|Special|

95 4 13
                                    

6 ay sonra...

"Hayatınızda tanıdığınız herkesin, size bir şeyler katan herkesin; sizin için önemli ve asla yeri doldurulamayacak kişilerin karşınıza çıkması tesadüf değildir. Hiç böyle olmamıştır ve olmaz da. Hayatınızda yer edinen bir insan, sonra onu bir daha görmeyecek olsanız bile, size bir şeyler katarak gider. Ve farkında olmasak bile bizi biz yapan özellikleri o insanlardan alırız. Etrafınızda olan bazı kişiler size değiştiğinizi söyleyebilirler; önceden böyle olmadığınızı. Ama aslında değişmediniz. Sadece olgunlaştınız. Fikirleriniz, davranışlarınız, dış çevreye olan düşünceleriniz, dünyaya ve hayata olan bakış açınız...Hepsi sırayla, zamanla değişmeye başlar ve bu, çevrenizdekilerin düşündüğü gibi değişim değildir. Hayatınıza birçok insan girdi, bazıları gitse de hâlâ yanınızda olanlar da var ve onlar sayesinde bazı şeyleri yaşadınız, tecrübe ettiniz, hissettiniz, anladınız...daha bir çok şey sayabiliriz. Ve bu sayede olgunlaştınız. Ben de bu sayede olgunlaştım. Evet, daha küçük olduğumu ve bu konuşmanın benim yaşımdaki birine göre olmadığını düşünenler olabilir aranızda ancak ben 'önümde daha yaşayacak uzun bir hayatım var' demeyeceğim. Çünkü ne olacağını bilemem ve hiçbirimiz de bilemeyiz. Belki şu an burada olmayabilirdim. Yaşadığım kolay değildi. Çok ama çok zor bir dönemden geçtim ve çevremin de en az benim kadar zorlu bir dönemden geçmesine sebep oldum. Elimde değildi elbette ama sonuçta benim yüzümdendi. Belki bazılarınız şu an beni olayları 'abartıyor ve drama yapıyor' diyerek değerlendirebilirsiniz ama bu sorun değil çünkü gerçekte neler olduğunu bilmesi gereken herkes biliyor. Böyle bir konuşmayı yapabiliyorum çünkü yaşadım. Bu yaşıma kadar birçok insan girip çıktı hayatıma. Hepsinden ayrı ayrı, yeni şeyler öğrendim. Birinden dik durmam gerektiğini, birinden affetmem gerektiğini, birinden ağlamaktan çekinmemeyi, birinden her zaman dürüst olmayı, birinden herkesi kendim gibi iyi sanmamayı ve birinden de sevmeyi, sevilmeyi öğrendim. Ve bu saydıklarım, şu an 'ben' olmamı sağlayan özelliklerim. Biliyorum, bana yalnızca bir soru sordunuz ve ben gereğinden fazla konuştum. Bunun için kusura bakmayın ama bu konuşmayı sorunuza vereceğim cevaba bağlayacağım."

Genç kız, derin bir nefes aldı ve en önde oturup onu izleyen arkadaşlarına sonra da sevgilisine baktı. Gencin kaşları çatıktı. Muhabirler tarafından sorulan bu ani sorunun cevabının ne olacağını o, açık ara farkla herkesten daha çok merak ediyordu. Sevdiği kızın dudakları araaından duymak istediği tek kelime ise 'hayır'dı. Ama içten içe de biliyordu ki, yanıtı olumlu olacaktı.

"Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Asla da olmayacak zaten. Eski samimiyet, yakınlık veya her neyse, hiçbiri olmayacak ama evet. Onu affedeceğim. Yalnız bu affetme ufak bir selamlaşma olarak kalacak muhtemelen çünkü onunla aynı ortamda bulunup aynı havayı solumaya hazır mıyım bilmiyorum. Bazılarınız bana kızacaksınız belki," derken bakışları arkadaşlarındaydı.

"Onu asla ama asla affetmeyecek ve adını dahi anmayacak olanlar da var ve onlara saygı duymaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Çünkü haklılar. Ancak onun da yaşadığı zorlu şeyler vardı ve şimdi tedavi oldu. Bu nedenle de cevabım, evet."

Finn, sinirle oturduğu yerden kalktı ve salonu terk etti. Kapıdan çıkarak geniş koridora geldi ve elleri yumruk şeklindeyken gözlerini kapatıp derin nefesler alıp vermeye başladı. Sevdiği kız için ve onu kırmamak için sakin kalması gerektiğini biliyordu ama bu, elinde değildi. Konu o herif olunca sinirlerine hakim olamıyordu.

"Ne oluyor, Finn?"

Finn, arkasını dönerek yanına gelen Dacre'ye baktı.

"Sadie'yi duymadın mı? Nasıl affedebiliyor, Dacre? Aklım almıyor!"

"Nasıl affettiğini de söyledi, Finn. Aynı ortamda bulunmayacak ya da konuşmayacak. Yalnızca selam vermekten bahsetti."

"Tanrı aşkına, bunu normal bulmayan tek ben miyim? Sadie şu an burada bile olmayabilirdi, Dacre! Onun yüzünden!"

Kızılcık Şerbeti #wattys2020 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin