Güneş ışığı tül perdeden sıyrılıp koltuğa vuruyordu. Güneşin ısısı çok kuvvetli olmamakla beraber, Lukas evin sıcak olmasına özen gösteriyor, Beverly'nin üşümesini istemiyordu. Yarım saat arayla reçine kokulu odunları şömineye atıp tazeliyordu. Ellerini talaş kırıntılarından arındırmak için çırptı ve çömeldiği yerden doğruldu.
"Aç mısın?" Beverly'nin karnı guruldamasına rağmen canı bir şeyler yemek istemiyordu.
"Hayır." diyerek tamamladı onu. Sarıldığı pikeye biraz daha sokuldu ve oturduğu kanepeye sindi. Gözleri dolarken derin bir nefes aldı. Gözyaşlarının düşmemesi için yukarı bakarken gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Lukas'ın güvenini sarsmamak için laflarını, hareketlerini özenle seçiyordu. Bunu yaparken hiç bu kadar yorulacağını düşünmemişti. Beverly, Bay Skarsgard'ı düşünürken, Lukas'ın zihninde Beverly ile kurduğu hayaller canlanıyordu. Ona kahvaltı hazırlamayı,evlenmeyi, noeli kutlamayı ve onun için en güzel yanı, çocuğunu kucağına almayı... Ama bunlar için erkendi diye düşünüyordu. En azından uzun bir basamağın ilk basamağına çıkmayı başarmıştı. Bunu hiç yapamayabilirdi.
Beverly gözlerinin kızarmamış olmasını umarak Lukas'a dönerek gülümsedi.
"Bizim için kahve hazırlar mısın? Senin hakkında bir çok şeyi merak ediyorum. Eminim senin de benim hakkımda merak ettiklerin vardır. Sohbet ettikten sonra da beraber film izleriz."
Lukas aşık olduğu kadından bu sözleri duyduğuna sevinmişti. Her şeyin yoluna girdiğini düşünüyordu. Yavaş yavaş bu düzene alışacaktı. Zorlanışını anlıyordu. Düzeni bir anda değişmişti fakat burada kalması onun için daha sağlıklı olacaktı. Bill den daha gençti ve onun gibi sorunları olduğunu düşünmüyordu. Kendini oraya ait hissettiğini biliyordu, bunu zamana bırakıyor ve gerçek düzenini kendi iradesi ile doğruyu -yanında kalmasının daha doğru olduğunu- bulacağına inanıyordu.
Hayallerindeki gibiydi, sıcak evde, ayak bileklerinin beş santim yukarısında beyaz bir elbise giyiyordu. Ayakları çıplaktı. Saçları omuzlarından aşağıya düşüyordu. Onu hep böyle hayal etmişti. Şimdi ise tam hayalindeki gibi kanepede öylece uzanıyordu.
Lukas gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı ve mutfağa doğru adımladı. Bardakların olduğu dolaptan iki tane kupa çıkardı. Kahveyi ve suyu makineye yerleştirdikten sonra tuşuna bastı ve beklemeye başladı.
Su ısındıkça güzel kokular çıkmaya başlıyordu. Bardakları makinenin altına koydu ve bardaklar dolana kadar atıştırmalık kurabiye bulmak için çekmeceleri karıştırırken beline dolanmış bir çift ince ve zarif kolla karşılaştı.
"Çok mu beklettim? Birazdan getirirdim." dedi titreyen sesi ile. Ne yapacağını şaşırmış bedenini tatlı bir telaş sarmıştı. Beverly'nin kokusunu içine çekerken bardakların dolmasını bekliyor ve bu büyülü anın hiç bitmemesini diliyordu.
Bu an, başındaki keskin ağrı kulaklarındaki çınlama ile tatsız bir ana dönüşmüştü. Olduğu yere yığılırken bilinci kapanıyor, gözlerini açık tutmak istese de yapamıyordu.
Beverly, Lukas'ın başından akan kanı görünce kendinden geçer gibi oldu. Kan kokusu burnunu hafif hafif sızlatırken kendini bu manzaraya kaptırmamaya çalışıyordu. Telefonun günlerdir cebinde olduğunu biliyordu. Elini Lukas'ın cebine attı ve telefonu çıkardı. Telefonu hızla açarak Bill'in numarasını tuşladı ve kulağına tuttu. Gözyaşlarını yaşadığı korkuya bırakırken elleri tir tir titriyordu.
"Babacığım! Bana yardım et."
"Beverly! O piç kurusu sana dokunmadı değil mi? Bana nasıl ulaştın? Neredesin?" Ardı ardına sorular soruyordu ve sesi çok endişeli ve uykusuz geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bubblegum || Skarsgård -TAMAMLANDI-
Fanfiction❝ Gün geçtikçe büyüyorsun Beverly, bende yaşlanıyorum. Gün geçtikçe güzelleşiyorsun ve sen güzelleştikçe seni daha fazla koruma altına almam gerekiyor.❞ +18 smut sahneler bulunuyor. Rahatsız olanların okumaması önerilir.