-Kral, büyümeyi bekleyen bir kızın yanında Ay'a mahkum edildi.
Ay kızın kalbiydi...Bir umut için yaşamak ve ayakta durmak bir kız çocuğu için çok zordu. İzi yavaş yavaş sararmış bir kalıntının eşiğinden doğduğumun habercisiydim. Yıldızlarla kaplı hangi gecenin uykusundaydım ki kaderimiz birbirine bu kadar bağlıydı? Bana yaklaşmıştı. Hissediyordum. Elleri saçlarımda gezinirken saçlarımdaki bütün renkleri kendine çekiyordu. Gözlerindeki yaşlar saçlarımı ıslattığında yaptıkları umutlarımı da çalmaya yetiyordu.
Bir adam sevdim
Elleriyle okyanusa daldı
Bir kadın boğuldu.Sol gözümden yaş aktığında Çınar'ın hıçkırıkları kulaklarımı dolduruyordu. Gözlerimi açmadım. Hareket etmedim. Gözyaşlarımı sessizce döktüm çünkü bir sabah uyandığımda bütün bunların biteceğini diledim bu gece...
Hıçkırıkları dindiğinde nefes alışverişleri biraz daha yavaşlamıştı. Yataktaki boş olan yere yorganı kaldırarak uzandı. Başını omzuma yaklaştırdığında hareket etmemek için kendimi sıktım. Yoğun miktarda içki kokuyordu ve kendince mırıldanarak kolunu üzerime doğru attı.
"Gerçekten... bilmiyor musun?"
Biraz daha mırıldandığında duymaya çalışmış fakat anlayamamıştım. Mırıldanmaları son bulduğunda gözlerimi yavaşça açtım.
"Neyden bahsediyorsun?"
Saçları çıplak tenime geldiğinden yumuşaklığını hissediyordum. Hafifçe beyaz teni kızarmıştı. Uyurken masum görünüyordu. Üzerimdeki kolunu yavaşça kenara koyarken dikkatli olmaya çalıştım. Yataktan sakince kalkarak odanın büyük olan camına doğru ilerledim, yaklaştığımda ise yere oturdum. Bir süre öylece gökyüzünü izledim. Üzerimde siyah bir sütyen ve pijama altı vardı. Bana verdikleri ilaçtan kaynaklı sanırım şu an hiç bir şey düşünemiyordum.
"Mısra" kafamı geriye doğru çevirdiğimde yatakta oturan ve sadece masa lambasının sarı loş ışığında gördüğüm Çınar'ın yüzü duruyordu.
"Efendim." dedim boş bir ifadeyle. Önüme dönüp gökyüzünü izlemeye devam ettim.
"Ne yapıyorsun? Neden kalktın?"
"Bir gün ömür boyunca hep uyuyacağım zaten." dedim gülerek. Adım sesleri yanıma yaklaştığının habercisiyken tam oturduğum yerde durdu ve o da benim gibi yere oturdu. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktığını hissettim.
"Öldürmeyeceğim seni." dediğinde karşılık olarak "Biliyorum."dedim.
"Nasıl?"
"Vursaydın vururdun. Uğraşmazdın. Senin karakterinde bu var polis değil misin?"
Ben konuştukça şaşırdığını biliyordum ama belli etmemek için elinden geleni yapıyordu.
"Evet. Haklısın. Uğraşmazdım, bitirirdim."
Başımı gökyüzünden çevirip yüzüne baktığımda o da yüzüme baktı.
"Benim gözetimim altında kalacaksın. Hangi mesleği okumak istiyorsan izin vereceğim. Maddi olarak bütün desteğimi vereceğim. Aileni göremezsin, beni de görmeyeceksin belirli günler haricinde. Onun dışında yeni kimliğini ve kayıtlarını ben halledeceğim."
Bütün bunları söylerken gözlerimi gözlerinden bir defa bile ayırmadı. Bileğimdeki ve elimdeki sargıyı çözüp ona gösterdiğimde " Sen izleri yok edemezsin. Bütün bu dediklerini yaptığında bunların silindiğini hiç düşünme. Silinmeyecek."
Gözlerini gökyüzüne geri çevirdiğinde "Başıma bela oldun zaten gidişin kurtuluşum olur."
"Sen şimdi bütün bu olanları hafızamdan silip, ailemi unutmamı bir kukla gibi kendimi sana teslim etmemi istiyorsun öyle mi?" dediğimde yüzüne delirmişçesine bakıyordum.
"Benim dediklerimi anladıysan sıkıntı olmamalı." Saatine baktı daha sonra devam etti.
"2 saat vaktin var daha sonra hazırlan ve aşağı in. 2 saat sonra gün ışıyacak."
Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlerken "Nasıl böyle bir şey olabilir? Sen delirdin mi?" diye arkasından bağırmıştım ama o çoktan kapıyı kapatmış ve gitmişti.
....
Çınar Atay'danGökyüzü yavaş yavaş koyu rengini açarken kuş cıvıltıları evin dört bir yanını istila etmişlerdi. Bardağımdaki son içkiyi de kafama diktim. Ailemin ölümünden sonra fazlasıyla plan yapmış ve intikamımı bir nebze de olsa almıştım fakat şu kız planlarımı alt üst etmese de kendisi hakkında kafamı karıştırmayı başarmıştı. Hastanede onu ilk gördüğüm gün aklıma geldiğinde güçlü durmam gerektiğini söylemişti. Bir buçuk ay boyunca Sarmaşık parkında gördüğümde ise sürekli gelmesine ve orada durmasına anlam verememiştim. Ağladığı gün ise yanına gitmiştim. Araştırmamış, sorgulamamıştım. Onu parkta gördüğüm gün hatırlayamamıştım, hatırladığımda ise görmek istememiştim. Bu kadar kirli bir hayatımın içinde temiz bir kızın olmasını yedirememiş olabilirdim. O gece bayılmadan önce bana güvendiğini söylediği vakit sanki içimde örmüş olduğum kale hasar görmüştü ve onu eve getirdiğim ilk gece ufakta olsa onu önemsediğimi fark etmiştim. Onu bir Demirci'nin soyundan olduğunu öğrendiğimde ise işler karışmıştı. O artık benim bir satranç oyununda oynayacağım büyük hamlelerimden biriydi. En son sinir krizi geçirmesinin ardından iki gün geçmişti ki kendisi hakkında bir kaç kesin sonuca varmış ve onun için ne yapmam gerektiğini kafamda ölçmüştüm.
Mısra Demirci yeni ismiyle Asel Gediz.
Ailesinin evini gece ateşe verdiğimi öğrenmemeliydi ki bunun için ona yeni bir hayat verecektim Çünkü nasıl olacak bilmiyorum ama bu kızı kimliğiyle bile sır gibi saklamalarının bir sebebi olmalı ve bu sebeple peşinden geleceklerine emindim. Uzun bir süreden sonra gelseler bile bekleyecektim.
Elimdeki bardağı sıktığımı fark ettiğimde önümde duran siyah masaya bardağı bıraktım. Çıkan tok sesten uyanan Gürkan'ın hafif bir uykuda olmasına şaşırmamıştım. Gürkan Korel gizli teşkilatta çalışan aynı zamanda avukatlık mesleğini sürdüren bir kişiydi. Her zaman detaycı ve tetikteydi. Benden büyük olmasına rağmen ona ismiyle hitap etmeme aldırmazdı.
"Bir şey yok uyu." dediğimde sesimdeki alaycı tona boğuk bir sesle "Yaktın mı evi?" diye sordu.
"Kül olmuş bir Demirci Malikanesini sorman bile hata, cesetlerindeki kemikler bile parçalanmıştır."
Gürkan üstündeki nevresimi koltuğun köşesine attıktan sonra esnedi. Bedenimi geriye doğru çekerken başımı duvara dayadım.
"Kızı öldürmeyip ona yeni bir hayat sunmaktan hala kararlı mısın?"
Gürkan'ın bu boş sorusu karşısında ne yapmaya çalıştığını da anlamış değildim.
"Gürkan ben ona yeni bir hayat sunarken peşini bırakır mıyım sanıyorsun? Benimde işlerimin başında olmam gerek. Şirket bana bırakılmışken aynı zamanda senin desteğine de ihtiyaç duyduğumu unutma."
"Biliyorum baban için sana her zaman yardımcı olacağım onun üzerimde değeri çoktu."
Ben bir polistim aynı zamanda Akmerkez Hastanesi'nin ve Karan Şirketi'nin sahibiydim. Polislik mesleğimi her ne kadar şu anda kafamda bitirmiş olsam da bu meslekte öğrendiğim bir çok şey vardı. Akmerkez hastanesi annem Yonca Atay'dan bana kalan bir miras olsa da hiçbir zaman annemin böyle bir işi olduğunu bilmiyordum. Karan şirket ise bana bir ay önce Atlas Karan'ın yani dayımın kendisinden bana hükmünü geçirttiği bir şirketti. Her ne kadar Atlas Karan'ı bir kaç kez görmüş olsam da şirketini neden bana bırakmak istediğini anlamamış bir ay daha ondan şirketin başında kalmasını rica etmiştim. Bununla kalmayıp Gürkan için şirket bilgilerini almasını istemiştim ama yaptığı dosyayı bile incelememiştim.
Mısra Demirci için gereken eşyaları halletmesini istemiş, gereken evrakları incelemiştim. Anlayacağınız bu son haftalarda fazlasıyla kızla ilgilenmiştim.
"Bu son haftalarda fazlasıyla kızı düşünmüyor musun?"
Düşünürken farkında olmadan kapattığım gözlerimi açarak Gürkan'a baktım.
"Aklımı mı okuyorsun?"dedim kaşlarımı çatarak.
Gürkan kahkaha atarak "Telepati gücümle seni eziyorum... Manyak mısın oğlum?"diyerek dalgaya vuruyordu.
"Bu konuşma biçimi saçmalamaya döndü."dedim gülmemeye çalışarak.
Kafamı sallayarak "cık,cık"dediğimde bir kişinin varlığını hissettim. Kapıya doğru baktığımda üstündeki beyaz kapüşonlu kazağı ve gri alt eşofmanıyla kapıya yaslanmış bize gülüyordu. Kestane rengi saçları omuzlarından hafif aşağı doğru süzülmüşken gülen kırmızı dudaklarının ardındaki yeşil göz huzmelerindeki sıcak gülüşüyle efsanevi bir tablo gibi duruyordu. 2 saat önceki durumundan daha farklıydı sanki ama düşüncesini değiştiren ne olmuştu? Gürkan'ın kahkahası kesildiğinde Mısra'yı fark etmiş, sesiyle ona bakmayı kesmiştim.
"Prenses uyandın mı? Yanımıza gelsene!"
Siyah ev terlikleri zemine her adım attığında ses çıkarırken onun Gürkan'ın yanına oturacağını düşünmüştüm ama o beni şaşırtarak yanıma oturmuştu.
"Uzun süre sonra gülümsemeni neye borçluyuz bakalım?"diye yöneltilen soruya merakla Mısra'ya baktım fakat o Gürkan'a bakıyordu. Yaşına rağmen bazen ne yapacağını bilemese de sağlam kararlar veren bir kızdı. Elindeki sargıyla biraz oynayarak başını kaldırdı. "Ben karar verdim. Yeni bir hayat istiyorum. İstediğiniz gibi ailemi de unutacağım ama sadece bir şeyi çok yapmak istiyorum eğer o olmayacaksa sizinle gelmeyeceğim bana da ne yaparsanız yapın!"
Söylediği kelimelerin her birini vurgu yaparken aynı zamanda sesi bir gram titrememişti.
"Ne istiyorsun?"dedim bacaklarından tutup vücudunu bana dönmesini sağlayarak. Yaptığım hareketten biraz afallasa da ağzını açmakta geri durmadı. "Tıp okuduktan sonra Akmerkez hastanesinde çalışmak ve adımın başına Lena isminin gelmesini istiyorum."
Bu kız ve tıp okumak mı? Üstelik sahibi olduğum hastanede çalışmasına ne demeli? Hayalindeki mesleğinin bunun dışında olduğunu annesinin izinde yürüyeceğini düşünmüyordum tabi ki Yasemin Demirci'nin öz annesi ise ve onun kanındaki izleri taşıyorsa şaşırmamalıydım. Bu durum ise henüz belli değildi. Lena ismine seçmesine gelirsek bu duruma anlam verememiştim.
"Aileni görmemeyi kabul edip Yasemin Demirci'nin izinden gitmen beni şaşırtmadı doğrusu, farklı bir hayalinin veya yeteneğinin olmadığı da buradan anlaşılıyor."
Cümlemi bitirdiğimde özenle yüzüne baktım aşağılamama rağmen tek bir kaşı bile oynamamış göz huzmesi kararmamıştı. Gülüyordu hatta sırıtıyordu.
"Anlaştığımızı düşünüyorum o zaman ne yapmam gerektiğini anlatmanı bekliyorum."
Kararlıydı. Bir anda ailesini unutacak kadar da acımasızlaşmıştı. Mısra kendi kafasında bir şeyler yapmaya çalışıyor gibiydi ama anlaşılmayacak kadar ifadesini korumayı biliyordu. Her ne olursa olsun gözetimim altında ayırmayacaktım. Bu kız fazla kurnazdı.
"Anlaştık o zaman Gürkan sana ne yapman gerektiğini anlatacak." dediğimde vücudunu düzgün hale getirerek bakışlarını Gürkan'a dikti. Gürkan ise masada duran bir kaç evrakı eline alarak inceledi ve bize baktı. Az önceki konuşmadan sonra gözleri ikimizin arasında kayıp gidiyordu.
"Mısra Demirci'nin yerine yeni bir kimlik gelecek yani ismini değiştireceğiz. Adın bundan sonra Lena Asel Gediz olacak. Kimliğin hazır fakat son değişiklik yüzünden Asel Gediz olarak kimliğinde yer alıyor bu durumu düzeltemeyiz. Gerekli sağlık belgelerin de hazır. Bunu dışında sana sormam gerekiyor çünkü herhangi bir bilgi bulamadım. Sağlığınla ilgili bir problem var mı?"
Mısra'nın dikkatlice dinlemesi ve odağıyla göz temasını kurması iyi bir dinleyici olduğunu gösteriyordu.
"Hayır herhangi bir hastalığım yok."
Gürkan onaylayarak devam etti.
"Peki. Liseni bitirmiş olarak göstereceğim. Özel bir üniversiteye de kaydını yaptıracağım. Bir sorun var mı?"
"Seçtiğim bölüme göre özel üniversitenin kapsamlı olması gerek. Bunun dışında bir problem yok."
Zeki ve kuralları iyi oynayan bir kız. Hafifte olsa biraz güldüm. Mısra bunu fark etmiş olacak ki gözleri hafiften bana kaydı.
"Evini biz ayarladık. Sürekli gözetim altında olacaksın. Şu anda alışveriş için ufak tefek hazırlık yaptık. Onun dışında ihtiyaçlarını gidermen için her ay sana vereceğim hesap kartına paran yatacak ve yanındaki korumandan birisi sana her ay bir zarfın içinde elden para verecek."
Gürkan ara verip elindeki dosyayı biraz daha karıştırırken Mısra eliyle alnını ovaladı.
"Aynı zamanda ben her yılda bir veya her ay da bir yani vakit bulunca yanına geleceğim ve bir gün boyunca yanında kalacağım." diyerek devam ettim.
"Gideceğin şehre gelirsek Antalya. Burada okul hayatını okuduktan sonra tekrar İstanbul'a gelip Akmerkez Hastanesi'nde çalışabilirsin."
Mısra ağzını açıp bir şey söylemek istediğinde nasılsa ne söyleyeceğini biliyordum.
"Çalışma hayatın başladıktan sonra da peşini bırakmayacağım."
Mısra kafasını kaldırarak bana baktı. Gözleri hafif kararmış anlı ovalamaktan kızarmıştı. Sadece benim duyabileceğim bir fısıltıyla bana doğru eğilerek
"Ailemin kemiklerini toplayamayacağıma göre yola koyulalım."
Ay kalpli bir kızın ayına mahkum olduğunuzda kralın demirlerden sıyrıldığınız vakit bu zamandı. Ben bir morg odasında intikamla meleği karıştırarak ortaya hangi mevsimde açacağını bilmeyen bir çiçek bırakmış, gezegendeki bir ayda kral olarak hükmümü sürmüştüm. Ben işte o zaman Mısra Demirci'nin yeni kimliğiyle ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Cinayeti küle çevirip delileri yok ettiğinizde arkadaki zaaf parçalarını da bırakmamalıydınız. En büyük kaleniz onlar yüzünden yıkılabilirdi.Okuduğunuz için teşekkürler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Böyle Hatırla
Teen FictionRuh bedenin ardındaki bir denizdi; kelimeler kifayetsiz, yaşam bir arzuydu. Ben ölümün kirli oyunu, Ben ölümün bir parçasıydım. Ay ışığındaki çömez kızın bakışları bana aitti. Herşeyin başladığı bu beyaz koridor ve sarmaşık parkında hayatımı mahvede...