Kaçış

503 39 0
                                    

Gren, ölümün korkusu ensesinde ilerliyordu. Melekler gene onu bulabilirlerdi ve bu sefer kurtulamayabilirdi. Bu sebeple onlardan uzakta olmalı, kaçmalıydı.

"Ölmeyeceğim," diyerek kendini rahatlatıyor, aç olmasına rağmen ilerlemeye çabalıyordu. Git gide zorlanmaya, yürüyememeye başlamıştı.

"Dayanmalıyım," diyordu. "Ölmemek için."

Fakat söyledikleri sadece birer söz olarak kaldı. Kısa süre sonra, dizleri onu daha fazla taşımadı ve bir ağacın dibine çöktü.

"Durmamalıyım," diyerek kalkmayı denedi. Bir kaç adım sonra tekrar çöktü. Açlık başını döndürüyor, yorgunluk ayaklarını titretiyordu.

"Yardım eden yok mu!" dedi güneşin ışıklarından gözlerini koruyarak. "Yardım edin..."

Çaresizce başını öne eğdi Gren. Yatıp dinlemek zorunda olduğunu artık biliyordu. Ölüm meleklerinden korunmak için yanı başına bir ateş yakarak uzandı. Korkuyordu ama korkusu bile uyumasını engelleyemiyordu.

* * *

Gren gözlerini açtığında hava kararmış, gece olmuştu. Hızla ayağa kalktı asasını eline aldı. Kendini biraz daha iyi hissediyordu ve bu onun için kurtuluş demekti. Sevinçle yerden aldığı bir odunu tutuşturarak yola koyuldu.

Ağaçlar arasından sessizce ilerliyor, duyduğu her çıtırtıda korkuyla etrafına bakınıyordu ama hiçbirinde kimseyi göremiyordu.

Bir yandan ilerliyor bir yandan da Lord Amelsis'e nasıl gideceğini planlıyordu. Gölge Krallık neredeyse tam zıt yerdeydi ve oraya gidene kadar ölüm meleklerine yakalanma ihtimali yüksekti.

"Ölümden kaçmak garip," dedi kendi kendine.

Bir hışırtı duydu o an. Kafasını kaldırdı, korkuyla etrafına bakındı. Kimsecikler yoktu. Asasını avucunun içinde parçalayacak kadar sıkıyordu. Diğer elindeki ateşi bir sağa bir sola çevirip kontrol ediyordu. Çalılar arasından bir tavşan fırladı ve ayakları dibinden geçti.

Gren rahat bir nefes alarak devam etti yoluna. Bir süre önündeki açık yolu takip etti. Sonra bir taşlıktan geçti, bir su birikintisinin yanından ve bir bataklığın kenarından. Fakat sonunda aynı yere varmıştı. Ağaçlar arasında dönüp duruyor, yolunu arıyordu ve hep aynı yere varıyordu.

Sonunda durdu ve etrafına baktığında, gündüz yaktığı ateşten kalan külleri gördü ve umutsuzca olduğu yere çöktü.

"Lanet olsun, aynı yeri dönüp durdum," dedi. Ardından Ölüm Melekleri geldi aklına ve "Ölmek istemiyorum!" dedi çaresizce. Sustu, bekledi.

Kısa süre sonra sert bir hareketle kalktı ayağa. Bu sefer daha yavaş ve emin adımlarla ilerliyor, geçtiği yerlere dikkatle bakıyordu. Ağaçların arasından feraha çıkmayı başarınca, rahat bir nefes aldı. Artık bir yolda ilerliyordu ve etrafını daha iyi görebiliyordu. Hiç olmazsa tehlikeyi erken fark edip kaçabilirdi. Ve rahatlığın verdiği rehavetle Gren ıslık çalmaya başladı. Fakat duyduğu ufak sesler bile onu yeniden korkularının içine çekti.

"Keşke bunlar benim başıma gelmeseydi," dedi içinden.

Islık çalmayı bıraktı ve iki tarafı ağaçlarla kaplı yolda yürümeye devam etti. Temkinli, yavaş ve korkuyla ilerledi, ta ki güneş yeniden doğana kadar.

Ve güneş doğduğunda, geceden kalma yorgunluğu daha da artmıştı. Bir an iki gündür aç olduğunun farkına vardı. Yolun kenarındaki ağaçların birinin dibine çöktü. Tükürüğüyle ağzını ıslattı. En azından bu onu rahatlatıyordu.

Ölüm MelekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin