Gözlerimi açtığımda gördüğüm şey parlak beyaz bir ışıktı. Bilmediğim bir yerdeydim; beyaz bir odaydı burası. Başımın üzerindeki parlak ışık gözlerimi alıyordu. Odamdaki tek ışık buydu. Sert ve düz olmayan bir yatakta yatıyordum. Yastıklar düz ve topak topaktı. Üzerimdeki örtüden ince ince çamaşır deterjanı kokusu geliyordu. Temiz hissettirmişti. Yakınlardan bir yerden rahatsız edici bir bip sesi geliyordu. Sanırım bu hala hayatta olduğum anlamına geliyordu. Ölüm bu kadar rahatsız edici olmamalıydı.
Kaburgalarımın sızısı ve el parmaklarımın uyuşması dışında bir sorun yoktu. Dayanılmayacak kadar büyük bir ağrı hissetmiyordum. Ellerimin üzerinden borular geçiyordu. Yüzümde, burnumun altından yanaklarıma bantlanmış bir şey vardı. Parmağımın ucunda mandala benzeyen bir alet takılmıştı. Yerimden doğrulurken aslında canımın yandığını ve henüz iyileşmediğimi fark ettim. Dikişlerim acımıştı ve acıyla inledim.
Bill yatağımın solundaki kanepede uyukluyordu. Üzerine kiremit rengi ince bir pike örtülmüştü. Kanepenin arkası balkona açılıyordu. Sanırım kaldığım oda üst katlardan birindeydi. Dışarı baktığında sokakların ve şehir merkezinin ışıkları görünüyordu. Manzara onun görüntüsü ile birleştiğinde kusursuz görünüyordu. Duvardaki saat gece yarısı ikiyi gösteriyordu.
Gözlerini araladı ve yerinden hızla doğruldu. Yanımda, yanı başımdaydı. Bu sefer büyük bir sevinçle hayatta olduğumu anladım.
"Bill?"
Gözlerini yumdu ve ellerimi avuçları arasına aldı.
"Bill, çok üzgünüm..."
Gözyaşı ellerimi kavradığı yere düştü.
"Şşşşt," diyerek susturdu beni. "her şey yolunda... Geçti."
Nefes alırken canım yanıyordu.Örtünün altından vücudumun durumuna baktım. Kollarımın ve bacaklarımın bazı yerlerinde morluklar ve çizikler vardı.
"Durumum nedir?"
"Seni kaybedeceğimizi söylediler. Fazla kan kaybetmiştin. Sana kan nakli yaptılar. Ok kaburgalarına saplanmış fakat neyse ki iç organlarına büyük zararlar gelmemiş. Ameliyattan çıktığından beri yaklaşık bir gündür uyuyorsun."
Bill başımdaki ışığın beni rahatsız ettiğini fark edince ışığı başka bir yöne çevirdi. Alnıma sıcacık bir öpücük kondurdu. Dudaklarını alnımdan çekene dek gözlerimi açmadım.
"Bill..."
"Efendim, güzellik." Gözyaşları gözlerinin ucunda duruyordu. Gülümsedi.
"Sana sarılıp uyumayı özledim..."
"Dikişlerin Beverly... Dikişlerin, yanlışlıkla bir şey yapmaktan korkuyorum. Bir süre daha beraber uyuyamayacağız. Duruma bakarız. Şimdi gitmem gerekiyor. Bir hemşire çağırsam iyi olur."
"Hayır, hayır... Ne olur gitme babacığım. Odamızda bizden başkasını istemiyorum."
"Uyandığını haber vermem gerekiyor. Söz veriyorum beraber kalacağız. Seni hep kollarım arasında tutacağım."
Kapıyı aralayıp çıkarken koridorun ışığı içerisini aydınlattı. Hayatta olduğuma ve onu gördüğüme seviniyordum. Burnumdaki ince boru rahat soluk almamı engelliyordu.
Beş dakika kadar sonra Bill yanındaki hemşire ile beraber odaya girdi. Hemşire odanın ışık seviyesini ayarlayıp yanıma yaklaştı. Burnuma ve yanaklarıma bantlı olan hortumu çıkardı. Kolumdaki serumun ayarlarını kontrol etti ve içmem için ağrı kesici uzattı.
Bir yudum su aldım ve ilacı yuttum. Gözlerim şişik duruyordu. Saçlarım nemliydi. Saçlarım ıslatılmamış ise büyük ihtimalle terlemiştim. Sesim yorgun çıksa da kendimi keyifli hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bubblegum || Skarsgård -TAMAMLANDI-
Fanfic❝ Gün geçtikçe büyüyorsun Beverly, bende yaşlanıyorum. Gün geçtikçe güzelleşiyorsun ve sen güzelleştikçe seni daha fazla koruma altına almam gerekiyor.❞ +18 smut sahneler bulunuyor. Rahatsız olanların okumaması önerilir.