13

5.1K 376 64
                                    

"Hazır mısın?"

Hazır mıydım? Belki de hayatımı sonsuza kadar değiştirecek, sürekli peşimden gelecek bir şeye kalkışıyordum. Becerememe olasılığım vardı. Evet, bunun için eğitim almıştım ama daha önce kimseyi vurma cesaretini bulamamıştım kendimde. Bu ilk olacaktı. Üzüleceğimi ya da tereddüt edeceğimi de sanmıyordum gerçi.

Kafamı sallayıp onlara baktım. Solumda Yarın, sağımda Çağ, tetikte bekliyorlardı. Onları da bulaştırdığım için suçlu ama bir o kadar da rahat hissediyordum.

"Ben hazırım. Asıl siz hazır mısınız?"

Çağ cıkladı ayıplarcasına. "Duymamış olayım." Ölüme giderken bile gülmeyi başarıyor olması psikopata bağlamaya başladığı teorimi doğruluyordu.

Kaşlarımı çattığım bakışlarımı Yarın'a çevirdim. Kafasını hafifçe sallayıp önüne döndü.

Sadece iki günün izlenimiyle hareket ediyorduk. Birimize zarar gelirse hiç şaşırmayacaktım.

Anahtarı bir tek Selen'de, dolayısıyla bende olan ve ondan başka kimsenin kullanmadığı bahçe kapısının kilidini çevirirken alt dudağımı dişledim. Gıcırdamaya benzer sesler çıkarıyordu. Bu kısımda güvenlik olmadığı için şanslıydık.

Kapıyı yavaşça aralayıp Çağ ve Yarın'ın geçmesini bekledim. Elimdeki kalın sopayı parmaklarım arasına iyice yerleştirirken peşinden girdim bahçeye.

Sorun çıkmazsa Barbaros dışında tek bir kişi bile ölmeyecekti.

Evin arkası iki gündür olduğu gibi bugün de boştu. Sırtımdaki çantayı ortaya bıraktım. Yarın ve Çağ planladığımız gibi evin sağ tarafına giderken ben sola yöneldim.

Yan taraflarda ikişer kişi bekliyordu. Sırtımı duvara yaslayıp kafamı ileri uzatınca onlardan birisi ile aramda yalnızca bir adım olduğunu görünce hızla geri çekildim. Yan tarafıma bakınca Yarın'ın da Çağ'ın da gittiğini gördüm. Sopamı yere bırakıp pantolonumun cebindeki mendili aldım bu sefer. Paltomun cebinden çıkardığım sıvıyı mendilin üzerine döküp eski yerine yerleştirdim. Derin bir nefes aldım ve yavaş, sakin adımlarla aramızdaki kısa mesafeyi diğer güvenlik görmeden kapattım. Mendili var gücümle burnuna bastırırken boynuna sardığım kolumla bedenini sürükleyerek duvarın arkasına çekiştirdim.

Kısa süreli direnci son bulunca tuttuğum nefesimi verip yere bıraktım bedenini yavaşça. Kalan görevliye yönelecekken Yarın ve Çağ da kolları arasında sürükleyerek insan getirdiler. Onlardan adamları kelepçelemelerini istedim.

Kelepçeler meşhur Burkay'ın arkadaşı Barkın'dan geliyordu. Nasıl bu kadar kelepçe bulduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.  Aral denen çocuk kimse söz konusu o ya da ona yardım eden bir insan olunca herkes için akarsular duruyordu.

Önüme dönüp diğer görevliye yaklaştım. Onu da sorunsuzca bayıltıp arkaya çektiğimde yerdekilerinin ellerinin bağlanıp ağızlarının bantlandığını gördüm. Yarın, bellerindeki silahları çantaya atıyordu. Taşıdığım adamın belindekini de uzattım.

Adamı yere bırakıp çantadan aldığım bantı ağzına yapıştırdım ilk önce. Kelepçe alıp çok sıkı olmayacak ama ne yaparsa yapsın kurtulamayacak şekilde bağladım ellerini.

Yeniden ortaya çıkmadan önce tüm kıyafetlerini kontrol ettim. İki tanesinin üstündeki bıçakların birisini Yarın'a diğerini Çağ'a uzattım.

Kaşlarımı kaldırıp bir şeyiniz var mı, dercesine yüzlerine bakınca kafalarını iki yana salladılar. Ayrıldık tekrar.

Sırtımı duvara yaslayıp yavaş adımlarla evin önüne yürüdüm. Yanlarda ikişer, avluda yedi, dış kapının önünde iki olmak üzere toplam on üç tane güvenlik bekliyordu.

Son ElHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin