Episode 11

541 47 18
                                    


O günün sabahı dün olan olayları tamamen unutmuş bir şekilde pozitif uyandım, yani kısmen. Bugün güzel bir gün olacağını hissediyordum. Okula gitmek için yerimden kalktım ve üzerimi değiştirdim her zamanki rutinlerdi.
Iseul ile kahvaltıdan sonra okula gitmek için evden çıktık. Bugün sabah kahvemi minik dükkandan alicaktim. Heycanli değilim dersem yalan olabilirdi. Iseul da ilk defa görücekti.
Onu gördüğüm ilk yer...
Dükkandan içeri girdiğimizde o kahve kokusu insanı cidden büyülüyordu. Bir an onunla olan tüm o anılar gözümün önündeydi. Kahvelerimizi alıp minik dükkandan çıktık.
Orası benim için değerliydi.

Okula gitmek üzereyken arkadan biri seslendi. " Bizi de bekleyin! " Arkamızı dönünce seslenen kişinin Jimin olduğunu anlamak uzun sürmedi. Bir kaç dakikada yanımıza gelmişlerdi. Jimin ile Iseul, ben ile Chan ve onun yanında Jisung vardı. Jisung " Tae' yi nerede bekliycektik? " Diye sordu. Chan ona dönerek " okulun bahçesiydi sanırım " deyip güldü.
Gülüşüne öylece gülümsemem normal miydi?

O an bana döndün ve kahvemden bir yudum alabilir miyim diye sordun. Sonrada bir anlığına " Caramel Macchiato değil mi? " diye sordun. Kafamı olumlu anlamda salladığımda gulumsedin hep gülümse çünkü sana çok yakışıyor...
Kahvemi sana uzattığımda bu sabah dudağıma sürdüğüm çilekli pembe ruj bulaşmıştı. Önce bu durum yüzünden içmez diye düşünsemde kahveden büyük bir yudum aldın. Memnun görünüyordun. Kahveyi bana uzatırken
" Şey biz şimdi öpüşmüş mü olduk? " Diye sordun. O an cidden yüzüm yanmıyordu. Alev alıyordu. Cidden böyle durumlarda kalbim neden dışarı çıkıp dolaşmak istercesine atıyordu. Kahveyi elinden yavasca alırken onun minik kahkahasını duydum, daha da utandırmak istiyordun beni.
Ama yinede cidden öpüşmüş mü olduk biz şimdi :))
Yolda yürürken bir ara Iseul ile Jimin'i dinledim Chan'a bakarsam utanıyordum gerçi en son bana bakıp gülüyordu.
Jimin Iseul'a neden ona kahvesinden bir yudum içmesine izin vermediğini soruyordu bahaneside benim Chan'a kahvemi vermiş olamamdı gülmek istesem de gulemiyordum.
En son Iseul durup Jimin'in ağzına kahveyi dayadı. Iseul gayet ciddi bir tavırla Jimin'e bakıyordu Jimin ise gayet durumundan memnundu. Chan ve bende onlara bakarak gülüyorduk o sırada Jisung " okula geç kalicaz ayrıca galiba Tae' yi unuttunuz " dedi. Iseul Jimin'in ağzından kahve bardağın çekip söylenmeye başladı " Görüyor musun Yunīku hepsini içmiş yaa " ne demeliydim ki zaten bir şey diyemeden kahkaha attım, iyiki gelmişti...

Okula ulaştığımızda Tae çoktan gelmişti. Hemen sınıflara gittik sabah sabah Biyoloji dersi ile mutluluğum ikiye katlandı ciddiyim biyolojiyi çok severim. Ama Chan benimle aynı fikirde değildi uyumak ile uyumamak arasında bir yerlerdeydi.
Ders sonunda ben Iseul ile kantine giderken ona baktıp çıktım, defterine bir şeyler karaliyordu. Iseul ile merdivenleri inerken ona doğru dönüp " Iseul biriyle aynı kaptan bir şey içerseniz öpüşmüş mü oluruz ? " Diye sordum o an aklıma geldi, Jimin de onun bardağından içmişti. Öldüm ben...

Bana aniden döndü " Tabi ki de hayır yok öyle bir şey ben zaten öyle şey yapmam o istedi beni biliyorsun ... " Yarım saat açıklamaya basliyacağını bildiğim için sözünü yarıda kestim " Chan benim bardağından içip bu soruyu sordu yani ne biliyim öyle mi oldu şimdi ? " Yüzünde ki sinsi gülüşü görmeniz gerekiyordu. " Olabilir sonuçta fiziksel olmasada aynı yer sonuçta " deyip güldü.

Beni gerçekten seviyor muydun?

Defterdeki yazı da aşığın elindeydi diyordu ama ben defteri Chan'ın elinden değil Jisung dan aldım.

Yoksa, Jisung ve ben yok artık. Bu imkansız ama defterdeki hiçbir cümle şuana kadar yanlış değildi.
Bu konuyu unutmalıydım.
Bütün bir gün Chan ile yaşadığımız o güzel sabah aklımdaydı bundan sonra hep kahve almaya karar verdim. Ayrıca Jimin'in teklifi ile her gün aynı yerde buluşup okula öyle gelicektik. Bu gerçekten güzel bir fikirdi.

Bütün düşüncelerden beni senin sesin ayırdı
" Ne düşünüyorsun? " Bu kadar belli mi ediyordum. Bana odaklanmış bakıyordun keşke hep öyle baksan bana.
" Hiç öyle dalmışım. " Diyip geçiştirdim ama mutluydum.
Onu her sabah gorucegim düşüncesi bana huzur veriyordu.

Okul bittiğinde Iseul yine aynı yerde çizim yapmak istediğini söyleyip gitti. Bende eve gitmek için hazırlandım.
Ve okulun bahçesine indim, Chan okulun kapısına dayanmış birini bekliyordu. Ona doğru yürümeye başladım. İki üç adım kala yaslandığı yerden doğrulup bana doğru gelmeye başladı yanıma geldiğinde " Hiç gelmiyceksin sandım " dedi.
" be-ben mi? Be-beni mi bekliyordun ?
Olumlu anlamda kafasını salladı " gitmiyor muyuz ? " Diyerek yolu gösterdi.
Yolda her zamanki gibi derslerden konuştuk onunlayken fark ettim de vakit çok çabuk geçiyordu.
Kapının önündeydik. Bir şey düşünüyordu belliydi dayanamadım sordum " ne düşünüyorsun bana söyleyebilirsin " gülümsedi;
" Doğum günün ne zaman? Sadece merak ettim de "
Bir anlık heyecanla ;
" 23 Temmuz " çıktı gülümsedi ama bu diğerlerinden farklıydı bütün dişlerini gördüm bir anlığına, o kadar güzeldi ki...

" Senin ki ne zaman yani doğum günün " bir cesaretle sormuştum. Biraz yüzü düştü sonra hemen topladı acaba kötü bir anısı mi vardı, keşke sormasaydım diye düşünmeden kendimi ala koyamadım.

" 3 Ekim " dedi sakince.
İkimizin doğum gününe az kalmıştı.

Sonra yavaşça sarılıp ayrıldık yine onun bana el sallayışını ve gidişini izledim.

Eve girip odaya çıktım. Yatağa oturup dışarıyı seyretmeye başladım. Defterimi masanın üstünden alıp son sayfasına baktım .
Eski yazı duruyordu ama altında başka bir cümle daha vardı bu ilk kez oluyordu;

" Doğum günleri ne kadar yeniliği ve umutları çağrıştırsa da, bazıları için eski anılar ve acıyı çağrıştırır... "

Caramel Macchiato { BANG CHAN }Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin