5.bölüm Çilekli süt beni bekliyo.

25 8 2
                                    

2 gün sonra...
Okyanus
Her sabah olduğu gibi grupça okula gidiyoduk. Bugün herkes suspustu. Bende sıkıldım. O an sıkıntıdan aklıma gelen ilk şarkıyı -kimler gelmişi- söylemeye başladı. Bir kaç saniye bana bönbön baktıktan sonra onlarda eşliketti. Geçtiğmiz yol tenha olduğu için rezil olma kaygımız yoktu. Gerçi insanlar olsada pek kaygımız olmazdı.
Deniz
Okula geldik. "Ya girmeyelim bugün derslere noğlur." Dedi ceylan. "Bakın son senemiz. Ayrıca müdür bizi atmak için her fırsatı değerlendiriyo." Dedi tuna. Haklıydı. İstemeyerek sınıfa çıktık.

Zaman su gibi akıp geçti dersem yalan olur. Daha altıncı dersin tenefusündeyiz. Yani daha iki ders var demek. "Kantine inmek isteyen varmı?" Dedim. Şuan beni tek rahatlatcak şey çıkolataydı. Belki çilekli sütte olabilir. Okyanus dışında kimse gelmek istemedi. "Ya gitmişken banada bir su alsana." Dedi barış. "Fırsatçı. Tamam neyse. Alıyım." Dedim. "Adamsın." Dedi parmağıyla beni işaret ederek. Kulaklığmı takıp kafamıda yere doğru eğerek yürümeye başladım. Yürürken birden kafamı birşeye çarptım. Kafamı hafifçe kaldırıp gözlerimi açmadan elimle anlımi sıvazladım. "Burda duvarmı varmış ya?" Dedim. Sonra gözlerimi açmamla şok olmam bir oldu. Çarptığım şey duvar değil rüzgardı. Ağzım beş karış açık kaldı. O ise boşbos bakıyodu. Kulaklığmı kulağımdan çıkartıp yutkundum. Arkama baktığımda okyanus dudağıni oynarak "bıravo" diyodu. Aynen bıravo bana. "Öyle önüne bakmadan yürürsen birilerine çarpman gayet normal. Senin gibi aklı beş karış havada olan insanlara sokağa çıkma yasağı koymalılar. Bir yıl öncede kendini arabanın önüne atmıştın. Ölmek mi istiyosun?" Dedi. Aslında ozür dilemeyi düşunüyodum. Ama onun laflarını altdan alamazdım. "Allah allah. Asıl senin orda neyşin var. Köşede dur. Asıl senin gibi öküzlere dışarı çıkma yasağı koymalılar. Hatta üstüne "dikkat heran tepe bilir" yazmalılar. Herkesin güvenliği açısından." Dedim. Bunu okadar hızlı söylemiştimki ben bile takip edememiştim. "Senin normal şartlar altında özür dilemen gerekiyodu." Dedi. "Sen öküzlük yapmadan önce evet özur dilicektim." Dedim. "Ben öküzlük yapmadım. Sadece yolda önüne bakman gerektiğni söylüyorum. Yoksa gerçekten ölceksin." Dedi. "Tam birşey söylüyodum ki arkasıni dönüp gitti. Bir kaç saniye sinirle tepindikten sonra okyanusun yanına gittim. "Kızım neden uyarmıyosun?" Dedim sinirle. "Uyardım. Müziğin sesini nekadar açmışsan artık hiç birşey duymuyosun." Dedi. Haksız çıkcağım belliydi. Zaten haksızdım. Oyüzden sustup yürümeye başladım. "Ha buarada." Dedi beni durdurup. Nevar dercesine yüzüne baktım. "Şu kaza olayı ne?" Dedi. "Sonra anlatırim." Diyip geçiştirdim. "Biseydaha var. Dedi. "Nevar. Hadi ne söyliceksen söyle. Çilekli süt beni bekliyo." Dedim. "Vucudu iyi galiba. Yani duvar sandığna göre." Dedi sırıtarak. "Okyanus!" Dedim sinirle. Kahkaha atıp "Tamam tamam." Diyip sustu. Saate baktım. Daha beş dakka vardı. Çilekli süt alıp bir masaya oturdum. Yaklaşık bir ontane çilekli süt içtikten sonra zil çalmıştı. Bir kaç tane daha alıp sınıfa çıktık. Sanırım bugün boyunca çilekli süt içcektim. Arada böyle krizlerim tutar. Son iki ders boştu. Sütün kutusunu bir şişirip bir indiriyodum. Boş kutudan sıkılıp yeni bir çilekli süt içmeye başladım. "Kanka biraz daha içersen tuvalette çilekli süt işiceksin." Dedi barış. Boşta bulunup güldüm. Tabi gülerken ağzımdaki çilekli sütte yusuf ve barışın yüzüne şıçradı. Gülmemek için dudaklarımi birbirine bastırdım. Diğerleri ise kahkaha larla gülüyodu. "Sayende yüzümü yıkadım. Saol." Dedi yusuf. Peçete çıkarıp yüzünü sildi. Barışta aynısını yaptı. Bende kendimi daha fazla tutamayıp gülmeye başladım. Onlarda fazla dayanamayıp gülmeye başladı.
Okyanus
Akşam eve gittiğimde herzamanki gibi kimse yoktu. Zaten abimle ikimiz yaşıyoduk. Koltuğa yayılıp televizyon izlemeye başladım. Televizyonda güldür güldür hariç hiç birşey olnadığından izlemek zorunda kaldım. Aslında fena değildi.

Kapının açılma sesiyle uyandım. Saat ikiydi. Yine televizyonun karşısında uyuya kalmıştım. Gelen abimdi. Ama nolur nolmaz diye konturol etmek için salondan çıktım. "ABİ!" Dedim panikle. Abimin dudağı kanamış gözü mosmor olmuştu. Yani kisacası heryeri yarabere içindeydi. "Ne bağrıyosun yok bişey. Yat hadi sen." Diyip ilerlemeye başladı. Hemen önüne geçtim. "Okyanus gerçekten hiç halim yok oldumu abim? Sonra konuşalım." Dedi abim. Fazla ısrar etmedim. Ama bunun sonu gelmeliydi. En azından nedenini bilmeliydim.
Deniz
Poyraz abim ben salonda oturuyoduk. Dediğim gibi bugün çilekli süt krizim tuttuğu için sabahtan beri çilekli süt içiyodum. Poyraz resim yapıyo abim ise telefonla uğraşıyodu. "Deniz yeter. Biraz daha çilekli süt içersen çilekli süt veren ilk insan olarak tarihe geçceksin." Dedi abim. "Aaa. Ablam inekler gibi süt mü vercek?" Dedi poyraz şaşırarak. Abim güldü. "Yok kardeşim. Abin öylesine söyledi." Diyip çilekli sütü içmeye geri döncektimki bittiğni yeni farkettim. Mutfağa gidip çilekli süt aradım ama bulamadım. Koşarak salona girdim. "Abi çilekli süt bitmiş." Dedim. "E napıyım." Dedi. "Alıp geliyim mi?" Dedim sevimli olmaya çalışarak. "Bu saate." Dedi kaşlarını çatarak. "Abi saat daha dokuz. Ayrıca mahallenin her bir yerinde adam var. Sanarsın cumhur başkanlığı sarayını koruyolar." Dedim. Mahalledekilere güvendiği için ikna oldu. Ayakmabılarımı giyinip evden çıktım.
"Dizman." Diyip el salladım. Oda bana el salladi. Sokaktaki herkese selam verdim. Sonunda bakkala gelmiştim. "Osman abi." Dedim bakkala girer girmez. "Çilekli sütmü?" Dedi benim sesimi duyar duymaz. Ben bu saatte buraya geldiysem çilekli süt için gelmişimdir. Tabiki dedim. Sonra kapıdan içeri rüzgar girdi. Rüzgarı görünce sinirle önüme döndüm. Poşetimi alıp çıktım.
Rüzgar
"Evde birşey kalmamış. Kim arkadaşları için markete gidiyo." Dedi fıray. Hiçkimse gitmek istemedi. Herzamanki gibi ben gitcektim. "Offf. Amma uyuşuksunuz alti ustü markete gitceksiniz. Bugünlukte ben gidiyorum. Bidakene ben gitmem. Dedim. "Yav hehe" der gibisinden baktılar.
Bir kaç dakka sonra markete vardım. Ama kapalıydi oyuzden bakkala gittim. Bakkala girdiğimde denizi gördüm. Hayda. Bu nerden çıktı şimdi. Neyse. Beni görünce kaşlarını çatıp kafasını çevirdi. Son posetini alıp gitti. Bende alıcamı alıp kasaya koydum.
Deniz
Bakkaldan çıkıp yolun kenarından hızla yürümeye başladım. Tam o sırada çalılardan bir köpek fırladı. Altı yaşında büyük bir köpek bana havlamış bide üstüne beni iki mahalle kovalamıştı. Oyüzden kopekleri sevmem. Köpekten kaçarken bir yandan "hoşt" diyordum. Koşarken ayağım bir taşa takıldı ve yüz üştü yere düştüm. Yolun kenarının tamamen taş oldugnu söylemişmiydim. Köpek hala benim etrafımda koşup duruyodu. Hayatimın en kötu ücüncu anını yaşıyodum. Köpek hala gitmemişti. Etrafımda dönerek havluyodu. Kalkmaya çalıştım. Ama kalkamadım. Sinirle köpeğe bağırdım. "Git şurdan ya. Herşey senin yüzünden oldu zaten." Kopek sanki anlamış gibi oturup kuyruğnu sallamaya başladı. Yüzündede özür diler gibi bir ifade var. Dizim resmen pert olmuştu. Zarzor sırt üstü döndüm. "Yardım edermisiniz?" Diye bağırdim. Bos sokağa doğru. Gözlerimi kapatıp beklemeye başladım. Sonra biri beni kucağna aldı. Korkuyla gözlerimi açıp kıpırdanmaya başladım. "Dursana bir. Duscen şimdi." Dedi. Sonra rüzgar olduğnu anladım. Sesimi çıkartmadim.
Rüzgar
Isimi halletikten sonra bakkaldan çıkip yürümeye başladım. "Hoşt." Diye bir ses duydum. Denizin sesiydi. Belki zor durum dadir diye düşünüp yanina gittim. Gittiğimde yerde yatıyodu. Dizleri ve yüzü yaralanmışti. Hemen yanına gittim. Gözlerini kapatmıştı. Ağlıyodu. Yürüye bilcekmiş gibi durmuyodu. Kucağma aldım. Gözlerini açtığında kıpırdanya başladı. "Dursana bir. Düşcen simdi." Dedim. Sonra durdu. Onu bir kaldırıma oturttum. Dizi ve yüzu çok kötü olmuştu. "Şimdi sen burda bekle. Ben gidip yara bandı krem falan alıp geliyim." Dedim. Kafasıni salladı. Bu hali gözüme çok tatli gelmisti. Demek asi kız sevimli kızda olabiliyomuş. Aman banane. Bakkala gidip yara bandi ve krem aldım.
Deniz
"Şimdi sen burda bekle. Ben gidip yara bandı falan alıp geliyim." Dedi. Kafamı salladım. Bakkala gittiğinde bende beklemeye başladım. Sonra telefonum çaldı. Telefonumuda alıp getirmişti. Inşallah yine ukalaca konusmazda teşekkür ederdim. Abim arıyodu. Ona haber vermeyi unutmuştum. Telefonu açtım. Telefonu açar acmaz bağırmaya başladı

Sen nerdesin?!

Abi bizimkiler geldi. Onlarla biraz oturcam. Meraketme bir saat yada yarim saat sonra evdeyim.
-Onu boş yere telaşlandırmaya gerek yok diğmi-

Bak deniz...

Tamam bidaha olmaz. Hadi kapatıyorum.

Deyip telefonu kapattım.
"Havhav" yine gelmişti. Geri çekilmeye çalıştım. Ama dizim ve popom açıdığı için ilerleyemedim. Yine etrafimda dönmeye başladı. "Ya bir siktirip gidermisin nolur." Dedim. "İyimisin?" Dedi rüzgar. "İyi gibi mi gözüküyorum. Al şunu şurdan." Dedim sinirle. Köpeği dibimden aldı. Köpeği yanımdan aldığında derin bir nefes aldım. Yanıma oturup poşettekileri çıkarttı. Dizlerime baktığımda kısa picamayla evden çıkmak için yanlış günü seçtiğmi farkettim. Zaten genelde pek kısa giymem. Pamukla yavaşça dizime bastırdı. "Aaah." Bu şey gerçekten açıtıyodu. Dizimi geri çekmeye çalışınca bileğimden tuttu. "Bunu yapmazsam mikrop kapar daha fena olur." Dedi. Haklıydı.
Kremi eline sürüp yavaşça dizimi ovmaya başladı. "Aaah." Diye inledim. Eli çok hafifti. Ama yinede çok acıyodu. "Tamam. Dur az kaldı." Dedi. Sakince. O an sesi çok hoşuma gitti. İki dizimede kremi sürdükten sonra yara bandını yapıştırdı. "Teşekkürler." Dedim. Yine bir şey olmadan teşekkür ediyim dedim. "Önemli değil. Yine pamuğu eline alıp yüzüme yaklaştırdı. Yüzümü geri çekip "Buraya sadece krem sürsen" dedim ağlamaklı bir sesle "Olmaz" dedi. Omuz silktim. Yüzümü kendine doğru yaklaştırdı.
Nefesim kesilmişti. O kaşımla uğraşırken bende yüzünu incelemeye başladım. Saçları
Büyük ihtimalle koyu kumraldı ama sanırım saçını boyatmıştı. Oyüzden daha sarı duruyodu. Yani heralde. Teni normal bir renkteydi. Dudakları ise çok güzel duruyodu. Gözleri ise en güzeliydi. Açık kahverengiydi. İnsanın baktıkça bakası geliyodu. Gozlerimi çekmeye çalıştım ama birtürlu beceremedim. Kaşımada yara bandını yapıştırdı. Kalbim resmen durmuştu. "Dudağında pek birşey yok ama yinede krem sürelim." Dedi. "Tamam." Dedim kekelememeye özen gösterek. Kremi yavaşça dudağimın kenarına yaydı. "Acıyo mu?" Diye sordu. Kafamı sag sola salladım. "Tamam." Diyip sürmeye devam etti. Sürme işi bitince oda gözlerime baktı. Öylece dona kaldık. Yada ben çok heycanlandığımdan dünya durmus olabilir. Zarzor gözlerimi çektim. "Havhav" "Ya bu yine geldi." Dedim kendimi geri çekerek. Rüzgar "gel oģlum." Diyip köpege gel isareti yaptı. Köpekte koşarak kucağna atladı. "Ya gonder şunu!" Diye ciyakladım. "Ya şuna baksana nekadar tatlı ayrıca neden korkuyosunki bu hayvandan." Dedi. "Kucükken beni kocaman bir kovalamıştı. Tam beni yicek tipi vardı. Beni iki mahalle kovaladı. Bir dakika ben neden sana bunu anlatıyorum ki?" Dedim sinirle. "Bak ama bu o köpeğe benzemiyo." Dedi köpekle kendi yanağni birleştirip. Sonra köpek onun yüzünu yaladı. Hakliydi aslında. Çok tatli ve kuçuktu. Yani okadarda kuçük degildi. Kahverengi tüyleri ve siyah gozleri vardı.

 Kahverengi tüyleri ve siyah gozleri vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Neyse ben gidiyim." Diyip ayağa kalkmaya çalıştım. Bana yardımcı oldu. Sonra evime kadar bırakıp gitti.

İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin