Bir insanı hiç ölümü göze alacak kadar sevdiniz mi? Ondan uzaklaşmaya çalıştıkça bedeninizin daha da yaklaşmak istemesi. Ruhunuzun birbirini çekmesi... Peki bunları ne açıklar? Titreyen vücudunuz mu? Terleyen avuçlarınız? Sürtüşen diliniz? Deli gibi çarpan yüreğiniz? Kesilip göğüs kafesinizde sıkışan nefesiniz ya da istemsizce süzülen gözyaşlarınız...Beyniniz uzaklaşmanızı isterken hiç kalbinizi dinlediniz mi?Asıl kararı onun vermesi gerekmez mi?
Bavulumu toplayıp bu şehri terk etmeden önce her şeyi baştan sona derleyip bu şehre son kez baktım...
San Francisco, Seattle'ın herhangi bir kasabasından çok daha güzel. Bu babamı son görüşümdü... Havaalanı ve son kucaklaşmalar.
"Annenin yanına vardığında haberdar et."
Gülümsedim ve babamın yanağına bir öpücük kondurduktan sonra uçağa bindim. Koltuğuma oturup kemerimi bağladıktan sonra telefonumdan en sık dinlediğim müziklerden birini açtım,kulaklığı taktım ve son ses dinlemeye başladım. Müzik yüksek sesle dinlenir öyle değil mi? Birkaç dakika sonra uçak harekete geçti ve mavi gökyüzü üstündeki pamukların arasında hareket etmeye başladık.Çantamdan asla ayırmadığım çilekli cikletlerden bir tane ağzıma attım ve çiğnemeye başladım. Kulaklarım fazlasıyla tıkanıyordu ve bundan nefret eder oldum.
Yarım akıllı annemi özlemiştim...
Çiçeklerle ilgilenmesini, kahvaltısız okula göndermemesini, komik olmayan esprilerini dahi özlemiştim. Onu en son gördüğümde on yaşındaydım.Farklı bir şehirde yaşayacak olmanın heyecanı vardı içimde. Alt tarafı birkaç saatlik yolculuk yapıyordum fakat Seattle'dan dışarı çıkmadığım için diğer şehirler ilginç gelirdi bana. Pilot gelmek üzereyken son konuşmasını yaptı ve güvenli bir şekilde San Francisco'ya gelmenin sevinciyle annemi aradım. Telefonu açmadı.Buna pek şaşırmadım aslında.Beni çok da umursadığını düşünmüyorum. O çok nadir arardı. Babam yüzünden konuşmak istemiyordu belki benimle. Neredeyse bütün sevincim gitmiş olmasına rağmen istifimi bozmadan babamı aradım.
"Geldiğimi haber vermek için aradım Babacım. Beni merak etme annem birazdan burada olur."
Olmazdı. Annem pek dakik bir insan değildir. Yapacağı planları hep geciktirir,buluşma ortamına hep geç kalırdı. E biz de bu haline alışmıştık artık.Babamın mutlu oluşu beni gülümsetti. Küçüklüğümden beri ne anneme ne de babama yakın hissettim kendimi. Babam annemi aldatmıştı bu yüzden ona hep kırgın kaldım. Anneme ise babamın suçu olduğunu bildiği halde bana karşı ilgisiz olduğundan kırgındım. Ama bu sefer annemde istekliydi onunla kalacak olmamdan hoşnut görünüyordu.
Bavulumu da alıp havaalanının önünde beklemeye başladım. İnsanlar bir an önce eve gitme telaşıyla uberlere veya şehir otobüslerine biniyorlardı. Acelesiz olan tek bendim diyebilirim.
Nefes nefese kalmış bir soluk duyduğumda arkamı döndüm. Bu annemdi... Herzaman ki gibi geç kalmıştı, artık şaşırmıyordum. Sıcak bir gülümsemeyle içten bir şekilde kucakladı beni. Kollarını belime doladı ve küçük bir adımla kendine çekip sıktı. Bu hoşuma gitmişti.
"Beni kabul etmezsin diye düşünmüştüm."
Bencillik mi yapıyordum anlamamıştım lakin bunun cevabını oldukça merak ettim.
"Küçük kızımı neden istemeyeyim ki?"
Gözlerimi devirdim. Hiçbir şey olmamış gibi davranması beni deli ediyordu. Bakışım onu germişti ve açıklama yapmak zorundaymış gibi hissetti, gerildi ve yutkundu."Sana her şeyi açıklayacağım Beverly... Ama ilk önce burdan gitmemiz gerek."
Kalabalıktan hep nefret ederdi. Sakin ve sessiz yerler favorisiydi.
Elimdeki bavulu taşımama yardım etti ve bende sırt çantamı yüklendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bubblegum || Skarsgård -TAMAMLANDI-
Fanfiction❝ Gün geçtikçe büyüyorsun Beverly, bende yaşlanıyorum. Gün geçtikçe güzelleşiyorsun ve sen güzelleştikçe seni daha fazla koruma altına almam gerekiyor.❞ +18 smut sahneler bulunuyor. Rahatsız olanların okumaması önerilir.