Üç arkadaş sessiz bir şekilde, uzun süre yürüdüler. Güneş tepeye vardığında ilk molalarını verdiler: bir ağacın gölgesine oturup, yolluklarını açtılar ve ellerinde ne varsa çıkarıp yediler.
Yemeğin bitimiyle, buldukları bir ağaca yaslanıp birbirlerine baktılar. Hepsi birer yabancı gibi duruyordu. Sonunda ilk konuşan Gren oldu.
"Bayağı büyümüş olmalıyız. Baksanıza kendi başımıza yolculuk bile yapar olduk."
Bir süre cevap gelmedi. Ama sonradan Oner konuşmaya başladı : sesi hiç olmadığı kadar durgundu.
"Büyüdük ya, büyüdük. Şimdi kalkıp çocukken bulunduğumuz topraklara gidiyoruz. Ama hayatımızın sekiz yılını bir konağa bırakıyoruz."
"Haklısın Oner," dedi Surbern. Sesi tıpkı onun sesi gibiydi. "Şimdi geçmişimizden sekiz yılı yok ediyoruz."
Gren onlara bir süre baktı, o da üzülüyordu ama yolculuk böyle gitmezdi. Ayağa kalktı ve boğazını temizledi, sesini Natrador'un sesine benzeterek konuşmaya başladı :
"Surbern senden Meran otu istedim. Ama görüyorum ki getirdiklerin kara lahanadan başka bir şey değil. Anlamadığım Meran otunu kara lahana sanman. Biri yeşil, biri mor!"
Oner ve Surbern önce umursamasalarda, bir süre sonra kendilerini tutamadılar ve güldüler. Gren devam etti. Onları güldürecek her şeyi denedi, Arada bir muzip şakalarına da baş vurdu ama bir süre sonra karşılığında hüzünle karışık tebessümden başka bir şey alamadı.
Güneş tepeden aşağı doğru yavaşça süzülürken, rüzgar hafif hafif eserken tekrar toprak yolu takip ettiler. Artık eskisinden biraz daha hareketliydiler : Geçmişi anıyor, gülüyor, iç çekiyordular.
"Bir seferinde Gren Natrador'un odasına köpekle kedi koymuştu. Natrador odasından çıktığından, pancar gibiydi," dedi Oner.
"Şansıma benim yaptığımı anlamadı," diye ekledi Gren gülerek.
Toprak yolun sonundan, başka bir patikaya saptılar : Eve giden yolu iyi bilmiyordular, çünkü sekiz yıl içinde iki kez gitmişlerdi. Ve şimdi ayrımlarda ve dönemeçlerde tartışıp duruyorlardı :
"Hayır sağ taraftan," dedi Gren.
"Sol, kesin sol," diye haykırdı Surbern.
"Surbern'e katılıyorum," dedi Oner.
Gren sinirle ayağını yere vurarak :
"Sağdan!"
"Soldan!"
"...."
Akşam üstü, ağaçlık bir yerde ikinci kez durdular. Geceyi orada geçirecek, sabah kaldıkları yerden devam edeceklerdi. Yemek yediler, bir süre yıldızlara bakarak konuştular.
"Eve varınca ne yapacaksınız," dedi Surbern.
"Bilmiyorum," dedi Gren. "Belki bir gezgin olup dolamaya başlarım."
"Ben ayrılamam evden," dedi Surbern. "Evde kalırım kesin."
"Ben bir büyü eğitmeni olacağım," dedi Surbern en sonunda. "Çocukları kendi evlerine yakın bir yerde eğiteceğim."
Gren iç geçirdi ve gözlerini göğe dikti.
"Yatalım," dedi.
"Katılıyorum," dedi Oner.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Melekleri
FantasyWattsy 2018 Gizli Cevher Ödülü Tüm dünyanın kaderi onun elindeydi. Ama bu sırada ölüm melekleri tarafından öldürülmemesi gerekiyordu... Gren daha yeni büyücülük okulunu bitirmiş genç bir büyücüyken onun ve dünyanın geçmişini saran karanlık Gren'i t...