9 Eylül 2018
Sakin bir geceydi. Sadie ve Noah birlikte film seçmişlerdi ve şimdi de patlamış mısırlar eşliğinde filmi soluksuz izliyorlardı.
Ve merak edenler için,
2 Eylül günü Noah, Sadie'nin yanına tam zamanında yetişti. Sadie, geride kalarak kapıdan olabildiğince uzak durmuştu ve Noah, Caleb tam kapıyı kırmaya hazırlanırken gelmişti. Tartışmışlardı ve bu tartışmanın sonunda Caleb, Noah'ı deli etmeyi başararak kavga çıkarmıştı. Kavgayı ayıran kişi ise Sadie olmuştu. Dışarı çıkmış, tüm gücüyle bağırmış ve Caleb'ın karşısına geçerek şu sözleri söylemişti: "Bir daha bana veya dostlarıma yaklaşırsan yemin ederim seni polise bile vermeye gerek duymadan kendi ellerimle öldürürüm." Bu söz üzerine Caleb bir şey söylemeden gitmiş ve Sadie hızla Noah'ı içeri alıp ona pansuman yapmıştı. Noah, Finn'i arayıp bir sorun olmadığı ve endişelenmemesi gerektiğini üzerine basa basa söyledikten sonra, tam bir gün boyunca Noah'ın Sadie'den özür dilemesi bitmek bilmemişti.
Şu an ise filmin sonuna yaklaşıyorlardı yavaş yavaş. Hiçbir şey bekledikleri gibi ilerlemiyordu filmde ve bu, onların ağzını her dakika şaşkınlıkla biraz daha aralıyordu.
"Aman Tanrım!" dedi Sadie, gözlerini kapatıp başını Noah'ın omuzuna koyarak.
"Bu iğrenç."
"Tanrım, kesinlikle iğrenç," diyerek Sadie'yi onayladı, Noah.
"Ama film mükemmel."
Sadie, göz devirdi ve o sahnenin bitmesini bekledi. Noah ise pür dikkat izliyordu.
"Miden nasıl alıyor, anlamıyorum." dedi ve göz devirerek başını Noah'ın omuzundan kaldırdı, Sadie.
"Yalnızca bir film çünkü."
"Evet ama bu sahne çok mide bulandırıcı, Noah. Tanrı Aşkına, kendi dilini kesiyor!"
"Yapmak zorunda ama!"
İkisi de sustu ve filme odaklandı tekrardan. Ve yine beklemedikleri bir şey oldu, ağızları açık kaldı.
Film bittikten sonra evi sessizlik bürüdü. Noah, sertçe yutkundu ve gözlerini kırpıştırarak elindeki kaseyi masaya bıraktı.
"Böyle bittiğine inanamıyorum." dedi, şok olmuş bir ses tonuyla.
"Film bitmedi ki ya!" dedi ve sinirle elindeki boş kaseyi yere attı, Sadie.
"Ne oluyor devamında?! Markie de mi ölüyor? Ya Olivia?!"
"Devamı yok işte, Sadie. Neler olacağını kendin kurgularsın artık."
"Lanet olsun!"
Noah, Sadie'nin bu somurtkan ve sinirli hâline gülerek ayağa kalktı ve masadakileri topladı.
"Saat geç oldu. Uyu hadi artık."
"Ah, sağ ol, baba(!)"
Noah, kahkaha atıp elindekilerle mutfağa gitti. Sadie ise televizyonu kapattı ve salonu toparlayıp odasına gitti.
Finn ile beraber kalmaya ve onunla uyumaya o kadar alışmıştı ki, kendi evinde olmak ve kendi yatağında uyumak ona zor geliyordu.
Derin bir nefes alıp verdi ve kapıyı kapatıp ufak adımlarla yatağına ilerledi. Film bir anda aklından uçup gitmişti.
Yatağına oturdu ve ofladı. Şifonyerin üzerindeki telefonunu alıp rehbere girdi ve Finn'i aramak için numarasını buldu. Fakat o sırada gelen bildirimle durdu: Finn, sosyal medyaya bir video atmıştı. Sadie, buruk bir tebessüm edip bildirimin üzerine tıkladı ve videoyu izledi. Finn, 'City Boy' şarkısını söylüyordu grup ile beraber. Videonun altında ise 'Bu senin için birtanem, @sadiesink_ ♡' yazıyordu. Sadie'nin gözleri doldu. Tebessümü büyüdü ve telefonu kapatıp başını tavana kaldırarak derin bir iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılcık Şerbeti #wattys2020
FanficGözlerini ilk açtığında nasıl hissettiğini asla hatırlayamazsın. Gözlerini sonsuzluğa kapattığında da bu duygu hissedilmez gelir sana. Fakat şimdi, Gerçekten anlıyorum. Çünkü biliyorum, hissediyorum ve masum bir bebek değilim. Gerçek adımı, yaşımı...