Oylar beklediğimden acayip düşük ama bu bana bir engel mi? Asla.
Ve bu hikayeyi seviyorum
''Haaa,'' dedim rahatlayarak. Sevgilisi mi gelmişti acaba diye düşünmüştüm. Sonra asıl endişelenmem gereken konunun bu olmadığını hatırlayıp yutkundum sessizce.
Kime: Yarın
Mesaj: Denk gelmedin hiçbirine değil mi?
Kimden: Yarın
Mesaj: Yok da neden?
Kime: Yarın
Mesaj: Hepsi silahlı çünkü
Annemler kapıdan çıkınca dikkat etmesi gerektiğine dair mesaj atıp cebime attım telefonumu.
Sertaç amcanın arabasının şoför koltuğuna geçip direksiyonda ritim tutarken binmelerini bekledim. Hava yavaş yavaş kararıyordu. ''Nereye götürüyorsun bizi, yakışıklı?'' Yanıma otururken yanağıma bir öpücük bıraktı, çilek kokusu hızla arabayı doldururken. Düz, siyah saçlarını bir omzu üzerinde toplamıştı. Giydiği beyaz gömleğini yırtık desenli kot pantolonunun içine koymuştu. Kırmızı rujuyla yaşından büyük ama ciddi anlamda güzel görünüyordu. Kıskandığımı belli etmemek için gülümseyip dışarıya çevirdim bakışlarımı. Kısıtlayacak değildim sonuçta.
''Sürpriz.'' Her hafta bir diğerinin önerisi üzerine farklı yerlere gidiyorduk. Bu hafta sıra bendeydi. Ki bu işime geliyordu. Kaçtığım ortamın içine atmak istemiyordum onları.
Çağ, "Öyle olsun bakalım," derken emniyet kemerini takmış annemlerin binmesini bekliyordu.
Şehrin öbür ucuna gidip bir masaya oturduğumuzda herkes kafası karışmış şekilde bana bakıyordu. "Değişiklik olsun dedim. Yemekleri güzel buranın." Umursamazca omuz silkip konuştuğumda daha fazla sorgulamamalarını umdum.
Üç saatin sonunda evin kapısını kapatıyordum. Derin bir nefes aldım kazasız belasız atlattığımız için. "Güzel tercih, her zamanki gibi," deyip yanağımdan öptü Çağ.
Bilgisayarımın başına geçip yapmam gereken hesaplamaları da yaptığımda saat on biri gösteriyordu. Yatağa girdiğim an uyumuştum.
x
Hem lanetli olup hem de kutsal olmayı nasıl başardığını anlayamadığım günün üzerinden dört hafta geçmişti. Dört haftadır neredeyse her akşam Yarın'ın evine gidiyordum. Yaşadıklarımı unutturuyor -hoş, iki gün benim için uzun bir yas zamanı sayılırdı-, farkında olmadan yeri alınamaz birisi haline geliyordu. Bir sigaradan, bir içkiden çok daha iyi geliyordu bana. Kafamı geçici bir süreliğine dağıtmıyordu çünkü. Ciddi ciddi olanlar hakkında kafa yormamaya başlamıştım. Birlikte geçirdiğimiz her diğer gün ondan başka şey düşünmemeye başlıyordum.
Böyle konuşuyordum ama hala birbirimizi tanıyor sayılmazdık. Yapacaklarımızı yapıyor, çok durmadan evimin yolunu tutuyordum. Adımı ve mesleğimi biliyordu sadece. Ama nedense daha çok şey anladığına dair bir his vardı içimde.
Ben ise adını ve işsiz olduğunu biliyordum. Bir de kız arkadaşı olduğunu. Ve silah koleksiyonu olduğunu. Bunu ona sorduğumda sokak çocuğu olarak büyüdüğünü ve bu işlerde parmağı olan tanıdıkları olduğunu, işim düşerse ona gelebileceğimi söylemişti.
Son zamanlarda takım elbiselilere haddinden fazla rastgeldiğim düşünülürse o yardımı istememe az kalmıştı.
Yarın kafeden içeriye girdiğinde düşündüğüm şeyler bunlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son El
Teen FictionHer kurbağa öptün diye prens olmaz; kral da olabilir. NOT: Eşcinsel karakterler içerir.