özellikle Elif ile olmayacaktı. Kapıyı kitleyip çekmecemdeki makası masanın üstüne koydum. Bir aynaya bir de makasa bakıyordum. Tehlikeli bir şey yapacağım aşikârdı. Beni durduracak birinin olmaması ise daha da korkutucu. Sonunda cesaretimi toplayıp makası elime aldım. Göz yaşlarıma hakim olamıyordum zaten. Tam hamle edecektim ki kapı çaldı. Her şey bir anda durmuştu. Ne yapıyorsam bırakıp kanıtları gizleyip "kim o ? " dedim. "Benim" sesi bir erkeğe aitti. Gelen acaba Berk miydi? Sesi de benziyordu aslında.
Yerimden doğrulup, göz yaşlarımı silip kapıyı açtım. Karşımda ki kişı ECE'di. Psikolojik olarak onu düşünmüş olmalıydım.
Ece beni görür görmez sarıldı ve "ne oldu sana, bu ne hâlin ?" diye sordu. İçeri alıp hiç bir şey söylemedim. Ne diyebilirdim ki ? Seni Berk sandım diyecek halim yoktu. "Konuşsana kızım, ne oldu sana böyle ?" diye diretiyordu Ece. Başka bir şey bulup konuyu değiştirmeliydim. "Ece okulla ilgili..." diyemeden ayağa kalkıp önümde eğildi ve elimi tuttu. "Esila, sen belki de fark etmiyorsun ama konunun okul ile ilgili olmadığını biliyorum. Şimdi bana doğruyu söyle" demesiyle içimde istemsiz bir rahatlama oluşmuştu. Oturduğum sandalyeden kalkıp yanına oturdum. Her şeyi teker teker anlattım. Ece de beni sakince dineldi. Konuya çözüm bulamaya çalıştı, ama arada anlayamadı. En son olanları anlattıktan sonra derin bir nefes aldı ve cevap verdi. "Esila, öncelikle sakin ol. Bu durumda yapılacak tek bir şey var. O da aşağıya inip bizimle oturman." Bunu bana nasıl söyleyebilir di ? Ben ordan kaçmaya çalışırken o bana "benimle gel" diyordu. Ama sonuç olaraka yapıcak hiçbir şey yoktu. Başımı sallayıp konuyu onayladım. Ve birlikte o dağınıklık arasından aşağıya indik.
Elif, çoktan ortam hazırlamıştı. Kendi evi gibi kullanıyordu. Salonun tam ortasına kurulmuş Doğruluk mu Cesaretlilik mi oynuyorlardı. Tam merdivenin son basamağından inceğim sırada Elif, Mertin dudağından öptü. Olduğum yerde dona kalmış halede Elif'e bakıyordum. Yine saolsun Ece kolumdan tutup beni yanlarına dahil etti. Şaşkın olduğumdan durumu diretmeyip Berk'in karşısına oturdum.
Ve oyun başladı. Ece şişeyi hızla çevirdi. Şansa bak ki gelen ben ve Berk olmuştu. İşin tuhaf tarafı Berk'in suratında masum bir ifadenin oluşuydu. Bana bir çocuk gibi bakıyordu. Sanırım ben bu bakşı hatırlar gibi oluyordum. Küçkken, hep yanlız takılırdım ve çocuğun biri hep beni gözetlerdi. Yoksa o çocuk Berk olabilir miydi ? Çok benzetmiş olabilir ama baktıkça o gibi geliyordu. Biz böyle bakışınca herkes doğal olarak bize bakıyordu. "Esila D mi C mi ?" Demesiyle kendime geldim ve "Doğruluk" dedim. Kızların hepsi bir anda "🖓" yapmışlardı. Cesaretlilik diyemezdim. Emin olmak istiyordum. Berk, yerinde doğrulup bana baktı ve "küçükken tek başına bahçenizin önünde sana sataşan kız Elif miydi, Ece miydi ? " dedi.
Düşündüklerimin beni yanıltmayışı hem sevindirmiş hem de korkutmuştu. Ben şimdi ne diyecektim ? Hayatın gerçeklerinden kaçamayacağım gibi bunda da sınıfta kalmıştım. "Evet bana sataşıyorlardı. Bence sen daha iyi biliyorsun bana kimin sataştığını. Söylemek ister misin ?" diye sormamla Berk irkildi. Direk yanıtı vericeğimi düşünürken olayı çözemeden o da sınıfta kalmıştı. "Sana sataşan kişi Elifti. Ama şu anda yakın arkadaşsınız." demesiyle ortam bir anda sessizleşti. Bu sessizliği bölen ise kapının zili olmuştu. "Ben bakarım" diyip ayağa kalktım. Kapını deliğine baktım ve açtım. Gelen annnemdi. Her yeri ıslanmış bir haldeydi ve leş gibi kokuyordu. Sakince içeri alıp yukarı çıkmasını işaret ettim. Ardından grubun yanına döndüm ve" arkadaşlar farkında mısınız bilmiyorum ama sabah olmuş. Yarın buka kafede buluşsak olur mu ?" dedim. Olayı anlayışla karşıladıkları için teşekkür edip, uğurladım.
Kafam hala sisliydi. Geçmişi tekrar yaşamış gibi oldum. Yıllardır bana böylesine bakan çocuğun Berk olabileceği hiç aklımın ucudan bile geçmemişti. Ne yapacağımı bilemeden bir ordan bir oraya evi topluyordum ve istemsizce göz yaşları döküyordum. Buka kafede olacaklar beni çok endişelendiriyordu.
Yaklaşık evin yarısını toparladıktan sonra kafamı koyup dinleneyim dedim. Tam uykuya dalacak iken camdan "tık tık" tarzında sesler duymaya başladım. Yataktan kalktım ve hemen altında ki sopayı aldım. Yavaş adımlarla cama ilerledim. Perdeyi hızlıca çektim. Hiçbir şey gözükmüyordu. Sopayı yere atıp arkama dönünceya kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METALCİLER VE MELEKLERİ
Mystery / ThrillerO zamanlar SESSİZ ÇINLAMA'nın DO NOTHİNG CLUB'ta şarkı çalması çok normal karşılanıyodu. Taa ki biri yapmaması gereken bir şeyi yapana kadar. Olayların böylesine gelişiceğini o bile bilmiyordu. Sadece kurtulmak için dua ediyordu...