"Beyaz gerbera olsun."
"Hayır ya lisyantus alalım. Hasta ziyaretine en uygunu. Hep onlardan almak istemişimdir."
Baran ve Buket'in söylediği çiçekleri hayal dahi edemediğimden susma jokerimi kullanıyordum. Gittikçe gelişen fikirlerle kafamdan hepsinin yüzünü dağıtma hayallerini bir kenara bırakıp faaliyete geçtim. Dışarıdan tartışan arkadaşlarımın önüne geçip sesli bir şekilde konuştum.
"Garip garip çiçek bulmayın abi bana hasta ziyatetine beyaz-kırmızı gül götürülür."
Dinazor görmüş gibi bana bakanları görmezden gelip kırmızı ve beyaz güllerden oluşan buketle arkadaşlarıma "Çok konuşan değil hızlı hareket eden kazanır. " diyip göz kırptım.
Hayır siz neyi tartıştınız iki saat ? Ben burda heyecandan öleceğim neyi paylaşamıyorsunuz ?
Eray tam on üç gündür hasta yatıyordu. Bir hafta hastanedeydi ve haftanın her günü görmeye gitmiştim ama kendinde olmadığından beni görememişti. Babam ile de annemin hatırına barışmıştık samimiyetten uzak bir şekilde. Bu yüzden o götürmüştü ilk ziyarete. Eray'ın annesi Hatice Teyze eşinden sonra yaşadığı bu şok ile öyle perişan duruyordu ki. Daha sonra kendim gelip gittim. Hem Hatice Teyze'nin yanında olmuştum hem de Eray'dan haberdar olmuştum. Evine geçeli de beş gün rahat olmuştu ki biz de biraz dinlensin diye bekleyip bugün ziyarete gidiyorduk.
Baran arabasının kapısını açınca sürü gibi doluşup içeri girdik. Aslında kimse benim gibi bir heyecan beslemese de herkes kıpır kıpırdı. Baran ve Altan bir ara arabadan inip tatlı aldılar. Ben iyice kendimi yola vermiş boş gözlerle dakikaları sayıyordum.
Araba Eray'ın evinin bahçesinde durdu. Garaj açık değildi ve Eray'a sürpriz yapacağımızdan kapıyı açtıramazdık. Arabayı siteye parkedip kapıları açan Baran'a göz ucu ile baktım ve çok gergin olduğunu farkettim. Bana bakıp tek kaşını soru sorarcasına kaldırınca arabadan inerken bir yandan da sordum.
"Gergin gibisin. Ne oldu birden ?"
Önce omuz silkti ama sonra ağzını açıp geri kapattı.
Bu 'az daha ısrar et, anlatmaya niyetim var.' demek olduğundan tekrar konuştum.
"Ne oldu diyorum Baran ?"
Baran eli ile bir saniye diyip gruba döndü. "Hadi hızlı hareket edin."
Aslı Altan'ın koluna girip hızla hareket etti ve Sami ile Sefa da onları takip etti. Buket Baran ve ben de arkadan giderken Baran konuştu.
"Hiçbirimize bir şey demeden gidiyor, aramalarımıza cevap vermiyor sonra bir kaza oluyor ve ziyarete gidiyoruz. Hiçbir şey olmamış gibi. "
Haklı olabilirdi ama neden böyle düşünüyordu anlamamıştım.
"Bozulduğum nokta şu, benim daima en yakını olduğumu söyleyip her şeyini niye saklıyor."
"Kim ?" diye bağıran Altan ile dikkatimi etrafıma verdiğimde asansöre geldiğimizi farkettim. Buket de ben de sessiz kalıp Baran'a bir yorumda bulunmadık. Daha sonra biz bir asansöre ve önden gidenlerde diğer asansöre doluşup yukarı çıktık.
Kalbim yerinden fırlayacak gibi atarken Baran çiçekleri benim elime tutuşturup zile bastı. Kapıyı açan güler yüzlü siyah mini etekli beyaz gömlekli kızıl saçlı beni güzelliği ile yerden yere vurabilecek kıza ölümcül bakışlar atarken aslında genç biri değilde olgun bir bayan olduğunu farkettim. Yine de içime oturan koca öküzle içeri doğru adım atarken elimdeki çiçeği kime vereceğimi bilmemenin aptallığını son demine kadar yaşıyordum. Bunu farketmiş olacak ki kızıl afet kocaman ve aynı diş macunu reklamlarındaki gibi kusursuz bir gülüşle elimdekileri aldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/17888490-288-k823456.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇ BİRİNİ
Lãng mạnDuygusal bir genç kız ve ruhsal yönden batık bir erkek, Seçim yapmak zorunda kalan bir erkek. Ve genç, kızın aşkı için her şeyinden vazgeçmeye çalışıyor. Ne kadar başarabilir ? Peki kız her şeyi bildiği halde onunla devam edebilir mi ? Okumanızı...