Episode 12

490 45 6
                                    


Günlerden güzel bir cumartesiydi. Geç kalkmanın verdiği o güzel his cidden mukemmeldi.
Bugün Iseul ile güzel bir Seoul turu yapicaktık ama Jimin'in güzel bir önerisine göre hep birlikte gitmeye karar verdik genellikle bu öneriler hiç Chan den gelmez hep Jimin'den geliyordu birazcık üzülmüyorda değildim.
Iseul ile hazırlanıp aynanın karşına geçtik. Ve fotoğraf cekildik her animiz değerliydi.

Daha sonra apartmandan çıktık ve apartmanın karşında ki parkta onları beklemeye başladık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Daha sonra apartmandan çıktık ve apartmanın karşında ki parkta onları beklemeye başladık. Birkaç dakika sonra geldiler. Ama aralarında Chan yoktu.
Dayanamayıp Jimin'e sordum.
" Şey Chan nerede Jimin?" Gülümsedi kafasıyla karşıyı gösterdi. Ahh keşke sormayıp bekleseymişim oda gelince bugün ilk durağı olarak dondurmaya almaya gidiyorduk.
Chan'e geçen gün doğum gününü sorduğumda yüzünün düşme sebebini merak ediyordum. Bugün onu öğrenmek için bir kaç şey düşündüm ama ya özelse ya bana anlatmak istemezse diye düşünmekten beynim patliycaktı.
Dondurma dükkanının önündeydik herkes sırayla isteklerini söylüyordu. Sıra bana geldiğinde;
" Çikolatalı ve karamel " deyip gülümsedim.
Chan'e sıra gelince beni gösterip
" Aynısından " dedi. İçimde minik bir mutluluk olustu. Tae ve jisung birbirleri uğraşıyorlardı sıra onlardaydı. Bir an Jisung ile göz göze geldim ne yapacağımı bilemedim. Kafamı başka yöne çevirmek en iyisiydi. Onlarda alınca lunapark yolunda dondurma yiyorduk.
O sırada Iseul " Yunīku karamelin tadına bakabilir miyim? " dedi. Bu kız hep benimkilerde gözü vardı. Tam uzatırken Jimin " ben de limonun tadını merak ediyorum kimde var? " Diye sordu. Sorunun cevabını herkes biliyordu tek limon alan Iseul du. Ama onu tanıdıysan asla limonlu dondurmasını kimseye vermezdi. Bana bile zor veriyordu.
Jimin etrafında gezinirken Iseul sırf dondurmasını vermemek için limonlu kısmı bir seferde ağzına attı. Onları izlemek cidden eğlenceliydi. Lunapark'ın önündeydik. Bu arada yarım saat boyunca Iseul için ılık su aradık.
Birkaç eğlenceli şeye bindik hep birlikte ama ben Seoul' un büyük wonder wheel ( dönme dolap ) binmek istiyordum. Ancak Iseul'un yükseklik korkusu vardı oraya onu çıkarırsam. Geri sağ dönmezdi. Başka jimin sürekli Iseul ileydi jisung Tae ile şuan çarpışan arabalara biniyorlardı.
Chan'e dönüp " buna benimle biner misin? " Diye sordum. Olumlu anlamda kafa salladı. Sıranın bize gelmesini bekledik ve geldi.
Karşılıklı oturduk. Bana bakıyordu, ben de ona. Yavaş yavaş yükseliyordu. Bense öylece dışarıyı izliyordum. O an aklıma geldi her şeyi sormak ve öğrenmek istiyordum onun hakkındaki her şeyi...
" Chan " ona seslendim uzaklara baktığın gözlerini gözlerimin içine odakladın.
" O gün doğum gününü söylerken ..."
Devamını biliyormuş gibi sözümü yarıda kesti.
" Önemli bir şey değildi. " Dedi geçiştirmeye çalışıyordu. Tamamen ona dönerek;

" Bak biliyorum o minik dükkanda tanıştık daha sonra okul ve birkac minik anımız oldu senin için böyle olduğunu biliyorum ama benim açımdan öyle değil. Ben-benim icin sen çok değerlisin. Yani şey istediğimi bana anlatabilirsin seni üzgün görmek istemiyorum beni anlıyorsun değil mi?"

Öylece bakıyordu bu cesaret bir daha asla gelmiyecekti adım gibi emindim.Yavaşça konuşmaya başladı;

" Küçükken hep birinin doğum günümü kutlamasını beklerdim ancak kimse hatırlamazdı bile, babam her baba gibi çok çalışırdı annem ise mesaisi bittiginde ben çoktan uyuyor olurdum. Hepsi çok yoğundular. Ben hep benim için minik bir doğum günü partisi hazırlar diye düşürken bir baktım ki çoktan o çocukluk anıları havada kalmış ve büyük biri olmuşum. O nedenle doğum günümü söylemeyi pek sevmiyorum. "

Kitapki cümle doğruydu...

Bir şeyle kalkıp yanına oturdum. Bu harekete oda şaşırmıştı. Bende tam olarak ne yaptığımı bilmiyordum. Ama ona sarılmak istiyordum. Ve sarıldım.
Önce tepki vermedi yanlış bir şey yaptığımı düşünüp geri çekileceğim sırada sende sıkıca sarıldın kulağıma fısıldadın

" Hep bana öyle sarılır mısın ? "

Gözlerim dolmustu;

" E-evet sarılırım. "

Ne ara bu hale gelmistik, bilmiyordum ama suanki halimden o kadar mutluydum ki...

Yavaşça birbirimizden ayrıldık gülümsüyordun her zamanki gülümsemenden farklı olan tek şey
" göz yaşların" dı. Ama kim bile bilirdi ki bu halinle bile sana tekrardan aşık olacağımı...

Günün sonunda onunla daha yakındık, kapının önündeyken yine sarıldık ama bu diğerlerinden daha anlamalı bir sarılmaydı. Eve girdiğimizde Iseul her şeyi aşağıdan gördüklerini söyledi bunu hiç düşünmemiştim. Ona defteri ve herşeyi anlattım. Ve bana şimdi tekrar bak bakalım yine değişmiş mi diye sordu arka arkaya hiç değişmedi ama artık o konuda emin olamıyorum. Ama değişmemişti.

" Sana dokuzuncu sorum,
Sana tekrar sarılabilir miyim? "

Caramel Macchiato { BANG CHAN }Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin