Şöyle bir gif ile merhaba diyorum sksidlgis
"Gel ulan buraya!" Arkamdan gelen gürültüleri umursamadan devam ettim. "Hay ben senin..." Ellerini dizlerine dayayıp derin bir göğüs geçirdi yüzünde uzunca yara izi olan. Kovalamaktan yorulmuştu belli ki. İş vereninin bunun acısını fena çıkartmasını umdum.
Önüme dönüp son hız koşmaya devam ettim. Dokunmadan aralarından geçtiğim insanlara çarparak kovaladıklarını insanların çıkarttıkları seslerden anlayabiliyordum. Bacaklarım durmam gerektiğinin sinyalini titreyerek vermeye başlamıştı.
Bildiğim sokaklarda koşarken hızlı bir hareketle yan sokağa saptım ve yanıp sönen neon lambaların aydınlattığı kapıya girdim. Bir umut içeriye girmeye çekinmelerini ummuştum. Öyle de olmuştu. Kapıdan geç girdiklerini gördüm. Bu kadar geri kafalı olmanın amacı neydi ki?
Sabır dileyip dans eden erkeklerin arasına daldım. Siyah ceketimi ortalarda bir yerde bırakıp gri kazağımı açığa çıkardım. Etrafıma bakındığımda hiç kimsenin tişört namına bir şey giymediğini gördüm.
Biraz çekinsem de yürümeye devam ederken kazağımı de yok ettim. Yakınlaştıklarını fark edince tuvalete yetişemeyeceğimi anladım ve duvara yakın birisinin kolundan tutup kendime çevirdim. Bedenini elimi yasladığım duvarla aramda sıkıştırdım. Derin derin nefes alıp vermeye başladım. Boyu tahminen benimle aynıydı ancak duruşundan dolayı eğiliyordum ve bu hareketim yüzümün görünmemesini sağlıyordu. Sadece bu pozisyonda durmayı düşünüyordum ama terden sırılsıklam olmuş saçlarımı arkaya atarken adamların yavaşladıklarını gördüm göz ucuyla. Bakışlarımı ilk defa karşımdakinin gözlerine çıkarttım. Mavi gözlerinin parlayışının güzelliği dikkatimi dağıtsa da kendime çabuk geldim. Dudaklarımı oynatarak özür diledikten sonra onunkilere kapattım. Hafif açık bıraktığım gözlerimle etrafı izliyordum.
Elinde tuttuğu beyaz ceketi omzuma attı ve kollarından tutup biraz daha kendisine yaklaştırdı. Başta açık olan gözlerini kapatmıştı. Gülümsememeye çalıştım. Elimi ince beline atıp vücudunu biraz daha kendime çektim. Hafif bir inilti kaçtı dudaklarından. Ensemden kavrayıp derinleştirmeye başladı öpücüğü. Alt taraflarım yavaştan sızlamaya başlayınca geri çekildim. Öldürmek için peşimden adamlar koşuyorken bu kadar güzel ve tasasız hissettirmesine akıl sır erdiremedim.
Kendime gözlerimi açık tutmam gerektiğini hatırlatıp boynuna indim. Eğer öpüşmeye devam etseydik düşünme yetimi kesinlikle kaybedecektim.
Ellerini saçlarımdan geçirdiğinde boynunda ufak bir morluk bırakıyordum. Her ne kadar ondan başka hiçbir şeyle uğraşmak istemesem de gözlerim etrafı tarıyordu bir yandan.
Adamların arkamızdan geçip gittiğini gördüğümde devam edersem hiç hoş şeyler olmayacağını fark ettiğim için kafamı çekip alabildiğim en derin nefesi aldım ama yavaşça verdim bakışlarını görünce. Kızaran dudakları hafif açık, mavi gözleri gözlerimde, derin derin nefes alıp verirken yeniden sızlamaya başlayan uzvumu göz ardı ettim. Çizilmiş gibiydi. Neden bu kadar güzeldi ki?
"Önemli değil," dedi suratındaki küçük tebessümle, göğsümden hafifçe itip aramızdaki mesafeyi arttırarak. Bedeninin bedenimden kopmasına üzülmüştüm. Alt dudağımı dişleyip elimi indirdim duvardan. Başta bastırdığım gülümsememe engel olamamıştım. "Neden kaçıyordun?" dedi umursamazca, yanımızdaki masadan bir bardak alıp. Kafasına diktiğinde kahverengi rampa saçları arkaya doğru havalandı. Cidden çizilmiş gibiydi ama.
"Kaçtığımı nereden çıkardın?"
"Buraya her gün birileri dalıyor böyle. Neden hala kapanmadı, hiçbir fikrim yok." Kendi kendine söylenmesi bitince sorusunu tekrar etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son El
Teen FictionHer kurbağa öptün diye prens olmaz; kral da olabilir. NOT: Eşcinsel karakterler içerir.