Sabah kalktığımda saat 5.30 'tu.Saçımı at kuyruğu yaptım. Hemen altıma yırtık bir kot pantolon giyip paçalarını yukarı doğru kıvırdım. Üstüme de üzerinde baykuş olan ve arkasında sırt dekoltesi olan bir bluz boynuma bir atkı, ellerime deri parmakları olmayan bir eldiven, ayağıma siyah bir convers bilekliklerimi ve kot kol çantamı takıp valizlerimi de alıp aşağıya indim.
Annemle babam yan yana oturmuş beni bekliyorlardı. Ben de eşyalarımı kenara koyup onların yanlarına gidecektim ki ayağım valizlerin sapına takıldı. Tam düşüyordum ki annem elini havaya kaldırıp beni geri ittirdi. Ben şok içindeydim. Ağzım açık anneme bakıyordum.Sonradan konuşmaya annem başladı:
"Bak Mira senin güçlerinin olduğunu orada öğrenmeni istemiştik. Ama artık sana gerçeği söylemeliyiz. S-sen... bir... melezsin."
Bunu öğrenince ağzım açık kalmıştı. Artık iyice kafayı yemiştim. Tek bir gücüm yoktu birden fazla gücüm vardı. Ama ne melezi olduğumu merak ediyordum.Ve iç sesimden kurtulup annemi dinlemeye devam ettim.
"Evet sen bir melezsin hem de dünyanın en değerli melezisin dünyadaki hiç bir melez senin gibi değildir."
" E peki bu sizi affetmemi sağlayacak mı?"
" Affedip affetmeyeceğini sen bilirsin biz sadece sana yol göstermeye çalışıyoruz."
" Pff peki tamam affettim. İyi de ne meleziyim ben de bu kadar önemliyim?"
"Hem insansın yani insanlara ait yitecekler yiyebilirsin. Bu seni ilk özel kılan şey. İkincisi bir vampirsin zaten bununla ilgili açıklamaları sana yeni okulunda yapacaklar. Bir de cadısın. Bunun için bir büyü kitabı ezberlemen gerekiyor."
"Ne hayatım boyunca en olmak istediğim 3 tür neden bana bunu daha önce söylemediniz. Hem sinir ve gıcık olduğum arkadaşlarıma da istediğimi yapabilirdim." dedim. Yılışık bir tonda. Ama sonra annem konusarak bana ağzımın payını verdi;
"Her böyle güçleri olan insan on altısında öğrenir de o yüzden."
"İyi tamam ben melezim de siz nesiniz in misiniz cin misiniz gerçi in olsanız daha komik olurdu."
"Ben insan ve cadı meleziyim. Baban da köken bir vampir. Mira kızım senin aklın nasıl çalışıyor. İstersen bi gitmeden doktora görün ilaç milaç versin."
"Merak etme ben de bunun farkındayım. Tamam her neyse de ben bunca yıl güçlerim olduğunu Nasıl anlamadım ayıptır sormasıı gerçi ayıp değil ama neyse"
"Bak anacım, güzel kızımm senin güçlerinin olduğunu öğrenmemenin nedeni ben dünyanın en iyi on cadısının içindeyim Sana on altı yaşına gelene kadar güçlerini belli etmeyecek bir büyü yaptım. Ve bu büyü yarın bozulacaktı senin gerçek doğum günün yarın ama bizim her zaman geçen ay yapmamızın nedeni yarındı on altı yaşına girdiğinde büyü bozulacaktı."
"Ne yani yarın için benim burcumu hatta kimliğimi de mi değiştirdiniz. Bu kadar manyak bir ailenin içinden anca bu kadar manyak bir kız çıkabilirdi zaten! Ama bir şey söyleyeceğim. Ben daha güçlerimi nasıl kullanacağımı bilmiyorum."
"Zaten oraya gitmenin nedeni de bu Miraa orası bir melez okulu ama hiçbiri senin gibi değil."
"Peki peki ayrıcalıklı kızım ama yani orada kendi başıma yüzleşmeyi beceremem ki ben!"
"Yaparsın sen hep orda yalnız değilsin orada bir aile dostumuz var bize güven. Hadi bakalım saat 6.30 olmuş kahvaltını yapıp havaalanına gidersin."
Çabucak kahvaltımı yapıp çıktım. Belki de bu hayatla yüzleşmek için bir fırsattı. Ama hâlâ güçlerim yoktu bu yüzden başıma ne gelecek bilmiyordum.
Havaalanına gittim orada işlemlerimi yaptıktan sonra uçağa bindim. Yanımda çok taş bir çocuk oturuyordu. Yanımda bana bakıp duruyordu. Evet gençler bana kötü bir şekilde ama ben de taş olduğum için bana bakıyorr. Evet güçlerim olabilir ama hâlâ duygularımı yitirmedim.
Çocuk yanımda kudurup duruyor, onu fark etmem için arada bilerek öksürüyordu.
Eline baktığımda bir kağıt vardı o kağıdı elime tıkınca bakamadan duramadım. TABİKİ. Altta bir telefon numarası üstünde de Rüzgar yazıyordu. Çocukta çok yakışıklıydı. Çaktırmadan telefonuma telefon numarasını kaydettim. Yaşasın kötülükkk!!
Az sonra yanımıza sarı saçlı bir hostes geldi. Kadın ilk 5 düğmesini açmış içindeki iç çamaşırları gözüküyordu. Bize doğru azcık daha eğilse ben yanımdaki daşı kaybedecektim. Rüzgar da maşallah karının içine düşecekti. Ama kadında da var vardı yannii. O yüzden kadının düğmelerini kendim iliklemeye başladım. Kadını kıyafetinin yakasından tutup kulağına da eğildim ve bizim yanımıza gelirken düğmelerini kapatmasını söyledim. Galiba yanımdaki daş bunu anladı bu yüzden bana bakarak güldü. Ben de neee işareti yaptım. O da kafasını başka yöne çevirdi. Yazık hostes bütün müşterileri düğmeleri kapalı gezdi. Allahtan bana çatmadı ama ben haklıyım yani salak kadın! Sonra daha fazla moralimi bozmamak için uyudum.
1 saat sonra İngiltere'ye gelmiştik. Valizlerimi alıp uçaktan indim. Yoldan öküzün biri geçiyordu. Arabayla. Yoldaki su birikintisinin üzerinden geçti ve benim her yerimi ıslattı eve gittikten sonra üstümü değiştirmem gerekecekti.
Bir taxi durdurup bindim. Adresi de verdim. Adam beni nereye gideceksem götürdü. Parasını verip taxiden indiğimde karşımda koskoca villa duruyordu. Olamaz ben burayı tek başıma nasıl yerleştirecektim.
Hemen eve girdim. Ev bomboştu. Hemen evi kilitleyip neredeyse bütün mobilya şirketlerine gittim. Salonun koltukları beyazdı. Halısı krem rengi, üzerine çiçek şeklinde siyah beyaz bir sehpa, perdeler bembeyaz televizyon ünitesi siyah LCD televizyon beyaz, krem rengi , üzerine de siyah beyaz süsler almıştım. Benim odamda pembe bir yatak ve üzerine beyaz bir tül, beyaz süslü bir başlık tuvalet aynası mor, topuklu ayakkabı şeklinde mor bir koltuk, çekmeceli dolap pembe üzerinde LCD ekran beyaz bir televizyon, büyük ve turkuaz bir kıyafet dolabı aldım.
Sonra mutfak misafir odası vesaire derken aklıma kendime kıyafet almam gerektiğine karar verdim. Kapıyı kilitleyip evden çıktım.