26.Bölüm*Yürü gidiyoruz!*

3.6K 351 62
                                    

Şaşkınım.
Ölüm allahın emri amenna lâkin insan yüreği kolay kabullenemiyor. Bir daha görmeme hissi insanı yeyip yitiriyor. Kavuşma günü diyor şems-i tebrizi. Aşık için kavuşma günü. Aşık için hasretin son bulduğu gün. Masuğu görme vakti. Vakit vuslatın bitimi an be an yanmanın pişme olma vakti. Peki sen ne kadar aşıksın? Vuslatı ne kadar yakın hissediyorsun? Ne kadar sabırsızlanıpta o günü bekliyorsun? Bizler öyle boş şeylere sevda adını verdik ki sevda yaşayanlar sevda demekten utandı. Aynı aşık lafının her dile dolandığı gibi. Hak etmediği halde kolayca "Ben aşığım" kelimesini dile getirmesi gibi.

Bazı aşıklar kavuşmaktan korkar. Korkar çünkü kavuşunca aşk kalmaz. Kavuşunca sevgiye dönüşür. Sanki onun hakkını veremeyecekmiş, kıymetini bilemeyecekmiş diye insan kavuşmaktan kaçar.
Zamanın ehemmiyeti yok gözümde gelsende bir gelmesende, diyebiliyor muyuz? Bunu diyorsak vardır elde tutulan bir şeyler ya da elde bile yoktur bir şeyler yürektedir. Bir yangın alev almış gidiyordur. Dur durak bilmeden adını hasret koyduğum gibi.

Eyyüp amcanın vefatı beni ne kadar üzse de o acıyı yaşamaya fırsatım olamadı. Çünkü ayakta durmak için sebebim var. Çünkü sevdiğim var. Ve onun o hallerini gördükçe kendi derdimi unutup ona koşuyorum. Zaten bizim derdimizde bir dermanımızda..
Sumeyra'yı bırakıp eve geldiğimde içimdeki korku gitmiyordu. Ona belli etmesemde bende onun bir sıkıntısı olduğunu biliyor hissediyordum. İnsanlar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.

Bir hafta geçmiş biz insanoğlu hemencecik unutmaya meyilli olmuştuk. Ne kadar becerebilirsek tabi. Dualarım vardı kavuştuğum birde onu hatırlatan evlatları. En son konuşmamız geldi gözümün önüne ne de bilir gibi konuşmuştu. Sezmişti o da demek ki.

"Oğlum, sen bana oğlumun eksikliğini gidermekle kalmayıp bir dost oldun. Yeri geldi kardeş oldun. Sen küçücük yaşında bana yardımcı oldun. Üç kuruş maaşının her ay zekatını vermeden şuradan geçmez oldun. Bunları seni övmek için söylemiyorum ubeydullah. Sen gerçekten güzel yürekli olduğun için. Bilhassa kalbin ve ahlakın için kızımı kızlarımı sana emanet ediyorum. Biliyorum ki sen yanında olduğun sürece gözüm arkada kalmaz. Imtihan olursunuz yeri gelir kırılırsınız ama asla birbirinizden vazgeçmeyin. Benim kızımın kanadı kırık değil paramparça oğlum o yüzden Onu sen kırma. Sen ona merhem ol ki o yaşadıklarını unutsun. Sen ona merhem oldukça seninde yaraların sarılmış olur. Dediklerimi unutma sana hakkımı helal ediyorum. Rabbim senden razı olsun inşallah "

"Baba. Neden öyle konuşuyorsun daha hep birlikte güzel günler geçireceğiz. Yapma böyle" diyebildim.

"Al oğlum bunu kızıma düğün hediyesi olarak verirsin biliyorum az zamanım kaldı. Sen ondan ayrılma. Ne olursa olsun onu bırakma"

"Sanki bir şey olacakmış gibi konuşuyorsun baba" dedim düşünceli bir tavır ile o ise kafa sallayarak durdu. Bu arada içeriye başka kimseler gelince bizde sustuk. Daha şeyler olacaktı ama bilmiyordum. Ne olacağını nasıl yanında olacağımı bilmiyordum. Onu kırmaktan korkuyordum. Vasiyeti gibiydi benim için. Yerimden doğrularak balkona çıktım. Yağmur yağıyordu. Ağaçların kokusu, toprak kokusu birbirine karışmış burnuma ziyafet veriyordu. Gözlerimi kapatarak elimi uzattım. Parmaklarında elimde hissettim yağmurun dokunuşunu. Bir kez daha kaldırdım kafamı ve yüzüme gelecek şekilde bekledim. Yavaş yavaş yüzüme aktı. Gözlerime karıştı. Tebessüm ettim ki annem kolumdan çekerek içeriye aldı. Sitemli bir şekilde anneme baktım. O da bir şey demeden okuduğu kuran'ına devam etti.

Ertesi gün öğle namazından sonra abdullah ile buluştuk. Tekrar köye gidecekken telefonuma gelen bilmediğim numaradan arama ile açarak kulağıma götürdüm.

"Hayırlı günler. Ubeydullah doru ile mi görüşüyorum?"

"Evet buyrun"

"Ben belediyeden arıyorum. Evlilik başvurusunun ertelediğiniz  tarihi bugüneydi. Saat üçte nikah için sizi bekliyoruz, haberdarsınız değil mi?"

~HerDem~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin