24. BÖLÜM

124 19 10
                                    

Arkadaşlar bu bölümü her zaman hikayem hakkında yorumları olan ve  ilgili olan arkadaşım 'betul_01' adlı şirin okuyucuma ithaf ediyorum.  İyi okumalar :)

Tam altı gün. Altı gündür Eray'dan tek bir haber alamıyorum. Evine gitmeyi düşündüm, aslında hala düşünüyordum ama olabilecek bir şey gibi değildi.

Hem tüm yüzsüz halimle Baran'a ona bir şey vermesi ve evini bilmediğim için vermeyeceğimi söyleyip projemizin yedek dosyasını ve arasına 'beni araması gerektiği' yazan bir not sıkıştırmıştım. Baran ise 'Annesi, "Evde yok ne zaman gelir bilmiyorum. Çok sinirli ve en son bu kadar sinirli olduğunda iki hafta etrafta yoktu. " dedi.' diyince Eray'dan kim bilir kaç altı gün daha haber alamayacağımı biliyordum.

Neye sinirli olduğunu anlayamamıştım aslında tam olarak.  Sonuçta herhangi bir nedenden dolayı çekip gidilmez. Belki de onun için herhangi bir neden değildi onu da bilmiyordum. Aslında bir yandan hoşuma gitmiyor değildi.  Sonuçta sevdiğim erkek benim ondan çekindiğimi ve başka birini sevdiğimi sandığı için sinirleniyordu. Hoş olabilirdi ama bu kadar uzun sürmeseydi. Yatağın üzerinde yatmaktan uyuşmuş vücudumda tek faaliyet gösteren organ beynimdi ve o da sadece olumsuz düşünceler ile içimi karartıyordu.

Belki de iki saattir gönderdiği bileklik ile oynayarak yatıyordum. Zilin çalması ile yerimden sıçradım. Kalbim deli gibi atıyordu, belki o gelmişti. Üzerimdeki ayıcıklı pijamayı aldırmadan kapıya koştum.

Hızla kapıyı açıp yüzümün tam bir metre düşmesini ve Eray'ı sinirlendirmeyi sağlayan Mert'e resmen parladım.

"Ya sen ne yüzsüz birisin. Hangi sıfatla geliyorsun ? Defol git."

Babamın öksürüğü ile ağzımı kapattım.  Onu da önemsememeliydim. Beni aşağılayan birinden çekinemezdim. Zaten o günden beri tek kelime bile konuşmamıştık.

Tekrar yüzü düşük Mert'e döndüm.

"Şimdi çek git. Anlıyor musun ?"

Mert gözlerini kaldırdı ama gözlerimi bulamadı boynumda takıldı. Utanıyordu. Daha çok utanacaktı.

"Ezgi biz arkadaşız. Beni dinlemen lazım. "

Aslında sesi soru sorar gibiydi.

Bizi çaktırmadan izlediğini sanan babama baktım. Resmen meraktan çatlıyordu ama gazete okur gibi duruyordu.

"Arkadaşlığımızı bitirdin Mert ! Senin gibi biri ile bırak arkadaşı, apartman komşusu bile olmak istemiyorum. "

Kapıyı suratına kapattım. Babamın yanından geçerken ona baktım. 

"Ezg-"

Tabi ki babama devam etmesi için izin vermeyip merdivenlere tırmandım. O da tekrar seslenmedi. Yaptığı ya da söyledikleri unutulacak gibi değildi ve ben yalan söyleyerek suçlu da olsam şuan haklı konumdaydım. O da gururuna yediremediğinden olsa gerek özre benzer tek bir laf etmiyordu. Zaten ben de odamdan çıkmıyordum. Hayatımda yokluğu o kadar belliydi ki Eray'ın. Tamam zaten her gün buluşmuyorduk ama mesajlaşıyorduk. Ya da sosyal paylaşım sitelerinde konuşuyorduk. Belki de aramız iyi diye fazla konuşma gereği duymuyordum. Ama şimdi küs olduğumuzdan daha kötü geliyordu onsuzluk.

Ayaklarımı sürüyerek odama vardım.  Kapıyı açıp yatağa zıpladım. Kollarımı yana doğru açıp başımı bilekliğin takılı olduğu bileğime çevirdim. 'Demek ki bana ait hiçbir şeyi yanında istemiyormuş' dedim sessizce.  Sonra nereye gideceğini düşündüm.

Herhalde sahil kenarına kamp kurdu.

İçimdeki Ezgi haklıydı. Eray hakkında bildiğim bir şey benim gibi dertlerini denize anlatmasıydı. Ama bu sefer farklıydı. Ciddi anlamda yoktu. Çünkü birçok kez oraya gitmiştim. Belki onun beni unuttuğu gibi unutmalıydım onu aramızda çok bir şey geçmemişken. Telefonum çalmaya başladığında Aslı arıyor diye sevindim.  Bir tek onunla konuşuyordum çünkü.  Annem de bu hafta pek yoğundu zaten canımın sıkkın olduğunu bile farketmiyordu. Babam desem tek kelime bile konuşmadık. Aslı her şeyimdi. Nedensiz güvendiğim tek insandı. Öyle de kalacak gibiydi çünkü Mert de güvendiğim insanlardandı ve yüzüstü koymuştu beni.

SEÇ BİRİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin