' ☆ ▪ ° Bölüm 22 ° ▪ ☆ '

1.5K 95 192
                                    

- ☆ -


Çalan zil sesiyle gergince nefes verdi küçük olan. Ders boyu sınıftan nasıl birilerine görünmeden çıkabileceğini düşünürken öğretmeninin masanın altına eğilip ona verdiği küçük öpücükleri bile fark etmemişti.

Namjoon artık gitmesi gereken vakit yaklaştığından sağ eliyle küçük öğrencisinin yanağını okşadı. Küçük öğrencisinin gergin olduğunu yüz ifadesinden kolaylıkla anlayabilmişti.

Son birkaç öğrenci de kısa süre içerisinde dışarı çıktığında artık sadece ikisi kalmıştı boş sınıfta.

Genç adam hızlı bir şekilde masanın altındaki küçüğünü olduğu yerden çıkardı ve aynı süratle kucağına çekti. Bu sefer iki yanağını da kavrayabilmenin verdiği rahatlıkla, yanaklarını şişirip küçük dudaklarını ön plana çıkaran öğrencisinin pembeliklerine bir buse kondurmuştu."Ne düşünüyorsun?" dedi, öptüğü dudaklarının üzerinden baş parmağını şeritmişçesine çekerken.

Jungkook huzursuzca bacaklarını karşısındaki bedenin beline sardı. Hâlâ az önce olanları ve sonra olabilecek şeyleri düşünüyordu. Bunu nasıl açıklayabileceğini henüz bilmese de eninde sonunda bir yerden başlayacaktı. "Bay Kim..."

"Söyle güzelim."

Küçük olan duyduğu şeyle kalbinde ani bir sıkışma hissetmişti. Bu tarz kelimeler onu etkilemezdi, fakat dudaklarından bu sözlerin dökülmesine izin veren kişi öğretmeni olduğunda bu ona hiç iyi gelmiyordu. Namjoon, öğrencisinin dalıp gitmiş olan hâlini görmesiyle kıkırdadı. Onu kendine getirebilecek bir öpücük bıraktı dudaklarına. Dolgun dudaklar ince yapıyı ısıtırcasına örtüyordu. Dudaklarını çok meşgul etmeden geri çekildiği sırada küçüğünün şaşkın bakışlarıyla karşılaştı. Normalde de büyük olan gözlerin daha da büyümesi onu kutsal kılıyor olmalıydı. Bu öpücük onu kendine getirmek için genç adam tarafından bahşedilmiş olsa da biraz daha bunu yapmaya devam etselerdi küçük çocuk tamamen kaybolduğunu hissedebilirdi.

Büyük olan kafasını geriye çekince gözleri bir süreliğine gezintiye çıkmıştı. Az önce tutkuyla öpüşmekten dolayı pembeleşen dudakları, utançtan kızarıp dudaklarıyla özdeş renge bürünen yanakları ve en az yanakları kadar pembe olan saçları unutulmaz bir görüntü ezberletiyordu akıllara.

"Gerçekten Jeon, nasıl bu hâlinle buraya gelebildin?" Öğrencisinin ensesini kavradığı gibi boyun girintisine saklanmasını sağladı. Parmaklarına dolanan renkli tutamları dakikalarca okşadı. Tutamların iri parmaklarının arasından tek tek dökülmesi ona iyi hissettiriyordu.

"Jeon." Hizasında olan kızarık kulağa sessiz bir ton gönderdi. Jungkook utançla kafasını yasladığı bedene daha da yapıştırırken öğretmeninin güzel kıkırtısını duydu. Büyük olanın gülüşünü göremediği ve gamzelerinden bir kez daha öpemediği için üzülse de, şu an bulundukları pozisyon ona yetiyordu.

Namjoon kucağına sırnaşan çocuğun sırtını sıvazladı. Onun tatlılığı, onun masumluğu bu genci öyle deli ediyordu ki artık genç adam onu kimselere göstermek istemiyordu. Çünkü onun bedeni çok hassastı, çok inceydi, çok zayıftı ve hemen hastalanabilirdi. Üstelik o böyle güzelken birisi ona zarar bile verebilirdi. Aklına gelen kötülükleri sorgulamayı kesip Jungkook'u saklandığı girintiden çıkardı. "Bu güzellikle özgür bir şekilde dolaşman çok cesurca." Sıkılasıca duran yanakları avuçları arasına alıp balık misali küçülen dudağa bir öpücük daha bıraktı. "Saçlarının boyası akana kadar bensiz bir yere gitmek yok, anlaşıldı mı?"

°Love Me° ☆》Namkook + M °Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin