21. BÖLÜM

160 16 10
                                    

Utançla başımı eğdim. Ama üzgün değildim. Günün eğlencesi bana yeterince yüzsüzlük kazandırmıştı. Kafamdan yere düşen kornişon ile yere eğdiğim başımı kaldırdım. Mert öfke ile bana yaklaşıyordu. En son yanıma geldi ve sanki hakkı varmış gibi soru sordu.

"O çocuk ile niye sürekli berabersin ?"

Başımı yana çevirdim. Sinirle küfredip yanımdan ayrıldı. Arkasından seslensem de hiç bir şey söylemeden gitti. Daha sonra durup arkasını dönüp gözünü kıstı.

"Ne halin varsa gör !" diye kükredi.

Hiç umrumda olmayan durum karşısında üzgün gibi gözüküyordum. Evet ona yalan söylemiştim, ama çok güzel bir gün geçirmiştim. Omuz silkip arkamı döndüm. Kafamı yere doğru sallayıp içinden bir kaç malzeme dökülmesini izledim. Sonra da eve doğru geçtim. Kimsenin beni görmemesi için dua ederken asansöre binip eve geldim.  Saate baktığımda annemlerin çoktan gelmiş olduğunu düşünüp kapıyı açtım. Yaklaşan ecelime razı gelip banyoya geçiyordum ki gözüm kapımın üstündeki kağıda takıldı. Yavaş adımlarla yaklaşıp pembe renkli yapışkan kağıdı çıkardım.

Kızım bizim işimiz var. Aslılardayız. Merak etme bizi. İstersen Aslı'yı ara beraber kalın.

Notla birlikte evde çılgınca ettiğim dans ile yerlere döktüğüm mısırları topladım. Daha fazla sallanmadan banyoya geçip yaklaşık üç saat orada kaldım. En son banyodan çıkıp odama geçtim.  Üzerime omuzlarımı açık bırakan bol bir tişört ile gene bol bir eşofman giyip havlumu kuruması için ipe attım. Saçımı kurutmayıp saç havlumu sardım. Elbisemden asla çıkmayacak lekelere bakıp üzgün bir şekilde bir poşete koydum. Gül gibi elbisem çöp olmuştu. Oysa alalı bir hafta anca olmuştu.  Pizzamı yemek yerine atmayı tercih ettiğimden karnım aşırı açtı. Ama saat on olmuştu ve tekken bir şey de sipariş edemezdim. Dolabı açıp yemek var mı diye baktım. Hiçbir şey olmayınca ve canım dolapta olan atıştırmalık hiçbir şeyden istemeyince mızmızlanarak yerime oturdum. Telefonuma mesaj geldi. Eray ismi ile yerimden kalkıp heyecandan mesajı açamayı unuttum. Daha sonra tekrar oturup sakin olmaya çalışır bir vaziyette mesajı okudum.

'Dışarı çıksana annenler kızmasın diye diyorum. Bir şey verip hemen gideceğim. On dakikaya oradayım. '

Ben de cevap verdim.

'Annemler evde değil. Yukarı çıkıp verebilirsin.'

Hemen gelen cevaba baktım.

'Tamam. Aç mısın ?'

Güldüm.

'Çok.'

Cevap gelmeyince telefonu oturduğum yere atıp bu halde kapıya çıkamayacağım için odama yöneldim.

Kapı zili ile ayaklarımı sürüye sürüye kapıya baktım. Üstümü bile değiştirememiştim. Kapıyı açtım ve benim aksime yeterince hoş duran Eray'a utanarak baktım. Gülümseyip burnumdan bir makas alınca sinirle burnumu elinden kurtardım. Elindeki poşetlere baktım.  Tabi ki ilk dikkatimi çeken pizza olmuştu.

"Sana da selam Ezgi, hoşbuldum."

Tek kelime etmediğim aklıma gelince gülüp kapıyı araladım .

"Gelsene."

Kafasını iki yana salladı.

"Ben bunları verip gideyim, bu saatte uygun olmaz."

Kibar şey seni yerim. 'oha'

"Peki." dedim sadece. Poşetleri uzattı.

Hadi pizzayı anladık, diğeri neydi ?

SEÇ BİRİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin