19 Nisan 2018
"Ciddi olamazsın!" diye sevinçle dizlerinin üstünde durdu ve üzerindeki çarşafı hızla yere fırlattı. Yatağın kenarında oturan ve gülümseyen Finn, başını salladı. Sadie, sevinçle çığlık atarak Finn'in boynuna atladı.
"Bu uyandığım en güzel sabah olabilir!"
Finn, Sadie'nin bu söylediğine minik bir kahkaha attı. Sadie, kollarını Finn'in omuzuna koyup yüzüne baktı ve her 'seni seviyorum' deyişinde dudaklarına kısa kısa öpücükler kondurmaya başladı. Finn, her ne kadar şaşırsa da bu hoşuna gitmişti, yalan yok. Bir süre sonra dayanamayarak elini Sadie'nin sırtına koydu ve kendine çekerek dudaklarına uzun bir öpücük bahşedip gülümseyerek geri çekildi.
"Rica ederim, güzelim. Bu kadar mutlu olacağını bilsem bu buluşmayı daha önceden yapardım."
Sadie, cevap vermeden gülümsemeye devam ederek ayağa kalktı ve dolabının önüne geçti. İçinden kendisine güzel bir kıyafet bulmaya çalışıyordu.
"Sen git ben hemen hazırlanıp geliyorum, sevgilim." diyerek eline aldığı elbiseyi incelemeye başladı, Sadie. Finn, Sadie'nin bu denli sevgi pıtırcığı olmasına fazlasıyla şaşırıyordu ama bir yandan da içinde mükemmel bir duygu vardı. Gülerek başını salladı ve odadan çıktı.
Sadie, elindeki elbiseyi oflayarak dolaba bıraktı ve kıyafetlerini karıştırmaya devam etti. Birkaç saniye sonra kapısı çalındı. Sadie, bakışlarını kıyafetlerinden ayırmadan 'gel' komutunu verdi.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu, küçük kız kardeşi. Sadie, yüzündeki tebessümle kardeşine dönüp dolabını gösterdi.
"Kıyafet seçmeye çalışıyorum, Jacey."
"Neden düşünüyorsun ki?" diyerek yanına gidip dolapta bir şeyler aramaya başladı.
"Bunları giyeceksin tabii ki." dedi ve elindeki açık renkli kot şort ile koyu gri bir tişörtü gösterdi.
"Emin misin?" dedi Sadie, kararsızlıkla Jacey'e bakarak. Dudaklarını birbirine bastırdı ve başını aşağı yukarı salladı, küçük kız. Sadie, gülümsedi ve üzerini değiştirdi hemen. Ardından saçını tarayıp açık bıraktı ve belli olmayacak derecede bir makyaj yaptı.
"Nasıl oldu?" diyerek yatakta bağdaş kurup oturmuş olan Jacey'e döndü.
"Çok güzel oldun!" dedi ve alkış tutmaya başladı. Sadie, gülümsedi ve Jacey'i kucağına alıp yanağına büyük bir öpücük kondurdu.
"Gidelim bakalım."
Sadie, Jacey'i yere indirdi ve hazırlamış olduğu ufak çantasını alıp Jacey ile odadan çıktı.
Salona girdiklerinde Finn, Caleb'ın yanından kalktı ve ona gülümseyerek daha sonra sohbetlerine devam edebileceklerini söyledi.
"Çok güzel görünüyorsun." diyerek Sadie'nin tam karşısında durdu, Finn. Sadie'nin yüzü kızardı. Jacey, koşarak Caleb'ın kucağına atladı ve abisinin yanağına büyük bir öpücük kondurdu.
"Daha fazla geç olmadan gitmek istiyorum!" dedi Sadie, heyecanla. Finn, sesli bir şekilde gülüp elini çıkış kapısına doğru uzattı. Sadie, sevinçle Caleb'a ve Jacey'e el sallayıp kapıya koştu. Beyaz converselerini hızla giydi ve kapıyı açıp Finn'i bekledi.
"Abini neden içeri davet etmedin?" diye sordu, arabada bekleyen Nick'i görünce.
"Uzun hikaye ya. Boşver sen."
Sadie, omuz silkerek Finn ile arabaya doğru yürüdü. Finn, öne ve Sadie de arka koltuğa geçti. Nick, hiç konuşmadan arabayı çalıştırdı.
Yaklaşık yarım saat sonra Sadie'nin kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Finn, arabadan inip Sadie'nin kapısını açtı ve elini tuttu. Nick'e el sallayıp karavanların olduğu yere ilerlediler.
"Aman Tanrım, Aman Tanrım, Aman Tanrım, Ama-"
"Sadie!" diyerek güldü, Finn.
"Sakin olur musun?"
"Hadi ama, Finn! Benden bunu bekleme." dedi, iyice Finn'e sokularak.
"Gel hadi."
Finn, koşturan insanların arasından geçerek diğer karavanlara nazaran en büyük olan karavanın önünde durdu. Minik merdivenleri çıktı ve kapıya vurdu. Ardından Sadie'ye gülümseyerek baktı ve kapıyı açtı. Sadie ile beraber içeri girdi.
"Selam, çocuklar."
Kahkahalarla sohbet eden 6 kişilik bir grup Finn'in seslenişiyle sustu.
"Selam, Wolfhard." diyerek ayağa kalkıp Finn'e sarıldı, Chosen.
"Hoş geldin, Sadie."
"Ho-hoş bu-buldum, Chosen."
"Senin rolünü Sadie'ye verelim, Jaeden." diyerek güldü, Jeremy.
"Selamlar Wolfhard ailesi." diyerek kahkaha attı, Jack. Finn, gülmüştü ama sinirli bakışları Jack'in üzerindeydi. Sadie'nin de hoşuna gitmişti ama kıpkırmızı olmuştu.
"Hoş geldiniz, çocuklar." dedi ve gülümsedi, Jaeden.
"Selamlar, Bayan Sink. Ben, Wyatt."
"Bilmemek ne mümkün." diyerek tebessüm etti, Sadie.
"Bu aptalların arasında tek kız kalmak çok sıkıcıydı. İyi ki geldin."
"Şimdi öyle mi olduk, Soph?" dedi Jeremy, ellerini beline koyarak. Sophia, omuz silkip ayağa kalktı ve Sadie'in yanına gitti.
"Şu mankafa seni daha önce buraya getirmeyi akıl edemedi."
"Ayıp oluyor ama."
"Hadi be." dedi ve Sadie'yi, Finn'den ayırıp ona sarıldı.
"Aman Tanrım." diye fısıldadı, Sadie. Jack ve Chosen, gülmeye başladı.
"Ne var?" dedi, Sophia. Sadie'den ayrıldı ve gülen erkeklere baktı. Ardından tekrardan Sadie'ye döndü.
"Sadie?"
Sadie'nin yüzü kıpkırmızıydı ve nefes alıyor gibi görünmüyordu.
"Neler oluyor?"
"Sadie senin en büyük hayranın, Soph," diye açıkladı, Finn.
"Seninle tanıyacağını öğrendiği zamanki yüz ifadesini görmen lazımdı. Havalara uçtu resmen."
"Yaaaa." dedi Sophia, Sadie'ye bakarak. Gözleri dolmuştu. Sıkıca Sadie'ye sarıldı.
"Ağlıyor musun sen?" diye sordu, Jaeden.
"Duygulandım."
"Ah şu kızlar." dedi Wyatt, koltuğa oturup iç çekerken.
"Bay Oleff?"
"Yani şey, Sophia senin için, yani ben-"
"Batırdın, dostum." dedi Jack, elini Wyatt'ın omuzuna atarak. Wyatt, susup başını öne eğdi.
"Neyse. Hadi biz gidelim."
Finn, başıyla Sophia'yı onayladı ve Sadie ile Sophia, karavandan çıkıp Sophia'nın karavanına doğru ilerlemeye başladılar.
"Seni çok seviyorum, Soph. Çok iyisin. Ve şu an yanında yürüdüğüme inanamıyorum."
Sophia, güldü ve Sadie'nin koluna girdi.
"Abartma, Sadie. Sen de en az benim kadar iyisin ve ben de seni çok iyi buluyorum. İkinci sezonda muhteşemdin."
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
"Tüm kalbimle."
Sadie'nin o an ki mutluluğu tarif edilemezdi.
Beraber Sophia'nın karavanına gidip uzun uzun sohbetler ettiler. Güldüler, durgunlaştılar, kahkahalar attılar.
Ve o günden sonra iki kız kardeş gibi oldular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılcık Şerbeti #wattys2020
FanficGözlerini ilk açtığında nasıl hissettiğini asla hatırlayamazsın. Gözlerini sonsuzluğa kapattığında da bu duygu hissedilmez gelir sana. Fakat şimdi, Gerçekten anlıyorum. Çünkü biliyorum, hissediyorum ve masum bir bebek değilim. Gerçek adımı, yaşımı...