Ciğerlerimi nefes almak için zorluyorum. Ne kadar başarılı olduğum ise tam anlamıyla bir muamma. Burnumu dolduran benim kan kokum mu? Sahi şu an ben bu kokuyu nasıl alıyorum? Canım yanıyor. Canım çok yanıyor. Fiziksel acının çok ötesinde bir acı bu. Eğer yakalanırsam her şeyin biteceğini biliyorum. Bu nasıl bir şans? Bu nasıl bir oyun? Annem evde yalnız ve hava kararıyor. Dönmem gerek, geç olmadan. Ama bacaklarıma artık hükmüm geçmiyor. Rahat bir nefes alabilmek için nelerimi vermem ki şu an? Yaklaşıyorlar ancak dönüp bakmaya cesaretim yok. Döndüğüm anda her şey bitecekmişcesine diretiyorum, bakmıyorum. İki yüz metre daha dayansam caddeye çıkabilirim, yardım isteyebilirim. Ayaklarım ayaklarıma dolanıyor, düşmek üzereyim. Işte tam o sırada görüyorum onu. Yanımda olan tek kişiyi. Sanki kollarına atlasam, arkamdaki adamlar silinip gidecekler ve ben nefes alabilecegım. Annesi dışında kimseye sarılmamış bu bedenin tek istediği güvenli kollar. Ciğerlerimdeki son nefesle, atabildiğim son adımla ulasiyorum ona. Arkadaki adamların "Orda, yakalayın hadi!" bagırışıyla kendime geliyorum. Degıl onun kolları, bu sokak bile güvenli değil aslında. Koluna yapışıp onu da benimle birlikte sürüklemeye çalışırken tek yaptığı bana sarılmak oluyor. Şimdi sırası degıl, tek ihtiyacım belki bu ama sırası degıl! Vücudum o kadar hareketten sonra birden durmayı kaldıramıyor. Aldığım nefes delicesine ciğerlerimi dağlarken, bacaklarım bana ihanet ediyor. Kollarında bir kuklaya dönüyorum. Ama içim rahat. Beni onlara vermeyeceğini adım gibi biliyorum. Tek endişem, onun da zarar gorebilecegi ihtimali. Ama duydugum sesle etraf bulanıklaşıyor. Dünyam dönüyor adeta. ''Alın, burda'' diyor. Ama bu ses... bu ses onun sesi .Ne endişe kalıyor ne de korku bu saatten sonra. Tüm bedenimde hissettiğim tek sey ihanet . Bünyem bu kadarını kaldırmıyor artık bırakıyorum kendimi.Ama tek bir farkla bunları kaldıramamamın sebebi yorulmuşluğumun,bitmişliğimin resmi degil guvendigim adamin benim icin cizdigi ihanet tablosu...