BELLA - BENİ ÖLDÜRÜYORSUN

418 42 10
                                    

"2 buzlu soda rica edebilir miyim?"

"Elbette." dedim.

Buzlu sodalarla dönüp, 5 doları kasaya attım. İşte olduğum için titreşime aldığım telefonum cebimde titremeye başlamıştı.

"Alo?"

"Saat 8'de Aynı yıldızın altında filmi için iki bilet aldım." dedi Evan. "Umarım uygunsundur."

Bugünkü planını gözden geçirdim. İş, bir saat sonra köpek gezdirme, biraz şekerleme (Kestirmekten , biraz uyumaktan bahsediyor.)... "Olur Bay Romantik." dedim ve telefonu kapattım. Hayatımı gözden geçirdiğimde herşey mükemmel gidiyordu. Emma'nın sıkıntılarını da birlikte atlatacaktık. O benim dostumdu. O mutsuzken kendi hayatımla övünemezdim.

Sıcaktan terleyen ensemi ferahlatmak için, sarı saçlarımı tepeden topladım. Bir üf çektim. Kafeye birinin girdiğini belirten, kapının açılmasıyla çalan zil ile işime konsantre oldum. Siyah giyinimli pahalı bir takım, yemyeşil gözleri ve hafif kızıla kaçan koyu kahverengi saçları olan ellili yaşlarında bir adam kasaya doğru ilerledi. Kasanın önündeki bar sandalyelerinden birinde oturdu.

"Viski." dedi.

"Burada viski satmıyoruz efendim." dedim.

"Bira."

"Alkollü içecekler satmıyoruz."

Adam iç çekti. "O zaman acı bir kahve."

Kahvesini hazırladım. Korkak tavırlarla fincanı önüne koydum. Korkuyorum, çünkü adam hem çok dertli hem de çok tehlikeli görünüyordu.

Sıcak kahvesinden bir yudum aldı. "Sen içiyor musun?"

"Bazen." dedim, boş bir bardağı havluyla silerken.

"İçmemelisin." dedi adam. İkinci kez iç çekti. Ağlayacak gibiydi. "Çok hata yaptım."

Onu umursuyormuşum gibi kafa salladım.

"Her gün biraz daha ölüyorum." dedi adam. Gözlerini kahvesine dikmişti. "Böyle olmayabilirdi. Onları terketmeyebilirdim. Ama yaptım."

Hikayesi tanıdık geliyordu. "Kimi terkettiniz?" dedim saygılı bir biçimde. "Tabii, sormamda sakınca yoksa."

"Yok." dedi adam. "Kızımı ve karımı terkettim."

Ellerim titremeye başladı. Bardağı hızlı bir hamleyle tezgaha ters bir biçimde koydum ve ellerimi tezgaha sabitledim. Doğal sarışındım ama kesinlikle bir aptal değildim. Bu adam Robert'tı. Namı değer Babam.

"Hayatımdaki en büyük hataydı. İşimi daha ön planda tuttum. Eşimi çok özledim."

"Eski eşini." diye düzelttim.

Robert'la gözlerimiz birleşti. "Anladın demek."

"Böyle bir buluşma beklemiyordum ama evet. Bu arada hala umrundaysa söyleyeyim, o çok sevdiğin kadın yıllarca dövüldü, taciz edildi, hakarete uğradı." Başka bir bardak alıp havluyla kurulamaya başladım. "Geçen ay ise üvey babam tarafından vahşice öldürüldü. Onun sayesinde yaşıyorum. Beni buraya o gönderdi. Hala Londra'da olmuş olsaydım, ölmüş olabilirdim."

"Kendini suçlama." dedi Robert hüzünle.

"Suçlamıyorum. İşini tam olarak bilmiyorum. Ama kanla kazandığın belli. Bu saatten sonra bana babalık yapmaya kalkışacaksan, kapı orada."

"Katheryn, yapma."

"Bella." dedim öfkeli bir tonla. "Benim adım Bella. Bella GREEN. Ne sana, ne soyadına, ne de parana ihtiyacım var."

BULLSHITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin