' ☆ ▪ ° Bölüm 20 ° ▪ ☆ '

1.7K 127 598
                                    

- ☆ -


Koluna astığı kıyafet dolu çantayla beraber nihayetinde evine ulaşabildiğinde derin bir nefes aldı Jungkook. Şimdi kapı zilini çalmış ve birinin açmasını bekliyordu.

Adını koyamadığı bir mutluluk vardı bu sırada içinde. Huzurluydu.

Her şey fazla mükemmeldi.

Fakat bu durumu bir süre sonra özleyeceğini, bu durumdan mahrum kalacağını düşündükçe kötü hissediyordu. Her ne kadar olduğu durumdan memnun olsa da gerçeklerin yüzüne aniden vurabilme ihtimali onu endişelendiriyordu.

Sonuçta bir insan hayatının her anında mutlu olamazdı, öyle değil mi?

İmkansızı istemekten vazgeçip anı yaşamaya çalışmalıydı, biliyordu. Boş yere üzülmek, boş yere kendini üzmek istediği bir şey değildi. Ona göre zaman israfıydı sadece böyle şeyler. Ayrıca böyle davranırsa öğretmeni ondan sıkılabilirdi. Bunu hiç istemezdi.

Bu yüzden Bay Kim'le arasını iyi tutmaya çalışıyordu. Denediği kadar oluyordu da. Son konuşmalarından sonra küçüğüne onu evine bırakabileceğini söylemişti ve şu an öyle yaparak bir gözü sevdiğinde olan Namjoon, arabasının içinden onu izliyor ve eve girmesini bekliyordu.

Küçük çocuk beklemenin verdiği rahatsızlıkla öğretmenine döndü. Namjoon'u hâlâ beklerken görmek onu gülümsetmişti. En saf duygularıyla, tüm dişleriyle gülümsedi öğretmenine. Genç adam başta gördüğü sevimli görüntüyle afallasa da karşılık vermeyi akıl edebilmişti.

Bir süre sonra Jungkook'un beklediği kapı açıldığında öğretmeni ona hızla göz kırpıp orayı terk etmişti. Göz kırparken de biraz gamzelerinden bahşetmişti.

Aptal iki aşık gibi davrandıklarını düşündü küçük çocuk. Düşüncesi bile onu gülümsetmeye yetiyordu.

"Hoşgeldin oğlum." Bunu derken Bayan Jeon'un yüzünde sinsi bir sırıtış vardı. Jungkook sebebini bilmese de evine girer girmez annesine sıkıca sarılarak karşılığını verdi. "Hoşbuldum anne."

"Odanda seni bekleyen birisi var." Küçük çocuk odasına yöneleceği an annesinin sesiyle duraksadı. Kim olabilirdi ki? Bu saatte kimseyi beklemiyordu.

Düşünmek yerine hızla merdivenlere yöneldi. Odasına gelene kadar birkaç düşme tehlikesi atlatmıştı fakat artık iyiydi.

Sonunda gelmiş olduğu odaya alacaklı misali daldığında bir çift göz ona döndü. Küçük olan, elinde valizlerle duran çocuğu görür görmez üstüne atladı.

"Jiminie!"

Jimin üzerindeki bedenle sendeleyip küçüğü kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Fakat bir süre sonra yorulduğundan dolayı pes edip Jimin'de arkadaşının sarılışına karşılık verdi. O sırada valizler çoktan yeri boylamıştı zaten.

"Dönmüşsün Jimin!" dedi Jungkook sevinçle.

Onlar küçüklüklerinden beri arkadaşlardı ve ilkokulda aynı okulda okumuşlardı. Fakat birtakım sebeplerden ötürü Jimin yurtdışına, daha doğrusu halalarının yanına gitmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise yıllar sonra tekrardan görüşüyorlardı.

İstemeden duygulanmıştı ikisi de. Büyüdüğü anlara beraber şahit olamamanın verdiği üzüntü ikisini de ele geçirmişti.

"Evet," Jimin küçük arkadaşını baştan aşağı süzdü ve sevimlice kıkırdadı. "Evet döndüm, ama sen hâlâ çok küçüksün."

°Love Me° ☆》Namkook + M °Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin