EMMA - KAYIP

699 81 7
                                    

Yolculuk boyunca dikkat çekmemek için oldukça çaba sarfettim. Biletimin olmadığını farketmemeleri için dua ettim. Bella önündeki mini televizyonda Percy Jackson'ı izliyordu. Bense benimkine dokunmaya bile korkuyordum.

"Seninikinden izleyebilir miyim?"

Bella kulaklığını çıkardı. "Ne?"

"Ya benimki bozulursa? Kim olduğumu soracaklardır."

"Saçmalama."

"Lütfen?"

Bella kısa bir süre suratımı süzdü ve sağ kulaklığı bana uzattı. Beraber filmi izlemeye başladık.

"Bu filmi defalarca izledim." dedi Bella. "Sıkıcı değil ama kitaptaki ile alakası yok."

"Kitap mı okuyorsun?"

"Ne var okuyamaz mıyım?"

"Kısa bir süredir tanışıyoruz ve beni öldürüp bir parka fırlatmanı bekliyorum."

"Ah, keşke."

Filmden sonra Bella'ya döndüğümde, gözleri kapalıydı. Kulaklığı mini TV'den çıkarmak için uzandığımda Bella'nın kafası omzuma düştü. Eli kolumu kavradı ve sarıldı. Güvende ve rahat hissetmiştim. Başımı başına koydum ve gözlerimi kapadım.

* - * - *

Güneş kızgın ışığını suratıma çarptı. Gözlerimi kırpıştırarak uyandım. Kafam pencereye dayalı Bella'dan oldukça uzaktı. Telefonundan müzik dinliyor başıyla ritim tutuyordu.

"Günaydın."

Sesden beni duyamıyordu. Yanımıza bir kadın yaklaştı. Kıyafetlerinden yola çıkarak hostes olduğuna karar kıldım.

"Merhaba, lütfen telefonunuzu kapatır mısınız?"

Bella kulaklıklarını çıkarmadan "Ne?" dedi.

"Kulaklıklarınız efendim, lütfen çıkarın."

"Seni duyamıyorum üzgünüm."

"Bella çıkar şunları."

"Ne?" dedi, Bella yeniden.

Kadın öfkeden köpürüyordu. "Hanımefendi lütfen zorluk çıkarmayın."

Bella dudaklarını büzdü ve kulaklıklarını çıkardı. Kadın zorla gülümsedi ve bizden uzaklaştı.

"Derdin ne senin? Bizi uçaktan attırmak mı istiyorsun?"

"Tanrım, bana annelik mi edeceksin hep?"

"Annelik başını dertten korumak demekse, evet!"

*-*-*-*

Yaklaşık dört saat sonra hostes iniş için kemerleri bağlamamızı istedi. Öyle heyecanlıydım ki. Daha önce gelmiştim ama daha ufaktım. Ve bu sefer gezmeye değil yaşamaya gelmiştim. Amaçlarım vardı. Annemi bulacaktım. Üstelik yalnız da değildim. Bella da en az benim kadar heyecanlı görünüyordu. Kafasını solumdaki cama uzattı ve New York asfaltını görmek için büyük bir çaba harcadı.

Uçaktan indiğimizde Bella kusacak gibiydi. Midesini tuttu ama etrafına meraklı gözlerle bakıyordu. Herşeye dokunmak istiyor gibiydi.

"İlk günkü planımız ne?" dedim.

"Yerleri öpmek?"

"Saat sabahın dokuzu. Bence kalacak bir yer bulalım."

Bella omuz silkti ve sırt çantasını kaptı.

New York - Cıty dünyanın en gelişmiş şehirlerindendi. Herşey o kadar büyük ve gösterişliydi ki kendimizi kaybediyorduk. Sırt çantamdan şehir haritasını çıkardım. "Bir taksi çevirelim."

Bella bir ıslık çaldı ve yoldan geçen bir taksi yanımızda durdu. Gülümsedim ve ikimizde araca bindik. Şoför gençti. Sarı-turuncu kıvırcık saçları vardı. Geniş omuzluydu ve dikiz aynasından görebildiğim kadarıyla kahferengi gözlere sahipti.

"Nereye bayanlar?"

"Staten Island."

"Unutulmuş şehir ha?" (Staten Island'ın uzun yıllar yönetimi eksik yapılmıştır. Bu yüzden Unutulmuş Şehir denmektedir. Pek fazla gelişemediği için New York'un en az nüfusa ve ekonomiye sahip ilçesidir.) "Turist misiniz?"

"Sayılır." dedi Bella.

"Aksanınızdan anladım. İngiliz misiniz?"

"Evet, Londra'dan geliyoruz."

Bella şöförle hoş sohbet ediyordu. Ben pek güvenemediğim için -üstelik daha yeni gelmiştik- Bella'yı dirseğimle dürttüm ve susması için işaret ettim.

"Adım Evan. Yıllardır bu şehirdeyim. Kimseye güvenmeyin."

"Uzun süre kalmayacağız." dedim. Fazla samimiyet kurmamamızı belirtmeye çalışıyordum.

"Kimse tatil için Unutulmuş Şehir'e gelmez."

"Ziyarete geldik." dedim.

Evan başını sallayıp gözlerini dikiz aynasından çekti. Bella ağzını oynatarak "Ne yapıyorsun?" dedi.

New York City'den Staten Island'a yaklaşık kırk dakika vardı. Yoğun trafiği göz önünde bulundurursak bu bir saate de çıkabilirdi. Staten Island'a daha önce gelmemiştim ama trafik neredeyse yoktu. Yirmi dakika geçmişti ki, Evan arabayı sola çekti.

"Neden durduk?" dedi Bella.

"Size kimseye güvenmemeniz gerektiğini söylemiştim."

Evan arabadan çıktı ve belindeki silahı bize doğrulttu. "Çantaları bırakın ve defolun yoksa ölürsünüz." diye bağırdı.

Bella ile neye uğradığımıza şaşırmıştık. "Çıldırdın mı sen!" dedi Bella öfkeyle.

"Dediğimi yapın. Canınızı yakmak istemiyorum!"

Bella'yı kolundan çekip arabadan çıkardım. Evan kapıları kapatıp arabaya bindi. Olanları sindirmek için kendimize biraz zaman tanıdık. Kalbim hızlı hızlı çarpıyordu. Sırtımı telli duvara verdim ve yere sindim.

"Sikeyim! Neredeyse bilmediğimiz bir şehirdeyiz ve az önce yaklaşık seksen bin doları kaptırdık." Bella elektrik direklerini tekmeliyor küfür savuruyordu.

Kalbim duracak gibiydi. Hızlı hızlı nefes alıyordum ve korkuyordum. Diyebildiğim tek şey umutsuzlukla "Şimdi ne yapacağız?" oldu.

BULLSHITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin