"Sağ baştan say!"
"Emredersiniz, Bay Matarazzo!"
Genç kız, onların bu hâline kıkırdadı. Herkes mutluydu. Yüzleri gülüyordu. Genç kızın mutlu olmasının sebebi, onlar; onların mutlu olmasının sebebi, genç kızdı.
"Sophia Lillis!"
"Wyatt Oleff!"
"Jack Dylan Grazer!"
"Millie Bobby Brown!"
"Chosen Jacobs!"
"Noah Schnapp!"
"Jaeden Lieberher!"
"Ve ben de herkesin bildiği üzere Gaten Matarazzo!"
Sadie, onların bu komik hallerine daha fazla dayanamayarak kahkaha atmaya başladı. Onun bu şekilde güldüğünü görünce herkes seviniyordu.
Sadie'nin başucunda duran annesi Rose, elini kızının saçlarına koydu ve mutlulukla okşadı.
Fakat aralarında olmayan biri vardı ki o da Finn idi.
Genç, hastanenin önündeki banklardan birine oturmuştu ve hıçkırıklar içinde ağlıyordu. Sevdiği kızı öyle görmeye dayanamıyordu. O, bunu haketmemişti. Ona bakan insanları umursamadan tekrar şiddetli bir hıçkırık kopardı dudaklarından. Burnunu çekti ve dirseklerini, dizlerine yaslayarak hafif bir tempoda sallanmaya başladı. Dudağının kenarını ısırdı. O sırada buğulu gözleri, hastanenin otoparkından bu tarafa doğru gelen üç kişiyi gördü. Ayağa kalkıp yanlarına gitmek ve buraya nasıl geldiklerini sormak istedi ama o kadar kötüydü ki durumu, bunu başaramadı. Aksine, o üç kişiyi görünce aklına haberi aldığı gün geldi ve ağlaması iki kat daha şiddetlendi.
Gözleri kızarmış olan Ayla, koşarak Finn'in yanına gitti ve yanına oturarak sıkıca ona sarıldı. Finn'in başını omuzuna yasladı ve o da ağlamaya başladı.
Jack ve Malcolm dolu gözleriyle onları izledi. Finn'i uzun zamandır hiç böyle görmemişlerdi. Hele Ayla... İkisi çocukluk arkadaşıydı ve Ayla, Finn'i buna benzer bir hâlde gördüğünü bile hatırlamıyordu.
Aradan birkaç dakika geçti.
Ayla, Finn'i kendisinden çekti ve yüzünü inceledi.
"Durumu nasıl?"
Finn, cevap veremedi. Daha doğrusu o gücü kendisinde bulamadı. Sadece aşağı yukarı başını salladı.
"Şükürler olsun." diye mırıldandı, Malcolm.
"Hadi gidelim." dedi ve Finn'in koluna girdi, Jack. Ayağa kalktılar. Finn, ilk başta biraz sendelese bile diğer kolundan Ayla tuttu hızla. Dördu beraber hastaneye girdi. Finn, onları yönlendirerek asansöre bindi, koridordan geçti ve lanet olası odanın önünde durdu.
Malcolm, kapıyı iki kere hafifçe tıklattı. Ardından kapı kulpunu indirdi ve odaya girdi. Onu görenler ne kadar şaşırmış olsa da bir o kadar da sevinmişlerdi. Malcolm'un ardından Ayla, Finn ve Jack de odaya girdi. Finn, hemen arkasını döndü.
Sadie'nin onu böyle görmesini istemiyordu.
"Ah, Tanrım!" diyerek hemen Sadie'nin yanına gitti ve sarıldı, Jack. Sadie'nin kaşları çatıldı. Dudaklarını aralayıp bir şey söylemek istedi ama Jack'in hemen ardından ona sarılan Ayla yüzünden konuşamadı.
"Bizi çok korkutun, canım." dedi ve tebessüm ederek Sadie'den ayrıldı. Malcolm, Ayla'yı kenara itti ve Sadie'ye sarıldı gülümseyerek.
"İyi olmana çok sevindim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılcık Şerbeti #wattys2020
ФанфикGözlerini ilk açtığında nasıl hissettiğini asla hatırlayamazsın. Gözlerini sonsuzluğa kapattığında da bu duygu hissedilmez gelir sana. Fakat şimdi, Gerçekten anlıyorum. Çünkü biliyorum, hissediyorum ve masum bir bebek değilim. Gerçek adımı, yaşımı...